7 Eyl 2015

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna

Yılllardır eksiklerini hissettikleri şeyin birbirlerinin varlığı olduğunu anlayan, yalnızlıklarına gömülmüş iki kişinin aşk hikayesi. Temiz ama tutkulu, ölüm kokan ama yaşam dolu bir aşkın hikayesi. "hasta bir köpek kadar yalnız olan" bir kadının "şimdi ben gidiyorum fakat ne zaman çağırsan gelirim" yakarışı; "küçüklüğünden beri saadeti israf etmekten korkan" bir adamın "çağıracağım" diyen umudu.. Her okuduğunda yeni bir son beklenip, aynı sonla biten; biten başka hiçbir sonun yakışmayacağı bir hikayedir. Kelimelerin yan yana durduğunda ağladığını, yalvardığını, sevindiğini gösteren; umut yazgılı ama umutsuz hikaye..

Kitabın ana fikrini Sabahattin Ali'nin bir sözüyle anlatmak gerekirse;

"Dünya'nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamaktan kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz"

Kitabın gidişatı ve sonu insanın içini burkar. Raif Efendi ve Maria Puder'in düş gibi başlayan ve süren trajediyle sonlanan aşkının hikayesidir. Diyalogları muhteşem, karakter tahlilleri derin. Okurken göz yaşartır, iç burkar, of çektirir. Başladığınızda elinizden bırakamazsınız. Bir süre sonra kendinize "Birini tanımak hem bu kadar zor hem de bu kadar kolay nasıl olur? Bir insan hem bu kadar talihsiz hem bu kadar şanslı nasıl olabilir" diye sorarsınız kendinize.

Kitaptan aklımıza kalan detaylardan biri Maria Puder'in bir insanı ancak belli bir noktaya kadar tanımanın mümkün olduğundan bahsettiği bölümdür. O noktayı geçmeye çalışmak, daha fazlasını talep etmek iki insanı ancak uzaklaştırır.

İnsanın gözlerini yaşartan bu eser basit bir aşk ve kavuşmama hikayesi değildir. İnsan ruhuna ve duygularına dair yerinde analizler ve tespitler de içerir. Kürk Mantolu Madonna kitabını okumayanlara tavsiyede bulunmak boynum borcu.
"İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı. Bir de ben bu halimle kalkıp başka bir insanın kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?”