2 Kas 2016

Elveda Haziran - Sarah Jio


Elveda Haziran, İnsana kış günlerinde umut aşılayan, yeni şeyler yapma gücü veren bir motivasyon romanı.

June Andersen New York City’de acımasız bir bankacıdır. Seattle de ki geçmişini geride bırakmış, duygularını kilitlemiş genç bir kadın. Ancak hayatındaki birçok şey, Teyzesi Rubby’nin ölümü ve çok sevdiği ve hayatını adadığı Mavi Kuş Kitapevi'ni kendisine mirası bırakması ile değişecektir. O kitapevi June için çocukluğu, anıları demektir ve oradan 18 yaşında ayrılmıştır. Seattle giderken tek düşüncesi Kitapevini satmak ve  New York daki rahat yaşamına geri dönmektir ancak işler hiç de umduğu gibi gelişmez. Geçmişin sırları ile dolu bu Kitapevinde keşfettiği mektuplar ile hayatı bir anda değişir. Bu sırlar yalnızca teyzesini daha iyi tanımasını değil, kendi hayatını da tamamen değiştirecektir.Diğer yandan geçmişte yaşadığı acı bir hikayeden dolayı aşka kapılarını kapatan ve güveni kırılan Jude için buzlar erimeye başlar ve hayatının aşkını yanı başında bulur. Artık tek bir amacı vardır, borç içinde olan Kitapevini ayakta tutmak ve bunun için ne gerekiyorsa yapmaktır..
"Masalsız bir çocukluğa çocukluk mu denir? Peki, kitabevleri olmadan çocuklar masalları nasıl sevebilir? Bir bilgisayar insana bunları veremez."
Yine bir Sarah Jio klasiği, yine hayran bırakan güzel bir anlatım ve yine esrarengiz muhteşem bir konu. İlk başlarda mektuplar biraz konu tekrarı gibi görünse de bu romanında bu sefer geçmişe ait olayları mektup halinde okuyucuya seren Jio, gerçekten güzel bir iş başarmış. Aşkın en güzel halini anlatmış, aile bağlarının önemini vurgulamış. Ve en önemlisi affetmemiz gerektiğini söylemiş. Diğer kitaplarının önüne geçirdiğim ve önerebileceğim bir kitap oldu. 

17 May 2016

Trendeki Kız - Paula Hawkins


Paula Hawkins hakkında bir kaç araştırma yaptım. Bir çok kitabı olmasına rağmen  Türkçe'ye çevrilmiş bir tane bile kitabı yokmuş. Türk okurlarla buluştuğu ilk kitabı "Trendeki Kız" romanı oldu. Polisiye türünde yazdığı ilk roman özelliğini de taşımaktadır. Romanı incelerken ilk dikkatimi çeken, kitabın arka yüzündeki açıklama ve kapak tasarımı oldu.
"Rachel her gün aynı trene binip aynı çifti izliyordu. Çiftin başına gelenleri bütün ülke duyduktan sonra, hayatlarına dahil olmaya karar verdi."
Rahhel eşi tarafından aldatılmış, alkolik olan işsiz bir kadındır. Yaşadığı depresyon sonucu sıkıntılar yaşan karakter her gün aynı tren ile yolculuk yapıyor. Bu yolculuk sırasında trenin penceresinden bir evin içinde yaşayan aile dikkatini çekiyor. Kendine engel olamıyor bu çifti her gün izliyor hayatlarına tanıklık ediyor. Bundan sonrası için kitabı okuyabilirsiniz.

Trenden baktığında gördüğümüz insanların hayatları aslında hiç de öyle düşündüğümüz gibi olmadığı fikirini  gayet güzel yakalamış yazar. Fakat yazarın ilk polisiye romanı olduğunu hissedebiliyorsunuz. Saplantılı karakterler, karmaşık ilişkiler yumağı, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı yapay bir dünya. Kitabın olumlu taraflarıdan biri, birçok soru işaretleriyle sonuna kadar okuru şüphe içinde bırakması ve karakterlerin gerçekliği. Olumsuz taraflarından biri ise heyecan seviyesinin düşük olması. Birbirine benzer olayların gerçekleşmesi, kitabın kendini tekrar eder duruma düşmesi doğal olarak bazı okurların kitabı yarıda bırakmasına neden olabilir. Kitabın baskı kalitesi güzel olmakla birlikte, kapak tasarımı çok çarpıcı.

Kitap ülkemiz dışında dünya üzerinde büyük bir yankı uyandırdı. Trendeki kız gibi orjinal konusu olan bu romanı beyazperdeye aktarmak olmazdı değil mi? Uyarlama filmi 7 Ekim 2016 yılında vizyona girecek;

Fragman için; TIKLA

Polisiye, gizem türü kitapları seviyorsanız. Sizler için ideal bir roman. Yazarın ilk polisiye romanı olmasına rağmen ortalamanın üzerinde bir iş çıkardığını söyleyebilirim. 

7 Eyl 2015

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna

Yılllardır eksiklerini hissettikleri şeyin birbirlerinin varlığı olduğunu anlayan, yalnızlıklarına gömülmüş iki kişinin aşk hikayesi. Temiz ama tutkulu, ölüm kokan ama yaşam dolu bir aşkın hikayesi. "hasta bir köpek kadar yalnız olan" bir kadının "şimdi ben gidiyorum fakat ne zaman çağırsan gelirim" yakarışı; "küçüklüğünden beri saadeti israf etmekten korkan" bir adamın "çağıracağım" diyen umudu.. Her okuduğunda yeni bir son beklenip, aynı sonla biten; biten başka hiçbir sonun yakışmayacağı bir hikayedir. Kelimelerin yan yana durduğunda ağladığını, yalvardığını, sevindiğini gösteren; umut yazgılı ama umutsuz hikaye..

Kitabın ana fikrini Sabahattin Ali'nin bir sözüyle anlatmak gerekirse;

"Dünya'nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamaktan kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz"

Kitabın gidişatı ve sonu insanın içini burkar. Raif Efendi ve Maria Puder'in düş gibi başlayan ve süren trajediyle sonlanan aşkının hikayesidir. Diyalogları muhteşem, karakter tahlilleri derin. Okurken göz yaşartır, iç burkar, of çektirir. Başladığınızda elinizden bırakamazsınız. Bir süre sonra kendinize "Birini tanımak hem bu kadar zor hem de bu kadar kolay nasıl olur? Bir insan hem bu kadar talihsiz hem bu kadar şanslı nasıl olabilir" diye sorarsınız kendinize.

Kitaptan aklımıza kalan detaylardan biri Maria Puder'in bir insanı ancak belli bir noktaya kadar tanımanın mümkün olduğundan bahsettiği bölümdür. O noktayı geçmeye çalışmak, daha fazlasını talep etmek iki insanı ancak uzaklaştırır.

İnsanın gözlerini yaşartan bu eser basit bir aşk ve kavuşmama hikayesi değildir. İnsan ruhuna ve duygularına dair yerinde analizler ve tespitler de içerir. Kürk Mantolu Madonna kitabını okumayanlara tavsiyede bulunmak boynum borcu.
"İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı. Bir de ben bu halimle kalkıp başka bir insanın kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?”