23 May 2016

Descendants of the Sun / Kore Dizisi


Gerek oyuncu kadrosu gerek senaryosuyla 2016 yılının hiç kuşkusuz en iyi yapımı Descendants of the Sun. Geçtiğimiz yıl askerlik görevini tamamlayan Song Joong Ki, Descendants of the Sun dizisiyle ekranlara pir döndü diyebiliriz. Oyuncu kadrosunun yanı sıra dizinin senaristliğini Secret Garden, Gentleman's Dignity ve Heirs gibi başarılı dizin yazarlığı yapan Kim Eun Sook'un payı büyük. Dizinin yönetmen koltuğunda ise Dream High, Dream High 2, School 2013 ve Secret  gibi popüler dizelerle adını duyurmuş olan Lee Eung Bok oturuyor.

Dizi BM'lere bağlı Güney Kore askerleriyle bir grup doktorun yaşadığı bir dizi hikayeyi konu alan dizi tartışmasız şu zamana kadar yayınlanan en yüksek reytinglere ulaşan dizisi oldu. 


Song Joong Ki; dizide Yoo Shi Jin karakterini canlandırıyor. Daha önce My Fair Lady, Nice Guy, Sungkyunkwan Scandal dizilerinden, Penny Pinchers, A Werewolf Boy filmlerinden hatırlayacaksınız. Yoo Shi Jin; yurtdışında görev alan özel kuvvetler birliğinin başındaki yüzbaşdır. Yoo Shi Jin kendine güvenen, esprili, başarılı bir asker olarak karşımıza çıkıyor. Song Joong Ki girdiği her rolün hakkını veren bir aktör. Canlandırdığı karakterleri adeta yaşıyor, içine giriyor bize de sadece izlemesi kalıyor.

Song Hye Kyo; Dizide Kang Mo Yeon karakterini canlandırıyor. Daha Full House ve The Winter, The Wind Blows dizilerinden hatırlayacaksınız. KAng Mo Yeon karakteri dizide, özel bir hastanede cerrah olarak çalışan tek hedefi profesör olmaya çalışmak olan doktorken bir anda kendini gönüllü doktor olarak bulur. Song Hye Kyo'nun oyunculuğunu The Winter, The Wind Blows dizisinde kör bir karakteri canlandırdığı zaman sevmiştim. Doktor rolünün ise hakkını sonuna kadar verdiği kanaatindeyim.
Jin Goo; Dizide Seo Da Young karakterini canlandırıyor. Ad Genius Lee Tae Baek dizisinde, Northern Limit Line filminde izledim. Jin Goo'nun kendini tam anlamıyla ifade ettiği dizisi ise Descendants of the Sun dizisi oldu. Seo Da Young; Yoo Shi Jin ile aynı birlikte çavuş olarak görev almakta. Gençliğinde yapmış olduğu hataları askeriyeye girmesiyle geride bırakan başarılı, gözü pek bir askerdir. Sert mizacının ardında pamuk bir kalbin sahibidir. O aşkıyla mesleği arasında sıkışıp kalacak. 

Kim Ji Won; Dizide Yoon Myeong Joo karakterini canlandırıyor. The Heirs, Gap Dong dizilerinden hatırlayacaksınız. Heirs adlı dizide buzlar kraliçesini canlandırmasıyla nefretleri üzerine toplamıştı. Bu dizide canlandırmış olduğu Yoon Myeong Joo askeriyede doktor olan bir askerdir. Seo Dae Young'a karşı duyduğu tarifsiz aşka tanık olacaksınız. İlk bölüm Ji Won göründüğünde elektriği tutturamasa sonrasında Myeong karakteriyle zirveye adını yazdırdı. 



Biri asker biri doktor. Biri barışı sağlamak, insanları yaşatmak için gerekiyorsa öldürmek zorunda kalan, bir diğeri kötü bile olsa insan vasfı altında onların yaşamını kurtarmak için savaşan; aslında işin özüne inersek aynı şey için çabalayan iki farklı insan. Yoo Shi Jin ve Kang Mo Yeon..Bu ilişki Yoo Shi Jin götürdü. Kang Mo Yeon'un haklı korkuları, bekleyişi olduğu için bu ilişki Yoo Shi Jin götürdü. Kadın sevdi fakat adam daha çok sevdi. İzlemeyenler için bu ilişkinin detayına girmeyeceğim. Yoo Shi Jin'in bakışları için izlenir. 

İki asker. Babası ordunun başındaki komutan, kendisi rütbesi yüksek bir asker, sevdiği adam başçavuş. Babasının engellerine rağmen çabalayan birbirlerine olan aşkları bir an bile değişmeyen Seo Dae Young ve Yoon Myeong Joo.
 Hikaye bazında ele aldığımızda Seo Dae Young ve Myeong Joo severek ayrı kalmak zorunda kalan bir çift fakat ayrı dediğime bakmayın ikisi de asker. Üstüne üstük kadın, adamın üstü. Myeong Joo komutan olan babasını karşısına alacak kadar Baş çavuş Seo Dae Young ise askerlik görevine son verebilecek kadar aşık. Jin Goo ve Ji Won dizideki kimyası izleyiciyi etkisi altına alacak kadar etkileyici. Jin Goo'nun sergilediği oyunculuk Song Joong Ki kadar hafızlara kazındığı kanaatindeyim. Bu düşüncem Jin Won içinde geçerli.

Descendants of the Sun dizisindeki hikayelerinin özeti; Sen imkansızsın, sensizlik imkansız adlı harika bir aşk hikayesi.
Shinee grubunun lideri Onew; dizide doktor Lee Chi Yoon canlandırıyor. Onew'in oyunculuğuna ba-yıl-dım. Daha önce  hiçbir yapımını izlemedim bu sebeple oyunculuğu konusunda bilgim olmadığı için eleştirme hakkını kendimde görmüyorum. Bununla birlikte depremin konu alındığı bölümde ardı ardına canlandırdığı, izlerken beni hüngür hüngür ağlattığı o sahne var ya; işte o an bence Onew için zirveye çıktığı andı. 
Birbirlerinin dilini bilmeden birbirlerine bağlanan doktor-hasta ilişkisindeki en derin mesaj. Dilini dahi bilmiyorsan yardım et!

Hümanizm duygusunun ağırlıklı olduğu; sağlık ekibinin din, dil, ırk ayrımı yapmadan insanlara yardım ettikleri sahnelerin birinde topuklu ayakkabısının topuğu kırıldıktan sonra ayakları kan içinde kalan Doktor Kang'a hastasının kendi postallarını vermesi ve bu sahnenin dizide verilmek istenen o müthiş düşünce için; kaleminize sağlık güzel yürekli senaristler. 

Super Star K3 yarışması birincisi Kim Min Suk; dizide Kim Gi Bum karakterini canlandırıyor. Shut Up Flower Boy Band, Hi! School Love OnWho Are You School 2015 dizilerinden hatırlayacaksınız. Descendants of the Sun dizisindeki rolü ve sevimliliğiyle dikkatleri üzerine çeken Min Suk içinde dönüm noktaası oldu diyebilirim. Dizinin son bulmasıyla yakın zamanda yayınlanacak olan Doctor dizisi kadrosuna dahil oldu. Kim Gi Bum rolüyle karşımıza çıkan şarkıcı-aktör ilk bölümden kendini sevdiriyor. Seo Dae Young'un cüzdanını çalan Gi Bum'u hastanelik eden Wolf ve Big Boss sonrasında çocuğu peşindeteki çetelerden kurtarır. Kendi gençliğine benzettiği için Seo Dae Young onu askeriye dahil olması için fırsat verir ve girer. 



Dizinin dört ana karakterinin yanı sıra yan rollerdeki oyuncuların iyi olması, dizinin performansını zirveye taşıyan unsurlardan biri. Normal şartlarda herhangi bir Güney Kore dizisinde çok fazla gereksiz karakterler söz konusu oluyor. Diziyi izlerken herhangi bir sıkılma ya da bu oyuncu neden bu dizide hissini yaşamadım. 

Alpha Team'in Uruk'a gelen gönüllü doktorları karşıladıkları an.
Benim Yoo Shi Jin ve Kang Mo Yeon arasındaki bağı derinlemesine hissettiğim ilk sahne diyebilirim. TIKLA


Song Joong Ki'nin Descendants of the Sun yayınlanmadan önce röportajına denk gelmiştim. Diziyi izleyen insanlar duygu dolu bir aşka tanık olacaklarına dair demeç vermişti. O an korenin aşk konulu dizilerini bildiğim için aslında pek inandırıcı gelmemişti. Ancak diziyi izledikten sonra bu düşüncem yerle bir oldu. Zira aşkı dibine kadar hissettirdiler. 
Dizinin Uruk diye çekilen sahneleri Yunanistanda
çekildi.
Senaristler, entrika, aşk üçgeni olmadan sadece aşkı konu alarak izleyicileri ekrana kilitlemeyi başardı. Birbirini seven ancak engeller nedeniyle kavuşamayan insanların yaşadığı ayrılık öyküsüne değinerek hem melodramı hem aşkı bir arada ekrana yansıtarak, nokta atışı yaptıkları kanaatindeyim. Senaryoda ağırlıklı olarak aşkı konu almasına karşın insani yardım, gönüllü çalışma gibi konulara değinmeyi ihmal etmediler. 
Çekimin gerçekleştiği mekanlar, çekim açıları ve kullanılan tekniklerle sinema filmi tadında yapım ortaya çıktı. Özellikle olayların hızlıca ilerlemesi ilk dakikada klişelere çelme takan bir dizi olacağını gösterdi.  İlk bölümde sevgili olan Yoo Shi Jin ve Kang Mo Yeon yine aynı bölümde ayrı düşmelerini; Güney Kore yapımlarında  en az 16 bölüme yayarlar. Fakat senaristlerimiz cesur davranıp bu klişeyi yerle bir ettiler.

Dizinin popülaritesi konusundan ziyade ilk bölümler Song Joong Ki sayesinde artarken devamında Jin Goo'nun performansıyla çıtayı en tepe çıkardı diyebilirim.



Soong Joon Ki tabi bu gülüşüyle çıtayı arşa yükseltti :)


Dizi Kore tarihinin en iyisi diyemem o kadar bilgiye vakıf değilim fakat en iyileri arasına girer. İçini ısıtan, aşkı olduğu gibi anlatan, çıtayı her bölümüyle yükselten, oyuncuları, senaryosu, görsel efektleri, muhteşem müzikleri, zaman zaman aşkı, komediyi, dramı; zaman zaman savaşı, yardımlaşmayı, dostluğu, insan hayatının ne kadar değerli olduğunu, pes etmemeyi duru bir şekilde anlayan nadir dizilerden. En azından patrondu, okuldu, şirketti, aşk üçgeni-beşgeni, yüzsüz kadın yan roller, zengin kız fakir oğlan gibi klişeleşmiş dizilerden farklı olduğu için izleyicilere nefes aldırdı.

Askerlerin yüz bakımı da önemli tabi :)

Dizinin reytingleri her geçen bölüm zirveyi kimseye kaptırmadı. %42,5 oran ile Güney Kore televizyonlarından en yüksek reyting oranına Man of the Star dizisinin ardından zirveye yerleşti. Dizi daha yayınlandığı sırada Çin durur mu senaryoyu hemen satın aldı

Dizinin müzikleri yayınlandığı andan beri hala listelerde. Haftalarda liderliği kimselere bırakmadılar. tYoonMirae "Always" EXO'nun güzel sesi Chen ve xPunch "Everytime" Davichi "This Love" Gummy "You My Everything" Lyn "With You" K.Will "Talk Love" XIA (Jansu) "How Can I Love You" SGWANNABE "By My Side" MC The Max "Wind Beneath Your" Mad Clown&Kim Na Young "Once Again" şarkıları dizi kadar ses getiren ostları oldu. Şarkılardan bahsetmişken Red Velvelet'in diziye konuk olduğunu belirtip aşağıda askerleri izleyebilirsiniz.

En Sevdiğim Solo Çıkışlar



Bu ara solo çıkışlar oldukça dikkat çekiyor. Jung Eun Ji, Tiffany, Jessica, Nam Woo Hyun solo çıkışlarını gerçekleştirdi.
Jung Eun Ji solo çıkışını Dream adlı albümüyle gerçekleştirdi. Eun Ji bu albümü babasına ithaf etti. Mini albümün çıkış şarkısı ise Hopefully Sky. Şarkının teması Eun Ji'nin yurt dışında çalışan babasına özlemini konu alıyor. Klibinde bu temayı harika bir şekilde ekranlara yansıtmakla kalmamış, o hissi yakalamışlar. Şarkının sözlerinde beni en çok etkileyen kısım; "En büyük gökyüzü var ya, işte sen benim gökyüzümsün" diyor babası için. Albümde yer alan diğer şarkılarında içeriği babasına yazıldığını hatırlatmak isterim. Ballad tarzında bir albüm olduğu için dinlerken duygulandıracak. Gurbette olanlara evindeymiş hissi uyandıracak duygusal şarkılarla dolu bir albüm olmuş. Jung Eun Ji sever biri olarak çok başarılı olmasını istiyorum.

Girls Generetion grubunun Teayeon'dan sonraki ikinci solo çıkışı nihayet Tiffany gerçekleştirdi. "I Just Wanna Dance" mini albümü altı parçadan oluşuyor. Albüme adını verdiği I Just Wanna Dance şarkısının klibini yayınladı. Şarkıda seksenli yılların etkisi ile tempolu pop şarkısı olarak karşımıza çıktı. Tiffany'nin klibinde ve şarkının performansında dans ediyor. Yalnız şarkıda yüksek notalara mükemmel şekilde çıkıyor. Dans edip şarkı söylemek zor sanat olmasına rağmen şarkıcı iyi iş çıkardı.


Infinite grubunun kadife sesi Nam Woohyun ilk solo mini albümü "Write" ile çıkışını gerçekleştirdi. Albüm genel olarak slov tarzda olmasıyla birlikte çıkış şarkısı "Nodding" benim gözümde en iyi ballad şarkısı özelliğini taşıyor. Woohyun sesiyle yüreklere dokunuyor. Woohyun'un albümdeki bütün şarkılar kaliteli. That Person ve Gravity şarkısını aşırı beğendim.
Write albümünü dinlemek için; TIKLA

Girls Generetion grubunun eski üyesi Jessica, "With You J" ilk solo albümünün "Fly" şarkısıyla çıkışını gerçekleştirdi. Bu albüm gruptan ayrılışı üzerinden iki yıla yakın zaman geçmesinden sonra kpop sektöründeki ilk faaliyeti oldu. Albümün çıkış şarkısı "Fly" beklediğimden çok çok iyi çıktı. Ayrıca Jessica'ya bu şarkıda rapçi Fabolous eşlik ediyor. Albümün geri kalan beş şarkı en az çıkış şarkısı kadar kaliteli. 

Jessica Fly şarkısının dışında Love Me The Same şarkısını da kliplendirdi.
Albümü dinlemek için; TIKLA

Inside Out- Ters Yüz


Gerilmiş bir yay hissiyatı içinde izlediğim, Disney ve Pixar'ın ortak yapımı olan Inside Out (Ters Yüz)'un orjinal fikri Pete Docter'a ait. Animasyonun senaristliğini Michael Arndt yaparken yönetmenliğini ise, Ronaldo Del Carmen üstlendi.

Riley için hayat babasının San Francisco'da yeni bir işe başlamasıyla baştan aşağı değişir. Çocukluğunu geçirdiği şehri geride bırakan Riley'ı yaşamında; yeni ev, okul ve arkadaşlar beklemektedir.

Küçük Riley böyle bir değişime hazır mı?

Doğumundan bu yana  Riley'nin zihnindeki duygular bu beklenmedik değişiklikle karşı karşıya kalınca ne gibi tepkiler verecek?

Bunlar gibi biriken soruların cevabını bir bütün olarak 95 dakika sonunda alacağınız harika bir animasyon sizlerle.

Filmin yapım sürecinde Riley karakteri için yazarlar 27 farklı duygu üzerinde çalışmış ve sonunda beş duyguya Neşe, üzüntü, nefret, korku ve öfke'de kara kılmış. Filmin yapım süresi ise beş buçuk yıl kadar sürmüş. Bir sürü detaya özenle hazırlanılmış olan filmi.


Benim filmde beğendiğim iki nokta var.

Birincisi, üzüntünün resmedilişi. Hep biraz tembeli core memory olarak adlandırılan anılara dokunmaktan kendini alamayan ve onları mutsuz yapan ama çok da iyi niyetli olması Üzgün olmanın aslında bize nasıl hissettirdiği, bizim davranışlarımıza nasıl yön verdiği harika aktarılmış. Bazen üzülüyoruz ve yaşadığımız her şey korkunç geliyor. Yatağımızda sadece uyumak istemiyor muyuz? Bunun bize çoğu zaman iyi geldiği, ağlayınca çok daha rahatladığımız olmuyor mu? Hele bir de mutluluğun tadına hep mutsuz günlerden sonra daha iyi varmıyor muyuz?

İkinci sevdiğim noktada karakterlerimizi oluşturan adalar. Hepimizin eminim çok değer verdiği kişiliğimizi şekillendiren bizi biz yapan devasa adımlarımız var. Bunlar arkadaş, aile dürüstlük adaları da olabilir. Film boyunca adalar grileşip yıkıldığı anda nasıl davranacağını bilemeyen Riley gibi değil miyiz bizlerde? Ne çok gemiler yakıldı.


Bu iki ayrıntı haricinde süpürge ile önemsiz gözüken anıların temizlenmesi, hayali arkadaş, bilinçaltının resmedilişi muhteşem olmuş. Neşelinin sürekli mutlu olmak için kendini parçalaması pek bir umut vericiydi. Bing Bong'un veda ettiği sahne gerçekten hüzünlüydü. Filmin en güzel bölümlerden biri yaratılan beş duygunun muhteşem biçimde karakterleştirilmesi.

Bir animasyonun ötesinde, normal bir filmde işlenecek alt metinlerin ve mesajların verildiği komple bir yapım izledim. Aslında herkesin hayatında temel aldığı neşeli olma zorunluluğunu açığa seriyor. Hayatımızın temelinde sanki her anımızda  neşeli olmak zorundaymışız gibi davranmamızı eleştiriyorlar ve bunların sonunda diyorlar ki; önemli olan duygularının özgürlüğü, gizlemekten sakın korkma! Çünkü var olacak neşe kaynağı, bir üzüntü kaynaklı da çıkabilir. İşte tam burada öyle bir evren çizilmiş ki, genci yaşlısı herkesi düşündürecek nitelikte.

Bilinç altı, rüya, hafızalar, hayaller ve daha birçok şeyi mükemmel şekilde dizayn etmişler. Üzüntü karakteri yaratılan diğer duygu tipleri içerinde en tatlısıydı.  Bu da üzüntülerimize yaklaşma biçimimiz bakımında bize biraz daha yakın tutulmasından kaynaklanıyor.

Pixar ve Walt Disney ortaklığıyla birlikte harika bir iş ortaya çıkmış. Teknik açıdan kusur aramak neredeyse sıfıra yakın olmasıyla birlikte, normal şartlarda kalitesiz olduğu için dublaj olarak bir yapımı izlemek işkence gibi gelse de filmin Türkçe dublajı başarılı ve kusursuza yakındı diyebilirim. Üzüntü Gupse Özay, Neşe Aysun Topar, Korku Murat Şen, Öfke Ercan Şimşek, Nefret Suzan Acun, Bing Bong Engin Alkan seslendirdi. 

Inside Out filminde sorunların üstesinden gelebilmek için üzüntüye de ihtiyaç duyulabileceği mesajıyla birlikte, bazı hatıralar bizi çok mutlu etseler bile geçmişte bırakmak zorunda olduğumuzun mesajını dibine kadar alacağınız bu filmi kesinlikle izleyin, izlettirin.

17 May 2016

Trendeki Kız - Paula Hawkins


Paula Hawkins hakkında bir kaç araştırma yaptım. Bir çok kitabı olmasına rağmen  Türkçe'ye çevrilmiş bir tane bile kitabı yokmuş. Türk okurlarla buluştuğu ilk kitabı "Trendeki Kız" romanı oldu. Polisiye türünde yazdığı ilk roman özelliğini de taşımaktadır. Romanı incelerken ilk dikkatimi çeken, kitabın arka yüzündeki açıklama ve kapak tasarımı oldu.
"Rachel her gün aynı trene binip aynı çifti izliyordu. Çiftin başına gelenleri bütün ülke duyduktan sonra, hayatlarına dahil olmaya karar verdi."
Rahhel eşi tarafından aldatılmış, alkolik olan işsiz bir kadındır. Yaşadığı depresyon sonucu sıkıntılar yaşan karakter her gün aynı tren ile yolculuk yapıyor. Bu yolculuk sırasında trenin penceresinden bir evin içinde yaşayan aile dikkatini çekiyor. Kendine engel olamıyor bu çifti her gün izliyor hayatlarına tanıklık ediyor. Bundan sonrası için kitabı okuyabilirsiniz.

Trenden baktığında gördüğümüz insanların hayatları aslında hiç de öyle düşündüğümüz gibi olmadığı fikirini  gayet güzel yakalamış yazar. Fakat yazarın ilk polisiye romanı olduğunu hissedebiliyorsunuz. Saplantılı karakterler, karmaşık ilişkiler yumağı, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı yapay bir dünya. Kitabın olumlu taraflarıdan biri, birçok soru işaretleriyle sonuna kadar okuru şüphe içinde bırakması ve karakterlerin gerçekliği. Olumsuz taraflarından biri ise heyecan seviyesinin düşük olması. Birbirine benzer olayların gerçekleşmesi, kitabın kendini tekrar eder duruma düşmesi doğal olarak bazı okurların kitabı yarıda bırakmasına neden olabilir. Kitabın baskı kalitesi güzel olmakla birlikte, kapak tasarımı çok çarpıcı.

Kitap ülkemiz dışında dünya üzerinde büyük bir yankı uyandırdı. Trendeki kız gibi orjinal konusu olan bu romanı beyazperdeye aktarmak olmazdı değil mi? Uyarlama filmi 7 Ekim 2016 yılında vizyona girecek;

Fragman için; TIKLA

Polisiye, gizem türü kitapları seviyorsanız. Sizler için ideal bir roman. Yazarın ilk polisiye romanı olmasına rağmen ortalamanın üzerinde bir iş çıkardığını söyleyebilirim. 

13 May 2016

SM Station Şarkıları /2

Sm Station projesinin eski projelerini daha önce yayınlamıştım.

Sm Station Şarkıları /1
Heechul&JungMo&Wheein

İşlerimin yoğunluğundan dolayı her hafta yazma işi biraz sıkıntı oldu. Bununla birlikte geçtiğimiz bir aylık süreçte yayınlanan parçaları sizinle paylaşacağım.



Sm Station 22 Nisan tarihli şarkısı Kim Bum Soo ve Kenzie iş birliğinden geldi. Pain Poem şarkısını dinlerken verdiği his insanı hüzünlendiriyor hüzünlendiriyor. Kenzie'nin şu zamana kadar yaptığı hiçbir şarkısı kötü değildi. Aksine bir çoğu kpop sektörünün hit şarkılarından. Şarkının klibinde Descendants of the Sun ve IRIS 2 dizisiden hatırlayacağımız kötü adam David Mclnnis oynuyor.Klibin hikayesi insanı derinden yaralıyor.


Sm Station 29 Nisan tarihli şarkı hiç kuşkusuz projenin en ilginç olanı diyebilirim. SM kendi tarzının dışına çıkarak bir metal grubuna projede yer verdi. Inlayer "Mindjack" metal şarkısı oldu. Şarkıyı ard arda dinlediğinizde bağımlılık yapıyor.

Sm Station 6 Mayıs tarihliler, f(x) grubunun güzellikleri Luna&Amber'ın seslendirdiği DJ olara eşlik eden  Hollandalı Fas kökenli "R3hab şarkıları oldıu "Wave" şarkısı oldu. Ben bu ikiliyi sevdiğim için şarkıya acayip yakışıtrdım. Amber'ın muzip kişiliğine aşırı yakışmış. Klip eğlenceli, şarkı eğlenceli, söyleyenler tatliş daha ne olsun.

Sm Station 13 Mayıs tarihli yayımlanan şarkısı EXO'nun sesi Beakhyun ve ballad şarkıların kralı K.Will ile olan düeti "The Day" oldu. Şarkı hem Beakhyun'un hem K.Will'in sesine harika oturmuş. Proje başladığından beri acaba K.Will ile düet yaparlar mı diye merak içinde bekliyordum. Beakhyun ile olmasını kim düşündüyse harika bir iş yapmış. Seslerinin şarkıda ahenki, uyumu ve verdiği hisse bayıldım. Şu zamana kadar projenin en iyi düeti diyebilirim.

11 May 2016

Tomorrow Boy / Kore Dizisi


Mini dizi furyasıdır alıp başını gidiyor. 2016 yılında web dizi furyasına Tomorrow Boy dizisi de katıldı. 

Dizinin başrolünde VIXX grubunun lideri olarak bildiğimiz daha önce Hotel King Sassty Go Go (Cheer Up!) dizilerinde rol alan Cha Hak Yeon (N) yer alıyor. Başarılı oyuncuya Jang Ok Jung, Living by Love dizisinde Ok Jung'un gençliğini canlandıran aynı zamanda Hak Yeon'un da yer aldığı Cheer Up dizisinden Kang Min Ah eşlik ediyor. Dizide Yoo Se Hyeong ve  Moon Ji In yardımcı oyuncu olarak yer alıyorlar.

Ahn Tae Pyung, ebeveynlerini kaybettikten sonra ailesi dağılmasın diye yarı zamanlı bir çok işte çalışarak ailesini geçindirmeye çalışan bir liseli öğrenciyi canlandırıyor. Tesadüf eseri bulduğu kafede çıkan olayda Jo Ah Ra adında bir kızı kurtarmıştır. Ah Ra ilk gördüğü anda gizemli Tae Pyung'a aşık olur. Onun hakkında bir şey bilmez ve onu bulmaya çalışır. Zengin bir kızın fakir ama gururlu bir çocuğun hayatına dahil olduğunu anlatan 5 bölümden oluşan mini bir dizi.

Yang.D seslendirdiği "Do It" dinleyebilirsiniz.