20 Tem 2017

Shopping King Louie / Kore Dizisi


Dizi, Kang Ji Sung, nam-ı diğer Louis ile Ko Bok Sil arasındaki ilişkiyi konu edinecektir. Louis zengin bir aileden gelmektedir. Burnundan kıl aldırmayan alışverişkolik bir kişidir. Fakat ne yazık ki elim bir kaza sonucu hafızasını kaybetmiştir. Ko Bok Sil ise adeta kanatsız bir melek misali iyi kalpli bir taşra kızıdır. Louis, gerçek aşkın ne olduğunu Ko Bok Sil ile tanıştıktan sonra öğrenecektir. 


Seo In Guk; dizide Louis / Kang Ji-Sung karakterlerini canlandırıyor. Daha önce Love Rain, Reply 1997Master's Sun, Reply 1994King of High School Life ConductHello MonsterOh My Ghost (konuk), She Was Pretty (konuk), Squad 38 dizilerinde izledim. Zengin bir aileden gelen ve Avrupa’da tek başına büyümüş olan Louis diğer bir adı ile Kang Ji Sung kibirli ve alışveriş takıntısı olan birisidir. Bir gün, hafızasını kaybeder ve kendi karakteri ile tamamen zıt biri olan Ko Bok Sil ile karşılaşır ve gerçek aşkın ne demek olduğunu Hayatın zorluklarını daha iyi anlar. Seo In Guk'un oynadığı son polisiye dizilerden sonra böyle sevimli bir dizide izlemek benim için çok ayrı bir keyifti. 

Nam Ji Hyun; dizide Ko Bok-Sil karakterini canlandırıyor. Daha önce Angel Eyes ve What Happens to My Family?  dizilerinde izledim. Bir dağ köyünde dünyaya gelen Ko Bok-Sil parlak bir kişiliğe sahip melek gibi birisidir. Kardeşinin kaybolmasıyla şehre gelen  Bok Sil'in yolu Kang Ji Sung ile kesişir. Nam Ji Hyun'un ilk keşfettiğim dizi Angel Eyes dizisinde ilk dört bölümde karakterlerin gençliği canlandırdığı zamandı. O yazımda belirttiğim üzere ana karakterlerden daha iyi performans sergilemişti. Yıllar geçtikçe canlandırdığı karakterleri pek bir sever oldum.
Yoon Sang Hyun; dizide  Cha Joong-Won yani nam-ı değer Mr Cha karakterini canlandırıyor. Daha önce Secret GardenI Can Hear Your Voice dizilerinde izledim. Online alışveriş mağazasının müdürü olan Cha Joong-Won karizmatik ve iş kolik birisidir. Müdür Cha fazla ön planda olmasa da giyimi ile dizide "ben burdayım" diyordu. Yoon Sang Hyun çok iyi bir oyuncu üzerine bir şey söylenemez sanırım.


Dizide olacaklar tahmin edilebilir cinstendi  ama bu beni hiç rahatsız etmedi. Bugün neden Kore dizilerini sevdiğimi bir kere daha anladım. Bu dizilerde  hayal dünyasındaki masumiyeti çok iyi işliyorlar. Hayal dünyaları geniş ve iyilik ile dünyanın iyi bir yere geleceğini düşünen insanlar olarak belki de bunları bulamadığımız için bu dizileri çok seviyoruz. Bugün kimse kimseye güvenmezken sırf kardeşini bulmak için yanına oğlanı alması dizi gereği bile olsa uzak bir gerçek. Çünkü kimse kimseye güvenmiyor. Dizideki tüm oyuncular ve atmosfer gerçek dünyada görmek isteyip, göremediğimiz unsurlar. Ego yok, aşağılama yok Affetmek var, sevgi var. Biz bunları çok aradığımız için dizileri bu kadar seviyoruz.

Bu zamana kadar Seo In Guk hiçbir yapımını kaçırmayan (bir tarihi dizisini izlemedim) bir takipçisi olarak Reply 1997 dizisinden sonra en çok beğendiğim dizisi, en çok beğendiğim karakteri ve en çok beğendiğim çifti oldu. Tabii bir Reply 1997 değil ama baya baya yaklaşmış bence.  Seo In Guk ve NAm Ji Hyun'un dizideki uyumunu sevdim. Fazlasıyla uyumluydular. Louis karakterini Seo In Guk'tan başkası canlandırsaydı diziden bu kadar keyif alamazdım. Onun sevimliliği, mimikleri, konuşma tarzına kadar uyumlu bir karaktere hayat verdi. Bu sebeple aşırı sevdim.
Çok sevimli, uyumlu tatlı çift


Senaristin dünyanın keşmekeşliğinden sıkılıp pozitif bir dizi yazdığını düşünüyorum. Herkesin ortak noktası, beceriksiz kötülerin bile sevimli oluşuydu. Çılgın büyükanne bile dize gelip vicdanın sesini dinledi ya daha ne olsun. Böyle güzel dizilere talebin neden az olduğunu merak edenler için söylüyorum; ilk dizinin konusunu okuduğumda ilgimi çekmemişti. Bazen konular o kadar diziden farklı veya eksik yazılıyor ki  bu da diziler için handikap oluyor.

Hiçbir kötünün aslında kötü olamayacak kadar beceriksiz olması dizide en sevdiğim yanlarındandı. Entrika tadı verdi ama uzatmadı sıkmadı. Kötüler bile gerçekten kotu değildi. Ayrıca şu çocuklukta tanışma kısmı da bence etkileyiciydi. Tahmin ettik ama bunu Bok Sil'in öğrenme şekli çok özel ve güzeldi.  Değişen tüketim alışkanlıkları ve bunda internetin rolü üzerine, içerisinde aşk ve komedi ile tatlandırılan güzel bir diziydi. Kapitalizmi hem eleştiren hem de olmazsa olmaza getiren bir senaryo. Karakterler ve hikaye biraz masalsıydı.

Görüntü yönetmenini canı gönülden tebrik ediyorum. Renk uyumunu o kadar güzel yakalamış ki, insanın huzur bulmasına neden oluyor.


Dizinin müziklerine gelecek olursam; MONSTA X "The Tigrt Moth" , MONSTA X "The Tigrt Moth"(Acoustic Ver.), JUNIEL "The Time" SunBee "Hello" GFRIEND'den UMJI "The Way" Kim So Hee "Navigation" Gyepy "Slowly" şarkılarını tavsiye ediyorum.

Sonunda "iyiler" ve "iyiliğin" kazandığı bu dizide yarı masalsı bir dünya resmedildi. Dizinin başlarında gerçek dünyayı göstermeyi de ihmal etmedi senarist. Sevginin, aşkın en saf masum halini izledik.Zaman zaman gözleri dolduracak duygusal sahneleri de olan bu diziyi çoğunlukla gülümseyerek ve gülerek izledim. Bazen klişe sahneleri olsa da yine de hiç sıkılmadım .Hayatta en değerli hediyenin de sevdiklerimizle geçirdiğimiz ve ne yazık ki zamanla unutulan anılarımız olduğunun da altı çizildi. Ölen Koboshi'yi unutamadığı için oyuncak köpeğine sarılıp uyuyan saf ve sevgi dolu kocaman çocuğumuzu özleyeceğiz. Ses efektleri de dahil müziklerin geneli de iyiydi. Cha Joong Won karakteri sıra dışı kıyafetleri ile hiç eleştiri almadı, çünkü bir şeyler veren, dolu, samimi, güzel bir diziydi ve bu tür detaylar önemsenmedi. O kadar güzeldi ki bence gerçekten güzel bi kurgu vardı. Her şey yerli yerindeydi. Aşkları sadakatleri birbirlerine güvenleri o kadar güzeldi ki bu tarz şeyler gerçekte olmayacak gibi, masalsıydı. Louie gibi şımarık ve bir o kadar da insana değer vereni, Bok Sil kadar yardım sever, büyükanne gibi insan ayırmayanı ve parada gözü olmayanı bulamayacağız. Dizi resmen benim için bu üçlüyle döndü. Onlarla ağlayıp güldüm, onlarla aynı duyguları yaşadım. Zaman zaman kötülere üzüldüm. Buradaki kötüler, kötünün iyisi gibi toz pembeliği siz düşünün. Hala izlemeyen varsa şiddetle tavsiye ediyorum. Sıradan bir konusuna karşın en içten dizilerden biriydi.

Dizi için puanım; 8,9/10

30 Eki 2013

I Can Hear Your Voice / Kore dizisi



Başrollerini Lee Bo Young, Secret Garden'da "Oska" rolünden Young Sang Hyun, günden güne yıldız parlayan ve bir çok başarılı dramada yer alan Lee Jong Suk paylaşıyor. Dramanın konusu; Masum olma ihtimali %1 bile olmayan sanıklar için devletin atandağı kamu avukatlarını baz alan sürekleyici bir hikaye ile karşı karşıya kalacaksınız. Bir anda okuyunca ürkmeyin bence vakit kaybetmeden izleyin. Dizi ilk bölümde kendi belli ettiğinden ötürü bir bakmışsınız dizinin finali izliyorsunuz. 

Dizinin sadece başında ki hikayeden bahsedeceğim. Bu dizide başka spolier vermeme kararı aldım. Sebebi seyri bozulmasın :)


Kamu avukatı olmak için mülakata girecek olan Jang Hye Sung ve Cha Kwan Woo'nın sınav alanında karşılaşması ile başlıyor dizi. Mülakata giren Av. Jang'a "Sizi neden işe alalım?" sorusuna anlattığı hikaye ile yargıçların dikkatini çekmeyi başarır. Onlar bile hikayenin devamı merakla sorgular. Anlattığı hikaye; Av. Jang küçük yaşta bir cinayete tanıklık ediyor. Bu cinayet ise Park Soo Ha 9 yaşında iken babası ile trafik beraber kazası geçirir, ona çarpan adamın (Min Joon Gook) babasını öldürdüğüne Seo Do Yeon(savcı) ile beraber tanık olur. Seo Do Yeon ve Av. Jang arasında ki kısa hikayeyi de dinlemiş oluyoruz. Min Joon Gook yargılanırken vicdan azabı duyan iki kız tanıklık yapmak için mahkemeye giderler fakat "hana, tul,set" diyerek sadece Av. Jang içeri girer Seo Do Yeon kaçar. İşte intikam denilen şey o andan sonra başlar. Bir kahraman gibi içeri girip Joon Gook'u hapse attıran Av. Jang ve yarım kalan işi olan Soo Ha'yı öldürmek için büyük yemin eder. 

Soo Ha'nın bir özelliği var, insanların düşüncelerini okuyabiliyor. Onun gözünde Jang Hye Sung bir kahramandır.9 yaşında iken onu koruyacağım diyerek sözünü tutmak için 10 yıl boyunca onu aramıştır. Ona duyduğu minettarlık onu arabaya başladıkça aşka dönüşmüştür. 

"Bugün yine sana benzeyen birini gördüm. Şu an neredesin?



Soo Ha; küçük yaşta yaşadığı acı tecrübelere rağmen hayat dolu olmayı başarabilmiş. Zeki, yakışıklı, ilk aşkını koruyabilmek adına çok iyi dövüşen bir genç olmuştur. Soo Ha'nın kendine güveni konusunda seviye atlamış desem yeridir. Av. Jang; vurdumduymaz, kaba bir kişilik gibi görünüp aslında bilinçaltına yerlemiş kötü duyguları bastırma sekli. Ben o durumda olsam onun kadar soğuk kanlı olamazdım Korkmasına rağmen insanlar onu güçsüz görmesin diye kendine asla toz kondurmayan karakter.  Soo Ha dışında bu yönünü kimselere gösteremez o da düşüncelerini okuyabildiğinden. Avukat Cha; ilk başlarda ki hareketleri bu adam nasıl böyle bir şapşik hallere dönmüş anlamamıştım. Daha önceden polis olan, olumsuz bir olaydan sonra avukat olmaya karar veren Av. Cha ise, Av. Jang tam tersi, anlaşıyıslı, güler yüzlü kibardır. Dizinin en güzel yanlarından biri  sonlara doğru ikisi de birbirinden iyi yanlarını almaları oldu. Seo Do Yeon, avukatlarımızın davalarda ki savcı, onun için her şey yasalardan geçiyor. Duygularını asla belli etmeyen soğuk biriyken onunda hayatı bir anda değişti, insan olduğunu hatırladı. Oyunculuk konusunda özellikle davalarda ki tavrını çok sevdim.


Duyguları ve vicdanları arasında kalan insanlar, kimsenin duyamadığı sesleri duyan bir genç, her şeyin sadece kanun olmadığını anlayan savcı ve avukatlar, verilen söz uğruna kendi hayatından vazgeçecek kadar içini intikam hırsı bürüyen ve insan olamayı unutanların güzel bir hikayeydi "I hear your voice". Kamu avukatlığını düşündüğümde suçlu, suçsuz herkesi savunma zorunda kalmaları çok zor. Dizide avukatlık mesleğinin en zor anlarından birini yaşayan Av. Cha o an ki duyguları dizinin aslında kısa ve güzel özetiydi.

"Şu andan itibaren insanları savunmak için incineceğim. Min Joon Gook davasında olduğu gibi Sanığın yalanlarıyla cesaretim kırılacak ve incineceğim. Ve pek çok değersiz anım olacak. Ve bu olduğu zaman avukatlık mesleğimi fırlatıp atmak isteyeceğim değil mi?

İnsan ilişkileri ile ilgili senaristlerin güzel noktaları yakalamaları sadece bir aşk hikayesi olmaması ayrı ise ayrı güzeldi.. Birbirine zıt bu iki kişinin meslekleri adına güçlü yönleri kapmış olmaları, geliştirmeleri ve bunu bize izlettirmeleri senaristlere bir kez daha saygı duymamı sağladı.  Soo Ha ve Av. Cha aynı kadına aşık iki adamın, yeri geldiğinde birinin iyiliği için gerçeği gizlemeleri takdire şayendi. Dizinin zeka oyunları; savcı ve avukatlar arasında ki atışma ise heyecanlıydı. Hukuk geniş kapsamlı bir meslek olduğundan merakla ve dikkatle izlememe sebep oldu Mahkum ikilemi konusunda teoriyi izlemek keyif verdi. Kendimi çok zor tutuyorum diziyi anlatmamak için :) Final konusunda sadece dizinin giriş ve gelişmesine göre sönük kaldığını düşünüyorum.

Dizinin OST'ları da güzeldi. Zaten kore dizilerinde en çok takdir ettiğim olaylardan biri Ostlar. Her dizinin mutlaka unutulmayan ostları oluyor. Bu dizide benim için; 


Bu diziyi keyifle izlemenizi diliyorum, şimdiden iyi seyirler.


Dizi için puan; 7,5/10

4 Eyl 2013

Secret Garden / Kore Dizisi


Bu dizi bir çok düşünce ile beni benden alanlardan biri. Sadece başroller arasında geçen bir hikaye olsa da diğer oyuncuların performansları da akıllarda kalmadı desem yalan olur. Ayrıca şimdi bunu söylemeden geçemicem ama ilk defa bir kore dizi için "off bu nasıl final" demedim en azından tatminkar bıraktılar.

Hyun Bın / Kım Joo-Won

Zengin bir ailenin oğlu, Amerika'da eğitimini görmüş bir çok yabancı dil bilen, her fırsatta kendini öven, kendini beğenmiş, kibirli ve insanlara tepeden bakan bir kişilik. Yalnız bu şekilde anlatınca çok itici bir adam gibi gelmiş olsa da dizide bu karakteri çok sevdim. Gil Ra Im'i ilk gördüğünde aşık olmasıyla beraber bir kez olsun vazgeçmedi. Çünkü Gıl Ra Im onun çevresindeki kadınlardan oldukça farklı. Kım Joo Won'un ise bu konuyla alakalı dizide ki replikleri çok komikti. Mesela;
Gıl Ra Im'i gördükten sonra sürekli onu düşünüp yanında hayalini gördüğü anda "Ali Baba'nın bir çiftliği var" diyerek kendi dikkatini dağıtması, yaptığı her jestin ardından "Bir cemiyet lideri böyle davranır" demesi.. Ayrıca üzerinde sık sık gördüğümüz parlak eşofmanı için "bu sıradan bir eşofman değil İtalya'da ünlü bir tasarımcı üzerinde ki pulları teker teker işledi"demesi.. Bu replikleri dizi boyunca çok duyduk ve beni bir çok kez güldürdü..

Ha Ji Won/Gil Ra Im

Gıl Ra Im annesiz büyümüş, 17 yaşındayken itfaiyeci babasını kazada birisini hayatını kurtarırken ölmüş. Daha sonrasında yalnız ve fakir olarak büyümüş. Hayatını dublörlük yaparak kazanan güçlü, gururlu, güler yüzlü tatlı bir kız. Gıl Ra Im'in de dizide komik replik ve davranışları vardı. Mesala; Kım Joon Wo'ya kızdığında "Ölmek mi istiyorsun" diyerek ayağına vurması, Yine çok kızdığında "5. kaburgan 6. olsun mu?" demesi ile Kım Joon Won'un dikkatini çekmiştir..

Yoon Sang-Hyun/ Oska

Kım Joon Won'un kuzeni. Çok zengin bir ailenin oğlu olmasına rağmen şirkette çalışmak yerine şarkı söylemeyi seçmiştir. Hatta Kpop sektörünün ünlü şarkıcılarındandır. Yaşı 34 olmasından dolayı popüleritesi düşmeye başlamıştır. Sesinin kötü olmasına rağmen onu seven fanları olduğu için daha çok işlerine asılmaya başlayan şeker gibi bir abi. Çapkın bir kişiliğe sahip olmasına rağmen yıllar önce ayrıldığı Seul'ü unutamamıştır gelin görün ki bir anda Seul ortaya çıkar. Oska ilk başlarda çevresinde görmekten hoşnut olmasa da zaman geçtikçe onunla nasıl ayrıldığını hatırlar ve yine aşık olur. Ayrıca Oska iyi bir arkadaş ve Gıl Ra Im'i sürekli koruyup, kollamıştır. 

Kim Sarang/ Yoon Seul

Zengin bir ailenin güzel kızı Seul. Ailesinin zorlaması ile Kım Joon Won ile görücü usulü görüşür. Başkan, Seul'e yüz vermez fakat biraz ısrarcı davranır fakat sonradan amacının Oska'nın etrafında olmak olduğunu dizinin ilerleyen bölümlerde anlamaya başladık ve aşkları da tatlıya bağlanır..
Kım Joon Won'un kocaman arazi üzerine yapılan bir gölet karşısındaki evi çok güzeldi. Çevresi camla çevrili olan bu evin bir tarafının sadece kitaplarla çevrili olması ve kar yağdığında ki görüntü oldukça hoş duruyordu. Gıl Ra ım'i camdan dışarı bakarak düşündüğü bölümler vardı.. Devasa kitaplığı gördüğünde Gıl Ra Im kocaman kitaplığı olan bir ev gördüğünü ve böyle kitaplığa sahip olmak istediğini söyleyerek Kım Joon Won'un okuduğu kitapları okumaya başlar. Dizidede Alis Harikalar Diyarından alıntıları sıkça duyacaksınız..


Az çok fantastik olan dizimizde Gıl Ra Im ile Kım Joon Won ilk kez ruhları değiştiklerindeki halleri görülmeye değerdi. Kım Joon Won'un kendisi gibi olması için Gıl Ra Im'e yaptığı baskılar ve onun bedenindeyken yaptığı muziplikler çok komikti. 
Kım Joon Won o kadar aşık ki Action School'un kampa gittiklerinden onların peşinden gidip bütün ekibin olduğu evde yerde yatan Gıl Ra Im'in yanında türlü şekillere giren Kım Joon Won'u öyle görmek çok eğlenceliydi. 
Fakir kız olan Gıl Ra Im'i isteyemen bir anne düşünün neler yapabilir. Elinden geleni ardına koymayan bu kadın kızımızı çok üzer. Joon Won'dan uzak durmaya başlayan kızımız duygularına söz geçiremeyip Loel'in yılbaşı partisine onu görmeye gider. Oska ile karşılaşır ve onu görmeden gitmemesini söyleyerek onu bir güzel süsler. Kım Joon Won  beklediği cevabını o gün veren kızımız, birbilerinin çekimlerine dayanmayıp bütün cemiyetin karşısında öpüşmeye başlarlar ve cemiyet tarafından uzun süre dillerden düşmeyecek bir sahne idi. 
Dublör olarak rol aldığı bir sahnede kaza geçiren Gıl Ra Im'i öyle görmeye dayanamayan Kım Joon Won önce bir mektup yazar sonrasında Gıl Ra Im'in bedenini alıp yağmur yağan yere gidip ruhlarını değiştirir. (bunu çok kimse yapmaz) 
Bu adam bu kadını kendi canını ona verecek kadar sevmesi, ikisininde ruhları değiştiğinde rüyalarında gördükleri ve aslında sihirlerinin Gizli Bahçe değilde Gıl Ra Im'in babasının kızına iyilik için yaptığı bir sihir olduğunu anladığımız sahne.. Ben ağlamıştım bu sahnelerde..
Sonrasında gelen mutlu son.. İlk başta dediğim gibi izlediğim Kore dizileri arasında en azından beni tatmin eden bir son ile son bulması güzeldi..