JTBC kanalında yayınlanan 16 bölümden oluşan dizi, 30’lu yaşlarındaki bir kadının ) en yakın arkadaşının erkek kardeşine âşık olmasını konu almaktadır. Dizinin bir diğer adı Pretty Sister Who Buys Me Food. Netflix'in satın aldığı dizilerden biri olur.
Son Ye Jin dizide Yoon Jin A karakterini canlandırıyor. Daha önce Personal Taste dizisinde izledim. 30’lu yaşlardaki Yoon Jin A, bir kahve şirketinde müdür olarak çalışmaktadır. "Her şey iyi olduğu sürece iyi bir hayat yaşarsın." sloganını benimsemiş birisidir ve hayatında da her şey iyidir. Ancak tüm bunlara rağmen içinde bir boşluk hissetmektedir. Bir gün, en yakın arkadaşı Seo Kyung-Sun’un erkek kardeşi Seo Joon Hee çalışmak için gittiği yurt dışından Güney Kore’ye geri döner. Çocuksu ve olgunlaşamamış biri olarak hatırladığı Seo Joon Hee artık farklı biri olarak görünmektedir.
Jung Hae In dizide Seo Joon Hee karakterini canlandırıyor. Daha önce Bride of the Century, The Three Musketeers, Blood, White Nights, While You Were Sleeping, Prison Playbook dizilerinde izleidm. Bilgisayar oyunları enstitüsünde karakter tasarımcısı olarak çalışan Seo Joon Hee, 3 yıl boyunca alanında yurt dışında çalıştıktan sonra Güney Kore’ye döner. Yurt dışındaki özgür hayata alışan Joo -Hee başlarda dönmüş olduğuna sevinmez. Ancak bir gün ablasının arkadaşı Yoon Jin A ile karşılaştıktan sonra bu konudaki düşüncelerinin hepsi değişir. Ona karşı olan ilgisini açıkça belli etmekten korkmasına rağmen gözlerini ondan alamaz.
Bundan sonrası ağır spolier içerir.
Bu dizi benim için çok başka bir yerde olacak. Her insanın başına gelebilecek bir durumu konu alan senaristi tebrik ediyorum. Ben böyle ağır işleyen dizileri pek seyredemem ama bu dizinin her dakikasını büyük bir zevkle izledim. Her mimiği her hareketi... Bunun sebebi başrollerin uyumlu kimyası mı yoksa aşkı güzel aktarmaları mı ya da ikisinin de inanılmaz naif oluşu birbirlerini güzel sevmelerimi bilemiyorum. Çoğunluğun aksine her iki tarafında haklı ve haksız yönlerinin olduğu kanaatindeyim. Her ilişki de olduğu gibi. Fakat Jin A'ya fazla yüklenildiğini düşünüyorum. Bu nokta da biraz empati yapılmasını isterim. En yakın arkadaşınızın kardeşine aşık olursunuz adam sizden küçük. Bunu kalkıpta eşe dosta biz birbirimize aşığız diye açıklamak gerçekten zor. Hadi Jun Hee bir ablasına hesap veriyor Peki Jin A? Allah aşkına bir annesi var dünyaya bedel. Çocuğa yaptıkları kadın açısından da çok zordu. Elbette Jun Hee hiç birini hak etmedi ama annenizin sevdiğiniz adama bu şekilde davranması ve sizin hiçbir şey yapamamanız kötü bir durum. Annesinin karşı çıkması çoğunluğa abes gelmiş. Türkiye de bu tarz hikayeler çok olduğu için bana bu durum pek abes gelmedi. Bugün her ne kadar öyle değilmiş gibi gösterilse de birçok faktör ailelerin devreye girip iki insanın ayrılmasına sebep olabiliyor ya da birinden hoşlanıyorsanız ve aile değerlerinize bir şekilde uymuyorsa o kişiyi reddetmek zorunda kalabiliyorsunuz. Hadi ama bir sürü genç ailesinin önüne geçemeyip kaçarak evlenmek durumunda kalıyor. Aile önemli değilmiş gibi düşünüyoruz belki Kore olduğu ya da daha modern gözüyle baktığımız için. Ancak kültürel özelliklerimiz çok benzer ki ebevynlerin bazı konulara takılıp ilişkileri onaylamaması her toplumda görülebilecek bir şey. Neyse uzatmayayım Jin A ailesiyle arkadaşlarıyla işiyle savaşmak durumunda kaldı. En yakın arkadaşıyla arası açıldı. Ateş hattı gibi bir ortamda sevdiği adamdan ya benimle gel ya da ben gideceğim sözlerine maruz kaldı. Jun Hee gerçekten çok güzel seven bir adam lafım yok ve bu durumlardan yorulmuş olması çok normal gerçekten. Jin A'nın annesi patavatsız ve gözü kararınca dünyayı görmeyen bir tip. Ama böyle insanlar her yerde var malesef. Jun Hee bu kötü olaylara göğüs germeye çalıstı çok sağduyulu ve beyfendi tavırlar sergiledi gerçekten çok beğendim. Ama o son olaylar da Jun Hee doğru yapmadı. Kaçmanın çözüm olmadığı bir gerçek ki bir kadınla karşılıklı konuşmadan ondan bütün herşeyini geride bırakıp başka bir ülkeye gitmesini beklemek bana göre yanlış. Evet aşk güzel bir şey büyük bir şey ama herşey değil. İki tarafta çok yoruldu bu süreçte. Ama bence Jin A daha çok yoruldu buna rağmen iyi idare etti. ve araya bir ayrılık girmesi bana göre güzel oldu böylece birbirlerinin kıymetini daha iyi anlamış oldular. Ayrıca Jin A sevgili edinmiş olabilir bu süreçte bu çok normal Jun Hee'nin sevgilisi olup olmadığını bilmiyoruz bunu bize yansıtmadılar sonuçta. bu noktada Jin A için hemen birini bulmuş sözleri bence yanlış. Gelmeyecek bir gideni beklemiş de olabilirdi sonuçta. Herkes bir şekilde hayatına devam etti. En sevindirici olay iş yerindeki davasını kazanmış olması ve işten ayrılıp sahil kasabasına yerleşip dinlenmeyi seçmesi bence. Söylenecek daha bir sürü şey var ancak uzatmanın manası da yok. Ben diziyi çok sevdim her yönüyle.. ve sonunu bu şekilde bitirmeleri de hoş olmuş hikayenin tamamını herkesin kendi hayal dünyasına bırakmışlar. Eh tabi gönül isterdi ki onların aşk dolu sahnelerini daha fazla izleyelim ama bu kadarı bile çok güzeldi.
Bu sahne çok hoşuma gitti. Karakterlerin birbirleriyle
olan uyumuna bayıldım
Kim ne derse desin çocuk çok sevdi hepimizin hayalindeki sevgiyi Jin A'ya yaşattı. Kızın gözünün içine bakıyordu, her ne kadar kızın annesine daha fazla sabredemeyip Amerikaya gitmek isteyip ayrılmak zorunda kalsalarda onun aşkı dizi boyunca süperdi. Kıza gelince oda sevdi ama yaptığı yanlışlar bencilliktendi.
Dizinin müzikleri konusu kadar naifti. Hatta şarkılara göre dizinin yazıldığını bile düşündüm. Rachael Yamagata "Something In The Rain" Rachael Yamagata "La La La" Carla Buruni "Stand By Your Man" Bruce Willis "Save The Last Dance For Me" benim dikkatimi çeken şarkılar oldu.
albümü dinlemek için; TIKLA
Yine de iyi çift kimyasına sahip, naif, sevecen, entrikasız, sanal değil de gerçekten gizli kameradan gösteriliyormuş gibi doğal ve bir yanıyla gerçekçi ve cesur bir diziydi. Cesur yaklaşım derken sadece tensellikten bahsetmiyorum. Ana akım kdamalarda kız tarafı açık olmaz, kaçar, kabullenmez, kendini naza çeker, oğlansa astığı astık, maçodur da sonra yumuşar filan...Oysa Pretty Noona'nın oyuncuları bu klişelerden kaçınıp uzatmadan çift olabildiler. Bu noktadan bakıldığında, konu bilindik olsa da işlenişi görece doğal ve yenilikçiydi. Öte yandan sevginin yanı sıra mobbing konusuna değinmesiyle farklılık yaratmaya çalışılmış ama nedendir bilinmez asıl temayla doku uyuşmazlığı sebebiyle hayli ayrıksı kalmış,üstelik olumlu yönde ilerlerken son iki bölümde 180 derece dönüş yapılarak statüko korunmuş ve bir şeylerin değişmeyeceği vurgulanmış oldu ki anlam vermek zordu. Belki de gerçek buydu. Yabancı siteler olsun, bu platform olsun,son bölümlerde Jin Ah'ın günah keçisi ilan edilmesi beni şaşırttı doğrusu. Neymiş,her şeyi bırakıp Joon Hee'yle Amerikaya gitmeliymiş. Peki Jin Ah'ın mücadelesi ne olacaktı...annesiyle anlaşamasa da bir ailesi,işi yok muydu? Joon Hee'nin enine boyuna konuşmadan,tartışmadan yaptığı teklif bencilce değil miydi? Nitekim sonunda Jin Ah'sız yapamayacağını anlayıp özrünü diledi,onlar kavuştu, bu masal da bitti biz çıkalım kerevetine hesabı.
PS: Geçenlerde Jin Ah'ın kardeşini oynayan Wi Ja Hoon'un bir ropörtajını izledim, dizidekinin aksine öyle güler yüzlü,öyle tatlıydı ki bayıldım.Ses getirecek bir sinema filminde oynamış, ufku açık olsun.
Dizi için puanım; 8,7/10