3 Ağu 2015

Colt 45


Senaryosunu Fathi Bediar'ın ve yönetmenliğini ise 2014 yılında çektiği Alleluia ile Cannes Film Festivali'ne dahil olmayı başarmış Belçikalı Fabrice Du Welz'in üstlendiği Colt 45 (Büyük Tuzak), 20'li yaşlarında ki Vincet Miller etrafında dönüyor. Genç ve yetenekli polis memuru olan kahramanımız keskin nişan konusunda üstün yeteneğe sahiptir. Polis teşkilatı içinde atış eğitmenliği görevini yerine getiren ve her attığını vuran Vincet'i üstleri sahada görev almasını istese de o, polis olan babasını gizli bir görv sonucu kaybettiği için teşkilatın içinde kalmayı tercih eder. Fakat, Vincet'ın haytaı kendisi gibi aynı yeteneğe sahip olan polis teşkilatının yobazlaşmış üyelerinden biri olan Milo(Joey Star) ile tanıştıktan sonra değişmeye başlar. Vincet'ın kısa süre içinde istemeden, babasının en yakın arkadaşı olan Christian Chavez (Gerard Lanvin) da yer aldığı iki polis arasında geçen bir kavganın içine dahil olması, artık içindeki cevheri çıkarmasının zamanının geldiğini gösterir.
Komploya kurban gitme, kötülerle aynı tarafta olmaya zorlanma, polis teşkilatı içinde ki ihanetler gibi yer alan klişeleri düşünecek olursak, senaryoda yaratıcılık konusunda ki eksiklikler fazlasıyla göze çarpıyor. Örneğin en büyük sıkıntılardan birisi, üzerinde durulmadan kuru bir telefon görüşmesiyle gerçekleştirilen Vincent ile Chavez arasında ki baba-oğul ilişkisi. Senarist Fathi Beddiat, karakterlerin derinliğine girmek yerine ilişkiyi üstün kötü işleyerek seyirciye karşı inandırıcılık konusunda biraz yalpalanıyor.Filmin ilk yarısında dramatikleşen olaylari ikinci yarısından sonra alışıla gelmiş aksiyon sahneleri ve yaratılan gerilimle beraber kısa sürede çözülüyor. Çekimlerin başarısından kaynaklanan çatışma sahneleri sert ve yerinde, atmosfer ve kurgu düzgün fakat nedense sizi içine çekemeyecek kadar tek düze ilerleyen bir yapısı var filmin. Heyecan ve gerilime ağırlık verilmesi gereken yerlerde gereksiz karakter tahlilleri, ,izleyicinin filme olan bağlılığının azalmasına neden oluyor.

Yönetmenin konunun alt metnine yerleştirdiği, Fransız polisinin kendi içinde gerilim yaratan gruplaşmalarını ve entrika zincirini dürüstçe anlatması sanırın bu işlerin nasıl yürüdüğünün bir örneği. Daha önce elle tutulu yapımlarda oynamış Joey Starr ve Fransızların başarılı aktörlerinden Garard Lanvin'in oyunculuklarının yanında Vincet'i canlandıran genç Ymannol Perset'ın fazlasıyla sönük kalmasını henüz oynadığı ilk film olmasına bağlıyoruz.

Fransız aksiyonu Colt 45'in güzel müziklerle süslenmiş aksiyon sahneleriyle dolu olmasına rağmen, klişelere bürünmüş senaryosu ve orta seviyede ki oyunculukları yüzünden seyret unut tarzında bir film olarak kalacağı kesin.

Eleştiri yazlılarım için; TIKLA

Begin Again


2013 yapımı olan "Begin Again" Mark Ruffalo, Keira Knightley, Marron 5 grubunun solisti Adam Leving gibi başarılı isimlerin yer aldığı romantil-müzikal türünde bir yapım. Yönetmeliğini "Once" filmiyle harikulade bir çıkarmış olan John Carnet üstlenmekte. Fakat ne yazık ki Begin Again, her ne kadar "Once" havasını yaşatan bir yapım olsa da, ne oyunculukları ne de müziği ile onun kadar başarılı bir film değil. Fakat kendi içinde ki "indie" ruhunu senaryonun yanı sıra, kurgusunda ve görüntü yönetiminde de bir bütün olarak ele almayı başardığı için epey tutarlı ve keyifli bir film ortaya çıkmış.

Begin Again'in hikayesi, kariyerinde düşüşe girmiş, kızına babalık yapamamış ve eşinden ayrılmış bir prodüktör olan Dan (Mark Ruffalo) ile sevgilisi tarafından aldatılınca kalbi kırık şekilde New York şehrine geri dönmüş Gretta(Keira Knightley) üzerine odaklanıyor. İkisi adeta doğdukları günden bu yana bir müzik grubu kurmak için bekliyormuş gibi uyumlu bir çift olarak filme renk katıyorlar. Filmde en etkileyici rolü olmayan Dave(Adam Leving)  ise müzik piyasasına yeni adım atmış biri olarak karşımıza çıkıyor. Keira Knightley'in oyunculuğunu sevdiğim söylenemez ama filmde Gretta karakterini sevdiren bir yanı var. Her rolüm altından başarıyla kalkan Mark Ruffalo ise dilmde canlandırdığı karakterin seyircide bıraktığı samimiyet hissi ile yine tecrübesini konuşturuyor. Senaryo her ne kadar klişe görünüyor olsa bile aslında oyunculukların dozunda oluşu, filmde yer alan şarkılar, klip tadında ki grösellikler ve samimiyetin ön planda tutulması sayesinde klişelik olayı sizi rahatsız etmiyor. İzlerken çoğu yerde hikayeye odaklanmak yerine, şarkılarda olduğu gibi o anı size yaşatan anın tadını çıkarıyorsunuz. Tabi ki bu durum filmin senaryosunun vasat  olduğu anlamına gelmiyor, aksine doğallık ve sadeliğiyle yer alan diğer öğelere yoğunlaşmamızı sağlıyor.
Begin Again, müzik piyasasının geldiği son duruma ve müzik kirliliğine hafiften göndermeler yapmayı ihmal etmiyor ve doğal yollardan yapılan kayıtlar, amatör enstrüman düzenekleri ile müziğin içtenliğini gözler önüne sererek seyirciye keyifli anlar yaşatıyor. Film boyuncua müziğin gündelik yaşamın sıradan akışını sanki özelmiş gibi gösteren keyifli anlar yaşatıyor. Film boyunca müziğin gündelik yaşamın sıradan akışını sanki çok özelmiş gibi göstermesi ve hayatı anlamlı kılması çok doğru bir yaklaşım olmuş. Hikayen,n de bu düşününce üzerine inşa edilmesi bana göre filmin elle tutulur tek yanı. Ayrıca, Gretta ve Dan'in, iki jak çıkışlı bir çoğaltıcı vasıtasıyla, aynı playist ile kulaklarını doldururken, New York sokaklarını aşındırmaları filmdeki en etkileyici ve akılda kalıcı sahnelerinden birisi. İzlerken insan ilişkilerine, aile bağlarına ve bir şarkının nasıl hayata geçirildiğine tanık olduğumuz Begin Again, aslında aieisnden, sevgilisinden ya da hayatta bir şekilde darbe alıp yıkıma uğrayan insanların hayat hikayesi. Senarist ve yönetmenin el ele verip seyirciye "aslında hayal dünaysının içine çok dalmadan da her şey yoluna girebilir, güçlü kal, kendin ol" mesajını  yollaması ise neredeyse filmin ana temasını oluşturmuş durumda.

Müziğe hep yakın olan ve müziksiz yaşamayanlar için oldukça ideal bir yapım olan Begin Again, izlemeyene çok bir şey kaybettirmeyeceği gibi izleyene ise keyifli bir akşam geçirtebilir cinsten.

Eleştiri yazılarımı popülersinema.com'da okumak için; TIKLA