30 Eki 2013

Benim Dünyam / Boş ve saf bir Melodram değil


Uzun süredir vizyona giren Türk filmlerine gitmiyordum.Nedeni ise beni çeken bir film olmadığından dolayıydı. Bu sefer şeytanın bacağını kırdım ve bu hafta sonu gittim. Bu filme gitmemde ki neden ise kadronun değerli isimlerden oluşmasında etken büyüktü.




Benim Dünyam, Sanjay Leela Bhansali'nin 2005 yapımı Black filminden uyarlamadır. Hemen hemen aynı olacak seviyededir. Ben genel olarak ağlamalı zırlamalı bir film olarak algılasam da hikayede gözyaşının dışında da bir çok şey buldum. Her şey olumlu değildi ama bir kör kızın hayata tutunma çabası sadece gözyaşıyla ifade bulacak kadar saf bir melodram içermiyor tabi.

Benim Dünyam filminin uyarlama olduğunu düşünürsek, biraz spolier verebilirim aslında. Hayatını kaleme alan ela iki yaşında körlükle tanışıyor. Detaylara inecek olursam; Oyunculukları, işaret dilini inceledim. Genelde filmin akışına etki edecek şeyler Türk sinemasında üstünkörü yapılır. Bu sebepten bir şeyler hep yarım kalır o duyguyu veremez. Tabi burda devreye Beren Saat'in oyunculuğu devreye giriyor. Bana göre iyi performans sergilemiş. Filimde Mahir hocayı oynayan Uğur Yücel'de gayet iyiydi. Zaten oyunculuğunu sevdiğim aktörlerden olur kendisi. 
Film, Ela ve Mahir hoca arasında yaşanan aşk ve nefret iilişkisi üzerinden gidiyor. Görmeyen ve duymayan bir insanın yalnızlığı ve isyanını anlatan bu hikaye 1950'li yıllrda başlıyor. Ela'nın çocukluğunu, hocası Mahir ile olan tanışıklığı ve eğitim süreci de gayet sert bir biçimde ilerliyor. Bu sertlik tepki toplar mı bilmem ama cesur bir yanının olduğu kesin. Annenin iç güdüsel olarak bağrına bastığı, babanın ise gözden çıkarmakta sakınca görmediği, Ela, mahir hocanın ellerinde bir hayli yıpranıyor, itilip kakılıyor. Sonuçta film bir yeniden çevrim olduğu için her şey tıkır tıkır işliyor, geriye atmosferi ve oyunclukları oturtmak kalıyor ki o da kısmen yerine getirilmiş diye düşünüyorum. Ela'nın kıyafetleri orjinali ile çok benziyor, gözlüğün ardında hissedilen kar ve benzer başka detaylarda orjinal filmden özenle atlanmadan filme yedirilmiş.

Filmin ağlatma potansiyeli sonlara doğru ortaya çıkıyor. Mahir Hoca'nın bilincini yitirip, Ela'nın gözü kulağı olmayı kaybettiği üstelik deli damgası yiyip yalnız kaldığı noktada patlıyor. Hayatını Ela'nın iyi bir yaşam sürmesi için adayan ama onun başarısını görmeyen adamın dramı, başarı hikayesinin sonunda izleyiciye daha dramatik yansıyor. Ağlama garantili bir olduğu için izleyin demem elbette ama Uğur Yücel'den daha iyi bir film beklediğimi belirtmek isterim.Dediğim gibi genel olarak başka filmden alıntı olmuş olsa da iyiydi. İzlemek szie kalmış arkdaşlarım.