29 Haz 2017

The 100 // 4.Sezon


İlk sezon gençlik dizisi izlenimi vermişti fakat beklenmedik şekilde kabuğunu kırdı. Gençleri dünyaya yolladıklarında, birbirleri arasındaki iktidar mücadelesi ve değişimleri önemliydi. Daha sonra ise gruplar arasındaki iktidar mücadelesine tanık olduk. 3. sezonun özeti olarak;  şimşekler eşliğindeki hiç iyiye işaret etmeyen bir duman bulutunun Polis’e yaklaştığı, sürpriz ve yepyeni sahne ile sonlandı. Yani yeryüzü karşı saldırıya geçiyor. Bu yenilemez bir düşman. “Bunu nasıl durduracağız?” dedirterek gelmiyor. “Nasıl hayatta kalacağız?” dedirtiyor. Artık yeteri kadar yaşam gemisi yok. Düşünce olarak 1. sezona geri dönüş gibi aynı mantık aslında. Dünya artık Ark.

3. sezonda mücadele ettikleri  ALIE güncellemesinden sonra artık onun karakterini Raven üstlendi. O bir evrim geçirdi desek yeridir. Raven kesinlikle bu dizinin beyni. Dizide ki en sevdiğim karakterlerden biri. Dizinin başrol oyuncusu olmayı hiçbir açıdan hak etmediğini düşündüğümüz Clarke, nightblood avantajını flame’i taşıyarak elde etmek istedi. Böylece herkesi kontrol edip barış sağlayacağını düşündü ancak annesinin onu ele vermesiyle başarısız oldu. Umarız bu macera orada son bulur ve ilerleyen sezonlarda Clarke’ın liderlik mücadelesiyle geçen bölümlerini izlemeyiz. Merak ettiğim kavuşmalardan biri de; Bellamy ile Octavia yeniden bir araya geldiklerinde farklı iki insan göreceğimiz kesin. İki kardeşin birbirlerini gördüklerinde yaşanacak duygusallığı tahmin edebiliyorum.

3. Sezon finalinde ölüp ölmedikleri belli olmayan Roan ile Indra, 4. sezonda geri dönmeleri isabet oldu. Hatta Zach McGowan (Roan) artık düzenli oyuncu kadrosunda olacağı da bu sayede açığa kavuşmuş oldu. Düzenli kadroya dahil olan oyunculardan biri de; Echo karakterini canlandıran Tasya Teles beşinci sezon kadrosunda olacağı açıklanırken Jaha karakterini canlandıran Isaiah Washington'un ise kadrodan çıktığı duyuruldu.

Orjinal senaryoya göre Jasper karakterinin birinci sezonun ilk bölümünde ölmesi gerekiyordu. Fakat yapımcı Jason Rothenberg, Devon Bostick'in oyunculuğunu sevdiğinden bu fikirden vazgeçmiştir. Aynı şekilde 3x16'da son sahnede verilen kısımda, aslında Jasper'ın ihtihar sahnesi olması gerekiyordu. Hatta o sahne bile çekilmişti. Fakat bu fikir dördüncü sezona ertelendi. Ne yazık ki bu sezon oyuncuya veda ettik. Aslında Jasper karakteri ilk iki sezon çok iyiyken son iki sezon çizdiği karakter olmamıştı.
Bu ikilinin dostluğunu özleyeceğiz.


The 100 4. sezon 4. bölüm, Buz halkı liderinin Gök halkına savaş ilan etmesini konu edindi. O sırada Polis’te bulunan Octavia Blake, bu savaş ilanını kendi halkına haber vermek istedi. Ancak bir uçurumun kenarında yakalandı ve dövüşü kaybetti. Karnından yaralanan Octavia oldukça yüksek bir mesafeden nehre düştü. Herkes Octavia’nın öldüğünü düşünüyordu. Buraya kadar her şey çok güzel. Dizi dünyasının klişeleri arasında giren epik sahnelerde, ana karakterler genellikle ölümcül darbeler alır ve bir şekilde ölümden kurtulmayı başarırlar. İzleyici de bunu istiyor zaten. Fakat Octavia’nın nasıl kurtulduğuna dair gösterilen sahnede büyük bir gönderme vardı. Yüzüklerin Efendisi’nde uçurumdan düşen Aragorn nasıl kurtulduysa, Octavia Blake de aynı şekilde kurtuldu Yani; Aragorn’un atı Brego, kıyıya sürüklenen baygın durumdaki Aragorn’u uyandırıyor ve onu sırtına alarak hayatını kurtarıyordu. Octavia’nın atı Helios ise yine baygın durumdaki Octavia’yı uyandırıyor ve sırtına çıkmasını sağlayarak ölümden dönmesini sağlıyor. İki sahnenin neredeyse birbirinin aynısı olduğunu söylemek mümkün. O epik sahnede, Aragorn atın eyerini tek eliyle nasıl kavrıyorsa, Octavia da birebir aynı hareketi gerçekleştiriyor. Dizinin orjinal bir konuya sahip olduğu, fakat sahne ve diyalogların başka dizilerden esinlenerek oluşturulduğu yönünde eleştiriler geliyordu. Krallıklar, haneler ve klanların Game of Thrones’un konusuna benzer bir şekilde yaratılması ve son olarak bu Lotr göndermesiyle, The 100 ‘esinlenme’ konusunda boyut atladı diyebiliriz.

5.ölümünde pek dikkate alınmayan ama beşinci sezonunun konusu bakımından önemli bir ayrıntıyı fark ederek sizlerle paylaşmak istedim. Final sahnesinde gördüğümüz ELIGIUS markası ve altındaki 'suçlu' ibaresi Jackson ve Abby'nin araştırmaları arasında bulduğu bilgiyle örtüşüyor. Bu yüzdendir ki, gelecek sezon tahminlerini daha sağlıklı yapabiliriz. Gel gelelim Eligius Corp.'a. Önemli şirket isimlerinden birisidir. Bu şirket uzay madenciliği yapar ve dünyada suç işlemiş idam mahkumları burada işçi olarak çalıştırılır. Uzayda maden bulabildikleri her yere giderek çalışırlar. Tabi o kadar uzun süre uzay radyasyonuna maruz kalan bedenleri çok zarar görmesin diye Nightblood icat edilmiş ve bilimsel olarak bu kara kan onlar için yapılmış. neyse bu insanlar dünyadaki nükleer felaket yaşandığında dünyayla bağları kopmuş. kendi kaderlerine terk edilmiş. Zaten o sırada bunları düşünecek de insan kalmamış. 3. sezondaydı sanırım. 100 kusur yıl önce yaşanan nükleer felaket sırasında Becca bu insanlarla iletişimin koptuğunu not almış ve Raven bunu monitörde görmüştü. Monty ve Jasper a anlatıyordu.  Hatta Nightblood (karakan); Becca tarafından ilk bu şirket için üretilmiş. uzayda geçirilecek uzun surelerde hem uykuda hem de asteroid kuşağında çalışırken madencilerin solar radyasyondan korunmaları için üretilmiş.İşte 4. sezonun son sahnesinde gelen insanlar bunlardır ve muhtemelen idam mahkumları bir şekilde geminin yönetimini ele geçirmiş ve kendilerine yeni bir dünya yaratmışlar. 5. sezonda da bu insanların kötülükleriyle geçen bir sezon izleyeceğiz gibi duruyor. vahşi bir topluluk olacaklarını düşünüyorum, çünkü idam mahkumu onlarca insandan bahsediyoruz. Şimdi bunlar Skykru , bizimkiler de Grounder oldular mantık olarak.

Sezon finalinde gördüğümüz küçük kız, Clarke'ın biyolojik kızı değil ama beşinci sezonda, Clarke için çok önemli olduğu belli. Maddiekanına sahip, 5 yıldır Clarke ile beraber olduğu belli. Ayrıca anne-kız gibi olacakları sinyalini de final sahnesinde sinyalini verdiler.

Gelecek sezonda Bellamy, Raven, Monty ve diğerlerinin ne yapmış olduğunu gördüğünüzde çok şaşıracaksınız. Onların hikayesini çok merak ediyorum. Her sezon bir kısır döngüye giriyormuş gibi görünüp sezon finalinde "yok artık" nidalarıyla başka bir yöne çekilen bir dizi The 100.. 4.sezon finali ile "acaba" dedirtti. Yine klişeye mi saracaklar yoksa şahane bir 5.sezon mu gelecek, merakla bekliyorum.

13 Tem 2016

The 100 // 3. Sezon


Lost, Battlestar Galactica, Revolution dizilerinin karması olmasına rağmen daha izlenir olmasının sebebi olayların hızlı bir şekilde gelişmesi, ağır mistizmle kendince mantıklı bir noktaya bağlanması. Hem her sezon kendi içinde, hem de bütün sezonların kendi içlerinde bir gelişiminin sonucunda varmış olduğu noktalar olduğu aşikar

Dizinin hem sevdiğim hem sevmediğim yanı, herhangi bir karaktere "bu iyi" veya "bu kötü" diyemiyorsun. Herkesin içinde başka insanların ölümüne sebep olabilecek kötülük mutlaka var. Dizinin en iyi karakteri de Lincoln sanırım, hiç bir yanlışı olmadı dizi boyunca.

Dizinin başrol oyuncusu Bellamy'i fazlasıyla severim. Herkesi bir arada tutmak için savaş veren bir karakter için gelgit oluşturmaları bence olmadı. Senaristler adeta Finn gibi terminatöre dönüştürdü çocuğu. Aslına bakacak olursak dünyaya verdiği zayiat oldukça fazla, biraz geriye dönüp düşünelim. Birinci sezonda bir telsiz sahnesi vardı hatırlarsanız, devreye aldığında 320 kişi gemide, İkinci sezonun ana konusu olan Dağ adamlarının yaşadığı Weather dağını patlattığında 381 kişi şimdiye kadar bu ikisi için geçerli sebepler vardı. Bu sezonda dünyalılarla barış yapılmış, onlara yardıma gelen 300 kişinin ölümüne sebep olması konusunda saçmaladılar. Durum böyle olunca sezon başın a 300 300 zayiat vermekten hiç çekinmedi. Neyse ki Bellamy'nin sonu Finn gibi olacak derken, direkten döndü.

Bu sezonun iyi mi ? kötü mü? olarak tahmin edemediğim karakter Pike oldu. Aslında onun ideolojini gözlemlediğimde, kendi halkını korumak uğruna dünyalılara güvenmemekte haklı sebepleri vardı. Arktan dünyaya geldiklerinde sırada yerlilerin hiç gözlerini kırpmadan, ilk olarak çocukları öldürmesi ve ardından onlar tarafından ağır zulme uğrayan arklıları düşününce davasının haklı bir yönü mevcuttu. Bu da güven duygusunu yitirmiş olması haklı bir sebep. Tabi iş diktatörlüğe gelince amacını unutarak ve iş güç savaşına dönmesiyle kaybeden oldu. Onunda cezasını sezon finalinde Octivia efsane kesti. Dizininde işte bu yönünü seviyorum. Hiç çekinmeden elini gösteriyor, hak edene hak ettiği cezayı veriyor. Tıpkı Octivia'nın verdiği gibi.. Bu dizide herkes ölebiliyor. En kilit isimler bile.

Clarke karakterini iki sezon boyunca sevdim ve savundum. Fakat bu sezon için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Sürekli tüm dünyayı kurtarır pozisyonda olması, gerçekçi gelmiyor artık. Diziyi süper kahraman dizisi haline getiriyor, halbuki bilim kurgu dizisi izliyoruz. Ayrıca bir anda çok iyi dövüşebilen birine dönüşmesi de ayrı muamma. Bu bir tek Clarke için geçerli değil tabi. Bir tek Octivia'yı anlarım Lincoln  ve Indria sayesinde sağlam bir eğitimden geçti ve kızın içinden resmen savaşçı bir hatun çıktı. 

Dizinin en çarpıcı iki karakterini ölmesi benim için kesinlikle bir yıkım oldu. Dizinin en asil karakterleri olarak gördüğüm Lincoln'un kendini arkadaşları için feda etmesi, efsanevi bir davranış olarak kayda geçsin lütfen!

Bir diğer karakter ise savaşı ruhunu dibine kadar hissettiğimiz Lexa'nın ölümü. Bu resmen beklenmedik oldu. Senaristlerin yaptıkları en büyük hata. Lexa'nın diziye kattı hava tartışmasızdı. Bir kere tam bir görev nasıl yapılıyor, iyi beceriyordu. Işık şehrine Clarke yardım için gelen Lexa gözümde efsanevi oldu.  O nasıl savaş ruhu o nasıl dövüşmektir. Lexa geri gel!


Maya'nın ölümünden sonra, Jasper yaşama sevinci, mücadeleci ruhu bir kenara itmiş, en yakın arkadaşı Monty'i bile gözü görmeyen, Buz Ulusundan gelenlere kendini öldürtmeye çalışırken takındığı psikopat gülüşüyle farklı bir Jasper'ı izleyeceğimiz sinyalini daha ilk bölümden verdi. Monty-Jasper cehpesi bu sezon beklediğim gibi değildi, ne yazık ki senaristlere kurban gitti.İkisi arasındaki bağı seviyordum. Monty hep fedakar, kendinden çok arkadaşını düşünen taraf. Jasper, Maya'nın ölümünden Monty ve Clarke sorumlu tuttuğu için bir türlü eskisi gibi olamadılar. Dizinin bu tarafını sevmedim. Monty; bu sezon annesine kavuştu ve bir o kadarda çabuk kaybetti. Ne yalan söyleyeyim annesini sevemedim. Mesela; Monty, Pike'ın gerçek yüzünü gördüğünde arkadaşlarına yardım ettikten sonra annesinin onu ele vermedim süsü vererek oğlunu kandırması kesinlikle gerçek dışıydı. Hiç bir anne, yapmaz. O yüzden ölmesine üzülmedim.Murphy karakterini ilk sezondan beri severim. 

Murphy'nin "hayatta kalmak için yaptığım şeyler" cümlesi dizinin kısa bir özeti gibiydi. 

Murphy'nin hikayesini öğrendik. Zor bir hayat geçiren bu çocuk için hayatta kalmak kesinlikle önemli. Üç sezon boyunca dayak yedi, yılmadı. Işık şehri muhabbetinde kıskançlık, ihanet bunlar beni ben yapan özellikler demesi  gerçekliği yansıtan tek karakter olduğunun kanıtıydı. Benim naçizane fikrim dizinin bu sezonun kilit isimlerinden biri kesinlikle Murphy'di. 

3.sezonun finalinde Indria'nın elinde ateşli silah Octivia'nın elinde palayı görünce farkettim ki bu dizi kadar mantıklı taraf ve fikir değişikli olan başka bir yapım yok. Resmen değişkenliğin dibine dibine vurdular. Karakterlerin ruh hallerinden ve taraflarını seçmelerindeki değişim de bir kaç örnek dışında iyi olduğundan dolayı çok yerinde ve dozundaydı. Indria'nın Pike'ı öldürmemesi, Bellamy ve Monty'nin ortak iş yapması gibi.. 

İlk sezonun ergenliğinden sıyrıldıktan sonra olayların akışı ikinci sezonda bir ivme kazanmıştı. Bildiğin ergenlikten olgunluğa geçmiş ve "yetişkin" bir dizi olmuştu. 2.sezonun finalinde ayyuka çıkan yapay zeka ise 3.sezonda daha bir ayrıntılı olarak karşımıza çıktı. Bununla birlikte Dünyalılar ile savaşa ara verip, hayatta kalma mücadelelerinden uzaklaşıp, dizinin başında bir nükleer patlama sonucu dünyanın nasıl bu hale geldiğine dair bu sezonda güzel bir biçimde cevabı veriliyor. Sezon finalinde ki olaylar sonucunda 4.sezonun yeniden hayatta kalma olayına dönmesi sevindirdi. 

12 May 2015

The 100 // 2.sezon

The 100; Bilim-kurgu türü olmasına rağmen 1.sezonda gençlik dizisi tadında geçmesiden dolayı eleştirelere neden oldu. Eleştiriler işe yaramış olacak ki senaristler durumu ikinci sezonla birlikte toparladı. Seyir zevki yüksek bir yapım ortaya çıktı. 
Ark'tan dünyaya gönderilen 100 çocuk her ne kadar zor zamanlar yaşıyor gibi görüsenlerde aile gibi kenetlendiler birbirlerine. Yeri geldi ailelerini karşılarına aldılar, yeri geldi sevdikleri için öldüler (!) 2.sezon gerçekleştirilmesi imkansız bir kurtuluş hikayesini konu alıyor. İlk bölümle beraber dikkatimizi çeken nokta ise karakterlerin vahşi ortama uyum sağlamış olmaları. Karakterlerin bu müthiş değişimleriyle alakalı dikkatimizi Octivia çekiyor hatta " kırk yıllıdır ok atıyor, savaşıyor" izlenimlerini yüksek seviyede hissediyorsunuz. Gel gör ki; senelerini bir göz odada geçirmiş kız süper kahramandan farksız dövüşmesi ve ok atması fazlasıyla abartıya kaçtığını düşünüyorum. Fakat o naif kıza sert görünümü yakışmış mı? Yakışmış!
The-100-season-2-episode-12-Octavia
The 100 konu olarak ele aldığımızda 2.sezonda taşlar yerine oturuyor. İnsanlar ve arktan gelenlerin arasında ki savaş, nükleer savaştan etkilenen gün ışığına çıkamayan medeni (!)  dağ insanlarının iç yüzleri ve amaçları gibi bir çok sorunun cevabının çözüleceği 2.sezon dolu dolu geçiyor. 1.sezonun aksine akıl oyunları, savaş, barış, ölüm ve ihanet dolu bir sezon ile karşı karşıya kalacaksınız. Ark'takiler dünyaya iniyor. Çocuklar çil yavrusu gibi bir yerlere dağılıyor. Bir kısmı ormanda, bir kısmı dağ adamlarının elinde.
Kimdir bu dağ adamları?
Teknoloji sayesinde nükleer sızıntısından kurtulabilen,  kullandıkları teknolojiyle hayatta kalabilen insan topluluğu. İl kortaya çıktıklarında İyi mi kötü mü ? bilemiyorsunu.  Fakat, hep bit yeniği olduğunu hissediyorsunuz. Aslında amaçlarına baktığımda herkes kendi halkı için savaş veriyor. Onlarda bi bakıma haklı. Tuttuğum taraf değiller. Üzgünüm. 
Yasal Uyarı: Bundan sonrası spolier içerebilir. 
Finn and Bellamy
İlk sezona göre en çok yol kat eden karakterlerden biri de Bellamy. O lider havasında dolaşan çocuk gitti. Yerine arkadaşlarını kurtarmak için savaş veren bir çocuk geldi. Murphy ile olan düşmanlığını bile göz ardı etti
.2.sezonda dikkat çeken olaylardan biri ilk sezonda barış için uğraşan Finn'in Clarke bulacağım diye cinnet geçirmesi oldu. Bildiğin katliam yaptı. Bedelini ağır şekilde ödedi. Açık konuşmak gerekirse bu kadarını beklemiyordum. Senatristler ters köşe yaptı.
olurlarsa olsunlar kızamıyorsun. Sonuçta herkes kendi halkının iyiliği, özgürlüğü için savaşıyor. Fakat Ark çocuklarının birbirlerine olan bağlılıkları bu amacı yerle bir ediyor. Herkes bi nevi özgürlük peşinde. Söylemeden geçemeyeğim; ellerininde imkanlarla Jasper, Monty ve diğer çocukları kurtarma operasyonu kurgu bakımında beklediğimden daha iyiydi.
The-100-season-2-episode-15-Lexa12.sezon da Lexa rolüyle Alycia Debnam Carey karşımıza çıkıyor. Dünya da yaşayan insanların lideri. Lexa dişe diş, kana kan felsefesini kendine amaç bilmiş. Bizden bir gidiyorsa sizden bir gidecek hesabı. Bu en çok Clarie ve Finn adına büyük yaralara sebep olacak. Buna rağmen Clarke'in her seferinde Lexa'nın her dediğini yapması, Lexa ile kurduğu acımasız planla, masum insanların ölümüne sebep olması gibi. Ee o zaman "Nerde senin ideolojin?" sorusunu akıllara geliyor. Zira; Lexa'dan yediği son dakika ihaneti. Clarke'in aldığı en güzel darbe oldu. Hak etti!
the-100-season-2-episode-12-spoilers
Arktan dünyaya gelenler arasında en çok Murphy çekti insanlardan. Yaptığı kötülüklere rağmen iyi bir çocuk olmayı başardı. Tekrardan çocukların güvenini kazanması lazımdı. O da oldu. Murphy'nin, Jaha ile çıktığı kurtuluş yolculuğunda  bir çölü aştılar. Deniz aşırı bir bir bölgeye ulaştılar. Jaha'nın tabiriyle halkını kurtarabileceği bir yer mi? Orası muamma! 
The 100 2. sezon final bölümünün sonlarına doğru intihar videosu ortaya çıkıyor. Büyük ihtimal nükleer savaşiın başladığı yıllarda çekilen bir video. Kırmızı elbiseli bir kadının hologramı görünüyor. Ark'tan haberi olan biri. 3. sezon da  her şeyin başlangıcı olan nükleer savaşın nasıl ortaya çıktığı, nedenleri gibi bir çok sorunun cevabını bulacağımızın sinyallerini verdilerini düşünüyorum. En önemlisi, herkes kurtuldu derken kendini sorumlu tutan Clarke nereye gidiyor? 3 seznu bekleyip görelim.

12 Mar 2015

The 100 // 1.Sezon


Öncelikle dizisinin konusundan kısaca bahsedeceğim..97 Yıl önce nükleer saldırısı sonrasıı dünyanın büyük bir kısmı yok olmuş bir çok medeniyet çökmüştür. Hayatta kalan 12 farklı ulustan, toplam 400 kişi ise dünyayı terk etmiştir. Yıllar içinde uzayda "Ark" adlı uzay gemisinde 3 nesil yetiştirmiştir ve insan sayısı 4000'e kadar çıkmıştır. Ark denilen bi geminin yönetimi nüfus kontrolünü ellerinde tutabilmeleri için sert uygulamalarla dolu bir düzen sağlamışlardır. Yaşam kaynakları tükenme noktasına gelmiştir. Ark'ın yöneticileri bir araya gelip hayatta kalma hesapları yaparlar. Hepsinin ortak düşüncesi Dünya'ya dönmektir Fakat Dünya'nın halen yaşanabilir olup olmadığı hakkında bilgileri yoktur. Bunu test etmek için 100 adet mahkum genç insanı Dünya'ya gönderirler.Bu çocukların kimi Ark ile bağlantısını koparmak, kimi hükümetin verdiği görevi yerine getirmek ister. Bu sebeplerden dolayı kendi aralarında ayrışmalar oluşur.. Fakat kısa süre içinde birbirlerine kenetlenen ve iş birliği yapan gençler ortaya çıkar.

Clarke; karakterini Eliza Taylor canlandırıyor. İzlediğim ilk yapımı. Dizinin ilk bölümleri soğuk tavırlarıyla ön plana çıkıyor. Koloniden gelen bu çocuklara hükümet tarafından verilen görev yerine getirme bilincinde olan kızımız. Fakat soğuk tavırları bir süre sonra yerini yaşam mücadelesine kaptırmış savaş veren bir kıza dönüşecek.. Doğru söylemek gerekirse dizi oyuncuları arasında ısınamadığım tek karakter. Gerçi biraz da oynadığı karakterden kaynaklı olabilir. Dizi boyunca hiç gülerken görmedim. 


Bellamy Blake karakterini ise Bob Morley canlandırıyor. 100 çocuk arasında olmayan dünyaya gönderilen gemiye gizlice giren suçlulardan biri. Onun tek amacı kardeşi Octivia'yı korumaktır. Dizini başlarında lider olma çabaları beni çileden çıkarsa da 1. sezonun sonlarına doğru sevdiğim karakter haline geldi. Octivia'ya olan düşkünlüğüne bayılıyorum. Bellamy'nin hırslı karakteri hoşuma gidiyor. 1. sezonun ilk başlarında  lider tavırları insanı çileden çıkaracak raddeye getirse de sezon ortasından sonra efsane Bellamy olarak karşımıza çıkıyor. Şahsen ben 2. sezonda ki Bellamy'e hayran kaldım.


Octavia Blake karakterini güzel oyuncu Marie Avgeropoulos canlandırıyor. Bellamy'nin korumaya çalıştığı biricik kardeşi. 100 kişi arasında suçu olmayan tek çocuk. Sebebi; Kolonin katı kuralları var demiştim. Her aile sadece bir çocuğa sahip olam zorunluluğu olduğundan annesi yıllarca kızını dairesinde ki gizli bir odada sakladı. Ortaya çıkınca da mahkum oldu. Octivia hovarda, vurdum duymaz karakter gibi görünse de bölümler ilerledikçe onda ki cevherler birer birer ortaya çıkmaya başlayacak.

Finn Colins karakterini Thomas Mcdonell canlandırıyor. Finn'in dünya da çizdiği yol diğer arkadaşlarına göre daha farklı onun amacı dünyalılar-Ark'lar arasında barışı sağlayabilmek. Finn ile Clarke arasında duygusal yakınlaşma dizinin ilk bölümden kendini hissettirdi. Bilim kurgu dizisinde aşk üçgeni olması kadar bir şey olamaz heralde bu sebeple Finn'in ilk başlarda yaşadığı kafa karışıklığına sinir olan bir tek ben olmamıştır diye düşünüyorum. Thomas Mcdonnell bence dizide geri planda kalan oyunculardan biri diye düşünüyorum. 2. sezonda öldürü ir darbe var ki dillere destan.. 




Jasper Jordan karakterini Devon Bostick canlandırıyor. Ark'da ailesi nesiller boyunca eczacı olarak çalışmakta. Bu sebeple ilaçlar konusunda arkadaşlarına yardımı dokunmuştur.Dizide samimi bulduğum iki karakterden Jasper'ın en sevdiğim özelliği cesareti. Her olayda korkmasına rağmen kendini öne atarak cesaretini göstermesi takdire şayan durumlardan biriydi. Durum böyle olunca ben kahramanın şeklinde havaya girmesi de normal tabi ki. Monty üzme Jasper, bozuşuruz canım!

Monty Green karakterini Güney Kore asıllı Christopher Larkin canlandırıyor. Aarkta ailesi nesiller boyu mühendis olarak çalışmıştır. Dizide samimi bulduğum ikinci karakter. Jasper ile olan arkadaşlıklarını sevmemek mümkün değil. İyi, kötü her olayda birbirlerini kollamaları güzel. Monty 1. sezonda pek fazla görünmedi. Buna rağmen sevdirdi kendi. Bozulmayan karakterlerden biri. Güney Kore oyuncu diye kayırıyor olabilirim ne de olsa kan çekiyor.
Güzel ona her olayın ardından Monty ve Jasper'ın yaptığı meşhur hareketi

John Murphy karakterini Richard Harmon canlandırıyor. Genç oyuncular olarak tanıdığım tek oyuncu. Daha önce :Kanada yapımı Continuum dizisinde izlemiştim. Murphy ilk bölümler herkese kök söktüren kötü çocuk. Hatta bir bölüm "Murphy Kanunları" temasında geçti. O bölümü izleyenler ne düşünür bilmiyorum fakat ne kadar kötü olursa olsun haksızlık yaptıklarını düşünüyorum.1. sezon içinde feleğin çemberinden geçen en zor şartlarda ayakta kalan tek karakter diye düşünüyorum.


Raven Reyes karakterini Lindsey Morgan canlandırıyor. Bu kız tam bir mühendislik dehası olarak yer alıyor dizide. Ark'tan ayrılmasının tek sebebi sevgilisi Finn. Ailesinden kimse hayatta olmadığı için ailesi olarak bildiği sevgisili Finn için yapamayacağı hiç bir şey yok. Bu dizinin kızları cesaretleri konusunda erkeklerden bi tık önde desem kimse itiraz etmez diye düşünüyorum. Dizide ilk gördüğümde bu kız kesin sıkıntı çıkarır diye düşünmüştüm fakat yanıldım. 





Oyuncuların kısa tanıtımının ardından senaryoyu ele alalım. Senaryo bilim kurgu temalı olmasına rağmen bilime dair birinci sezonda pek bir şeye rast gelmedim. 1. sezonun büyük bir kısmı gençlik dizisi havasında geçtiği için Kurgu ilk bölümler fazla parçalanmış diye düşünüyorum. Fakat senarist birinci sezonun sonlarına doğru ve ikinci sezonun şu aralar yayınlanan bölümlerine kadar kendini toparladı. Yine kurgusal bakımda eksikler olsa da kendini izlettirmeyi başardığını düşünüyorum. Bir tek ben bu şekilde düşünmemiş olacağım ki dizi 3.sezon onayı bile aldı. 
1.sezonun ilk bölümleri durağan geçiyor gibi görünse de sakın bırakmayın ortalarından sonra kendini toparlayıp sürükleyici bir hal alıyor. 2011 yılında Terra Nova dizi vardı. 1 sezon yayınlanmış 2.sezon onayı alamamıştı. Bu insanlar diziden anlamıyor der konuya devam ederim. The 100 dizisinde yer yer Terra Nova havası sezmedim değil. 
Genel olarak dizi kendini izlettiriyor hatta sevdiriyor bile. Ben 2. sezonu 1. sezona göre daha çok sevdim. Diziyi izlerken senaristin olaylar karşısında ters köşe yapmasından dolayı ikinci sezon daha akıcı geldi. Uzun soluklu dizileri izlediğim vakit ilk sezonu genelde diziyi anlama amaçlı düşünüyorum. Sonrası zaten The 100 dizisinde konular peşi sıra  işlenmiş oluyor.
Dizinin müzikleri harika. Ben aşırı sevdim. 2.bölümde yayınlanan "Can't Preted by Tom Odell" şarkı listemde yeri almış bulunmakta. Diziyi takip etmeye devam edeceğim.