18 Eki 2019

Strongest Deliveryman / Kore Dizisi


KBS2 kanalında 2017 yılında yayınlamış dizidir. 2 sene önce izleyip şimdi yazıyor olmakta bir başarı :) Taslaklarda durup bir türlü yazamadığım diziydi. Go Kyung Pyo askere gitmeden önce yayınlanmıştı. Konusu; dizi, geçimini sağlayabilmek için yemek teslimatı yapan işçi sınıfındaki insanların hayatlarını ve aşk hikâyesini anlatmaktadır. 

Go Kyung Pyo dizide usta bir teslimatçı olan Choi Gang-Soo karakterini canlandırmaktadır. Daha önce Flower Boy Next DoorCantabile Tomorrow, Reply 1988, Jealousy Incarnate, Chicago Typewriter  dizilerinde izledim. Sonunda Kyung Pyo bu diziyle ilk başrolü almıştı. Buradaki rolünde o, sokak kuryesi olarak çalışmaktadır. Fakat gittiği işlerde de barınmayan biz kız. Bazı nedenlerden dolayı Le Dan A'nın çalıştığı yerde teslimatçı olarak çalışmaya başlar. O ve Dan A arasında romantik bir ilişki gelişir.

Chae Soo Bin dizide bir teslimatçı olan Lee Dan A karakterini canlandırmaktadır. Daha önce Spy, Cheer Up!Love in the MoonlightShopping King Louis, Rebel: Thief Who Stole the People, I'm Not a Robot, Where Stars Land dizilerinde izledim. Dan A, tüm zorluklara rağmen pes etmeyen bir karakter. Fakat bir o kadar herkesle baş edebilen bir kız. Kavgaysa kavga tartışmaysa tartışma olan yerlerden kaçmayan bir karakter.
Kim Sun Ho dizide ikinci nesil bir aile şirketinin mirasçısı olan Oh Jin Gyu karakterini canlandırmaktadır. Onu izlediğim diziler 100 Days My Prince, Feel Good To Die, Welcome to Waikiki 2 dizileri oldu. O zengin bir ailenin oğludur.  Aynı zamanda ailesi tarafından bir kenara itildiğinden bu yana gecelerin adamı olarak hayatını savurgan bir şekilde yaşamaktadır. Hayatını bu şekilde yaşarken karşısına çıkacak insanlar sayesinde hayatı değişecek.alksdjaskldjaskldjaskljdaskldjaskldjaskldjsalkdjaskldjsad
Go Won Hee 23 yaşındaki zengin bir aileye sahip olan Lee Ji Yoon karakterini canlandırmaktadır.  Welcome to Waikiki, Your House Helper, Perfume, The Time We Were Not In Love  dizileri oldu. Onu izlediğim yapımlar; O, ünlü bir gıda firma sahibinin tek çocuğudur. Onun karakteri, yaşına göre olgunlaşmamış, neşeli ve güler yüzlü birisidir. Bir gün, ailesine karşı isyan bayrağını çeken Ji Yoon evi terk eder. Bu süreçte Gang Soo’ya aşık olur ve işçi sınıfının bir parçası olmaya çalışır.

Çok tatlişsiniz


Senarist kızımız için Jin Kyu için daha aktif sahneler yazsaydı eğer bir ikinci erkek sendromu yaşayabilirdik. Neyse ki  güzel iki çift izlettirdi. Başrol karakterlerimizin uyumu güzeldi. Fakat ikinci çiftimizin uyumunu izlemesi çok keyifliydi. 
Kim Kyung Nam; önceden izlemişim bu diziyle dikkatimi çekti. Seni başrolde görmek istiyorum. Where Stars Land, About Time, Come and Hug Me, Prison Playbook, Defendant, Hello, My Twenties! Gabdong, the Memories of Murder, Faith dizilerinde izledim.

Her bir oyuncu kendi alanında sonradan yürüdü gitti. Hatta yan karakterler başrol falan aldı, güzeldi. Bununla birlikte başrol çiftimiz iyi hoştu da ben ikinci çifte bayıldım. Onların sahneleri izlerken keyif aldım. Fakat senaryoda gelgit çok fazlaydı. Yani bir bölüm güzelken diğer bölümde veya sahnelerde sıkılabiliyorsun. Bu benim için böyle oldu. Fakat diziyi çok beğenen bir kesimde yok değil.

Romantik komedi ama aşırıya kaçan sahneleri yok. Kendi halinde ortalama bir yapım. Dizinin vermek istediği ana mesajı sevdim. Her şeye rağmen pes etme. Hepsinin birer kini, umutsuzluğu, dış dünyaya olan kızgınlığı vardı.  Hep bir olay yaşadığımızda kendimiz dışında herkesi suçlar, şikayet ederiz. Bu dizinin sonunda her karakter alması gerekeni aldı. 

Dizinin müzikleri Go Kyung Pyo "La La La" Jang Jae In "Must Have" VANTA "Youth Comic" The Barberettes "It's Magical" Na Yoon Kwon "End of The Day" Kisum & Kim Chaewon (April) "I Need You" Chae Soo Bin "Way To You" Sohyang "Home"  Merryround "Look At Me" Shin Jae "Can You Hear Me Now" şarkıları oldu.

Diziden büyük beklentileriniz olmasın. Ne çok iyi ne çok kötü ortalama seviyede. Şimdiden iyi seyirler :)

11 Haz 2017

Chicago Typewriter / Kore Dizisi



Bir tvN klasiği daha; Chicago Typewriter. Üzerine uzun uzun yazılar yazabileceğim dizi. O kadar derin hisler içindeyim ki yazacağım her kelime dizi için anlamsız kalacakmış gibi geliyor. Uzun süredir kalbime bu kadar derinden dokunan bir dizi olmamıştı. Dizinin senaristliğini The Moon Embracing The Sun ve Kill Me Heal Me dizilerinden hatırladığımız Jin Soo Wan yaparken yönetmen koltuğunda ise Emergency Couple dizisinden hatırladığımız Kim Cheol Kyu oturuyor.Dizi, 1930’lu yıllarda Japon sömürgesi altında yaşayan ve reenkarnasyon ile günümüzde tekrar dünyaya gelen yazarların etrafında dönmektedir. Günümüzde bu yazarlardan biri kitapları çok satan bir yazar, biri  gizemli bir hayalet yazar ve diğeri ise kitapları çok satan yazarın anti-fanı olarak yaşamaktadır.


Yoo Ah In; dizide Han Se Joo karakterini canlandırıyor. Daha önce Sungkyunkwan Scandal, Fashion King, Jang Ok Jung, Living by Love, Six Flying DragonsDescendants of the Sun (konuk oyuncu) dizilerinde izledim. Han Seo Joo kitapları çok satan bir yazar. Film yıldızlarını aratmayacak bir görünüme sahip olduğu için ona 'Edebiyat Dünyasının İdolü' denmektedir. Onun karakteri melankolik, hassas ve çekingen bir kişiliğe sahiptir ve huysuzun tekidir. Yoo Ah In, son yılların en başarılı aktörlerinden biri. Six Flying Dragons dizisiyle yakaladığı eşsiz başarının üzerine Chicago Typewriter sergilediği performans takdire şayandı.


Lim Soo Jung, dizide Jeon Seol karakterini canlandırıyor. Daha önce Sorry, I Love You dizisinde izlemiştim. Uzun yılar sonra onu bir yapımda izlediğim için mutluyum. Dizide Han Se-Joo’nun çok büyük bir fanı olan aynı zamanda fan kulübünün başkanıdır.O, bir veterinerlik bölümünü bitirmiş olmasına rağmen kendi işini yapmak yerine yarı zamanlı işlerde çalışmaktadır. Onun yapmaktan en çok keyif aldığı şey kitap okumaktır.



Go Kyung Pyo; dizide Yoo Jin Oh karakterini canlandırıyor. Daha önce Flower Boy Next Door, Naeil's CantabileWarm and CozyReply 1988, Jealousy Incarnate dizilerinde izledim. Hayalet yazarı olan Yoo Jin O karakteri hiç kuşkusuz dizinin en çok dikkat çeken karakteri oldu. Onun gizemi diziye müthş bir hava kattı diyebilirim. Go Kyung Pyo'nun Reply 1988 ile başlayan yükselişi hızla devam ediyor ve bu dizinin ardından başrolü kaptı. 

Yoo Ah In, ilk izlediğim yapımından bu diziye kadar her yapımını hiç kaçırmadan izlemeye çalıştım. Hepsi bir yana fakat Six Flying Dragon bir yanaydı. Bir tarihi dizide başarabilecek her şeyi başarmış bir aktör Yoo Ah In. Onu 1930/2017 yılları arasında geçişler olan bir yapımda izlemek aşırı keyif verdi. Tarihi dizilere çok yakışıyor olabilir fakat bir sonraki yapımı kesinlikle dönem dizisi olmalı. Müthiş bir performans sergiledi diyebilirim. Six Flying Dragon diziyle yükselttiği çıtasını bu diziyle uzaya çıkardı. Bir sonraki yapımıyla arşa çıkaracağını düşünüyorum. Go Kyung Po'ya gelecek olursam; Reply 1988 ile yükselişe geçtiği kariyerine Jealousy Incarnate iyi bir seçim yapmış olan oyuncu kesinlikle bu dizinin ardından kimse onu durduramaz artık. Öyle de oldu ilk başrolünü aldı. Yakışır. Söylemeden edemeyeceğim bir şey var ki; Geçmiş ve gelecek arasındaki bağlantının bu denli etkileyici olmasındaki en büyük etken; kesinlikle Yoo Jin Oh/Shin Yul karakterinin aktardığı güzel duygulardı. Lim Soo Young; Seol karkateriyle ilk bölümler rolüne oturmadığını düşünsem 1930'da ki Soo Hyun'un ile çok iyi iş çıkardı diyebilirim. Beni orada kendine bağladı. Oyuncular arasındaki etkileşimi en çok Yoo Ah In ve Go Kyung Po arasında hissettim. İkisinin birbiriyle olan uyumu takdire şayandı.

Senaryo, oyuncular, mekanlar, müzikler, karakterler çok başarılıydı. Teknik açıdan geçmişteki atmosfer renkler ve sinematografi günümüzdekinden daha başarılıydı.Oyunculuk konusunda üç başrol için övgü dışında söyleyeceğim bir şey yok ama ben daha çok Yoo Ah In için başladığı diziyi Go Kyung Pyo için devam ettim diyebilirim ve bundan sonra başrol oynayacak olmasına ayrı sevindim. Günümüz sahnelerinde de kütüphaneler harikaydı. Hemen gidip yüksek tavanlı ev, kütüphane ve kitaplar sipariş etme isteği veriyordu insana.

Diziyi 2 kısımda inceleyebiliriz..1930lar ve günümüz. 1930larda oyuncular rolüne çok iyi oturmuş.İlk hayatları üzerine bir dram çekilseymiş bile dizi kesinlikle başyapıt olabilirmiş. Dönem dizilerine bayılıyorum. Ülkemizde bir Hatırla Sevgili, Çemberimde Gül Oya hayranı olarak donem dizilerine ayrı bir ilgi duyuyorum. Hatta örgüt liderinin kim olduğunu ögrendiğim anda Kurşun Yarası dizisi de zaman zaman aklıma geldi. Dizi 1930'ları mükemmele resmetmiş. Dizinin en merhametlisi Hui Young, en sadığı So Hyeon, en pişmanı ise tabi ki Shin Yul dü. Se Joo olarak bile hala liderliğini koruyan Hui Young'u bir 20 bölüm daha izleyebilirdim. Çok güçlü, özgüvenli, güvenilir, sağlam bir profildi. So Hyeon ise mükemmeldi. Gerçekten diziyi baştan sona hayranlıkla izledim


Bu nasıl güzel bir dizayndır okunmak üzere birçok kitap içinde çifte aşk resmen. Kitap kurdu değilim ama kitap kurdu olan arkadaşlarım varsa eminim ağızlarının suyu akıyordur. Zira o evde bulunan kitaplar Seul Şehir kütüphanesinde bile yoktur. 


Bundan sonrası spolier içerir.

Senarist, Kill me Heal Me yazarı olunca böyle harika bir dizi ortaya çıkması çok normal.15.bölümün ardından 16. bölümü hemen izleyince hele o ilk mektup sahnesi beni bitirdi. Yul çok masum duruyor her ne kadar liderin ismini verse de ölümü de kendi kadar masum oldu. Birçok pişmanlığı vardı ve hepsini geri ödeyip öyle tekrar geri gitti. Dostlukları harikaydı hem geçmişte hem günümüzde üçü çok naif ve güzeldi.

Dizi o kadar fazla şey anlatıyor ki. Bir sürü ihtimali içinde barındırıyor. Bunlardan biri bence; genel anlamda yazarın yaratma sorununu, ilhamını yitirmesi, mesleki rekabet, kıskançlık, hatta 'aşırma' olgularını irdeleyerek, türlü güçlüklerle karşılaştıktan sonra kendini toparlaması ve bir noktada ilham perisinin geri gelmesi sonucu, yazarın yeniden yazım sürecine odaklanabilme mücadelesini işleyen bir yapımdı. Chicago Typewriter'i, yazarlar, kitaplar ve kitaplıklar için izledim. Başlardaki kopukluk ve dağınıklık, yazınsal duraksama dönemine girmiş bir yazarın duygu durumunu gözler önüne sermek amacıyla bilinçli olarak kurgulanmış gibi gözükse de, tüm Stephen King değinmelerinin ve 'Misery' parodisinin kurgu bütünlüğü içerisinde hangi amaca hizmet ettiğini doğrusu çözemedim. Tek açıklama senaristlerin Stephen King hayranlığı olabilir.Yazarın tasarladığı öyküyü reenkarnasyon temasıyla ilişkilendirmek, harmanlamak stilize bir biçim denemesi sadece. Böylelikle dizi ilginç bir temele oturmuş oldu. Yoksa gerçekte reenkarne olmuş insanlar ,hayalet yazar yok, bunların hepsi yazarın kafasındaki kurgu yani yazdığı öykü .Düz anlatımla verilse gayet yavan olurdu. Zaten son bölümde Yoo Jin Oh/Shin Yul gördüğü rüyadan söz etti, bu da bir ipucu olarak yorumlanabilir.  

Shin Yul giderken ki hissettiklerim Shin Se Gi giderken hissettiklerimle aynı oldu. Üzdün be Shin Yul. Son ana kadar Hui Young liderlik ruhundan asla ödün vermedi ve hayatını vatanının bağımsızlığına adadı. doğru kelimemi kullanıyorum bilmiyorum ama çok karizmatik bir şekilde oldu vedası da. Boğazım düğümlenerek izledim. Akıllara kazınan bir sahne oldu. Sonu mutlu bitseydi bu kadar etkilemezdi beni. Goblin de benim için öyleydi, Goblin değince aklıma yok olduğu sahne ve kızın hıçkırıkları geliyor. Hep öyledir ya zaten, hüzünlü hikayeler daha akılda kalıcıdır. Bu zamana kadar içinde tuttukları aşkı böyle hazin bir sonla resmetmeleri hele kızın gitme diye bağırması yok mu of orada ağlamayan net duygusuzdur ya sonra son nefesinde liderin özledim seni demesi. Harikaydı.






Keşke her ihanet eden bu kadar pişman olsa. Shin Yul çok ağlattın bizi nasıl bir dostluksa beklemiş yıllarca verdiği sözü yerine getirip başı dik döndü arkadaşlarının yanına. Dizinin baştan sona kadar dönemler arası geçişleri o kadar ustaycaydı ki insanın gözüne batan hiçbir şey yoktu. Aşk çok yoktu ama arkadaşlık dostluk vatan için verilen mücadele çok güzel aktarıldı. Sanki dün başladım bu gün bitirdim gibiydi. Dizi favorilerimden biri oldu. Mücadele dönemlerine ait çok fazla dizi yok hep saray hayatını izliyoruz böyle diziler olsa çok güzel olur. Yaşasın dönem dizileri!

Soo Hyun'un ölümünü basit bulan izleyiciler olmuş. Onu ölümü çok etkiledi. Ailesini kaybetti. Kısa sürse de Carpe Diem'de hem vatanı için savaştı hem aşkını buldu hem dostunu.İşkencelere maruz kaldı sonra birini kaybetti, diğerini yemini için öldürmek zorunda kaldı. En zor şeyleri yaşayan oydu. Ölümü de kalbi gibi su gibi oldu. Onca şey atlattıktan sonra "uykum geldi" deyip gitmesi, beni o kadar etkiledi ki. Oyuncular öyle kaliteli ve iyilerdi ki. Sanki tüm olanları ben yaşamışım gibi içim burkuldu. 

Dostlukları, aşkları ve en çokta özgürlük uğruna canları pahasına savaşmaları beni etkiledi. Tereddüt edenler varsa eğer etmesinler pişman olmayacaklar her ne kadar ilk bölümler beni fazla etkilemese de 1930'lu dönemler ve dizi biraz ilerledikten sonra iyi ki izliyorum dedim ve dizi bitince de iyi ki izlemişim dedim. Genelde dizilerde verilmek istenilen mesaj olmaz ama bu dizi de kesinlikle verilmek istenilen mesajlarla doluydu.  İkinci erkeğe mi yanarsın yoksa Birinci erkeği mi seversin bilemem ama bu dizi de ikisini de bize sevdirdiğin için sağol be senarist!. Dostluk - Aşk - Özgürlük - Mücadele hepsini bir arada tattık. Özgür olun. Herşeye herkese rağmen özgür. 

Dizinin müziklerine gelecek olursam; Bir ost var ki dizide izlerken canınız acıyor. Karakterlerle birlikte acı çekiyorsunuz.  SG (SG WANNABE) "Writing Our Stories" tek kelimeyle harikaydı. Yerin Baek"Blooming Memories" SALTNPAPER "Satellite" Boni Pueri "Time Walk" Boni Pueri  "Come With Me" Kevin Oh "Be My Light"  şarkıları en az dizinin konusu ve oyunculuklar kadar harikaydı. Dizide Soo Hyun'un seslendirdiği şarkının orjinali Park Dan Ma "Wind
Soo Hyun'un şarkıyı seslendirdiği sahneyi de buraya bırakıyorum.

Albümü dinlemek için; TIKLA 

Gerçekten kelimelerle ifade edilemeyecek kadar muhteşem bir dizi. Bazıları ilk bölümlerde sıkıldı, hatta bırakmış da olabilirler. Bazılarına hitap etmeme ihtimali de var. Fakat çok çabuk sıkılan, özellikle aynı şeylerin tekrar tekrar gösterildiği dizilere katlanamayan ben bu dizide hiçbir şeyi atlamadan, büyük bir istekle her anını izledim bitsin istemiyorum. Oyuncular müthiş, özellikle beyefendilerimizin ikisi de çok tatlı, çok yakışıklı, çok sempatik ve karizmatikler.  OST'ları desen beni benden aldı, sürekli dinliyorum. Geçmişle gelecek arasındaki bağlantılar harika. Sürekli kafalarda soru işareti bırakıyor ve teoriler üretip duruyorsunuz, ama ilk başta aklınıza gelen şeylerle çok alakasız şeylerin olduğunu, ama bu olanların daha mantıklı şeyler olduğunu, yani orijinal, güzel bir kurgusu olduğunu görüyorsunuz. Durum böyle olunca her bölümü heyecanla bekliyorsunuz. Şu an gerçekten güzelliğini tarif edecek kelimeleri bulamıyorum ve o yüzden bunlar dışında söyleyebileceğim tek şey: Hiç vakit kaybetmeden, kararsız kalmadan hemen başlayın.



Dizi için puanım; 10/10

29 Mar 2017

Jealousy Incarnate / Kore Dizisi


Bir SBS yapımı olan Jealousy Incarnate dizisinin senaristliğini Seo Sook Hyang yaparken yönetmen koltuğuna Angel Eyes ve Hyde Jekyll, Me  tanıdığımız Park Shin Woo oturuyor. Bir yayın istasyonunda hava durumu spikeri olan Pyo Na Ri'nin hiç arkadaşı yoktur. Çevresinde herkes yalnızca kendi çıkarını düşünüyor. Sıradan bir yaşam sürmüş, hava durumu sunucusudur. Saygın bir kanalda iş kapsa da kısa sürede fark eder ki günbegün etrafında zalim bir kıskançlık ve rekabet filizlenmektedir. Na Ri; kanalın yıldızı, haber sunucusu Lee Hwa Shin'e aşıktır. Lee Hwa Shin'in yakın arkadaşı Jung Woo'yu gördükten sonra işler değişecektir. Üçü arasındaki aşkın ve rekabetini konu alıyor.Afişteki trajikomik yüz ifadesinin karakteri çok güzel yansıttığını da söylemeden geçemeyeceğim.
Jealousy Incarnate gif ile ilgili görsel sonucu
Gong Hyo Jin; dizideki Pyo Na Ri karakterini canlandırıyor. Daha önce Master's Sun, It's Ok, That's Love ve The Producers dizilerinde izledim. Pyo Na Ri'nin hayali haber spikeri olmaktı. Bununla birlikte bir yayın şirketinde sözleşmeli olarak hava durumu spikerliği yapmaktadır. Kendine yetebilen, güçlü ve sevimli biri olmasına rağmen aşk hayatında başarısız biridir. Hayatta sahip olduğu tek şey erkek kardeşidir. Gong Hyo Jin'in oyunculuğu diğer Koreli aktiristlere göre oldukça farklı. Çok beğeniyorum. İnsanın içine sokup sevesi geliyor.
Cho Jung Suk, dizide Lee Hwa Shin karakterini canlandırıyor. Daha önce The King 2hearts, Oh My Ghost ve The Legend of the Blue Sea(konuk oyuncu) dizilerinde, My Love My Bride filminde izledim. Kendisini daha önce Running Man programında izledim. Kendisi müzikal oyuncusu aynı zamanda. Lee Hwa Shin; zeki, yakışıklı, başarılı, güzel konuşarak insanların güvenini kazanan biridir. Ünlü bir muhabir ve haber spikeridir. Cho Jung Suk izlemek aşırı keyif veriyor. The King 2hearts, ve Oh My Ghost dizilerindeki oyunculuğuyla gönlüme taht kurmuş bir oyuncu. Canlandırdığı karakterlerin ruhunu size hissettiriyor. Romantik komedi için inanılmaz itici bir karakter, hani böyle bir tür için bu kadar itici bir karakter yazma riski pek göze alınmaz. Hem senaristin hem de Cho Jung Suk'un muazzam kabiliyetine veriyorum. Hwa Shin çok ince işlenmiş, kafa yorulmuş, bir alay fantazyanın ortasında aslında çok da gerçek bir karakter olmuş.
Jealousy Incarnate gif ile ilgili görsel sonucu
Go Kyung Pyo; dizide Ko Jung Won karakterini canlandırıyor. Daha önce Flower Boy Next Door, Cantabile TomorrowWarm and Cozy(konuk) ve Reply 1988 dizilerinde izledim.  Jung Won, nazik, anlayışlı, yakışıklı biridir. Bununla birlikte üçüncü nesil bir aile şirketinin varisidir. Ünlü bir tekstil şirketidir. Cho Jung Suk'un en yakın arkadaşıdır. Aynı zamanda ona sponsorudur. Go Kyung Po her geçen proje sonrasında kendi ispatlamaya devam ediyor. Onu ilk izlediğim dizisinden bu yana evrim geçirdi diye bilerim tabi ki oyunculuğuyla. En çok Reply 1988 dizisindeki karakterini çok sevmiştim.

Dizinin yan karakterleri en az başroller kadar farklı ve komikti. Öncelikle Hwa Shin'in birinci yengesi aynı yayın şirketinin deneyimli spikeri Kye Sung- Sook rolünde izlediğimiz Lee Mi Sook. Daha önce Can We Get Married? ve Love Rain dizilerinde izledim. İdealist bir kadın. Hwa Shin'in ikinci yengesi aynı yayın şirketinin deneyimli spikeri Bang Ja Young rolünde Park Ji Young. Daha öncesinde Still, Marry me, bu diziden sonra Moon Lovers: Scarlet Heart Ryeo dizisinde izledim. İdealist fakat bir o kadar anaç karakterli. Dizide Jung Won'un dayısı rolünde aynı zamanda Pyo Na Ri ev sahibi bir şef olan Kim Rak karakteriniPark Ji Young canlandırıyor. Gu Family Book, The Suspicious Housekeeper, Warm and Cozy ve Mirror of the Witch dizilerinde izledim. Karakterini anlatmak istemiyorum. Aşırı karizmatik bir rol olduğunu söylesem yeterli. Yengelerin aralarındaki diyalog, çekişme dizinin başından sonuna kadar çok güzel kaleme alınmış diyebilirim.

Bundan sonrası spolier içerir.

Bitmesin istemediğim dizilerden biriydi. Her karakter farklı deli ama bir o kadar tatlıydı. Gong Hyo Jin, çok başarılı oyuncu olmasıyla birlikte kötü bir senaryoda yer aldığı görmedim. Dizide öne çıkan bir isim tartışmasız Jo Jung Suk'tu. Ayrıca  Senaristi kutlamak gerekiyor başrol oyuncuları, yardımcı oyuncularıyla müzikleriyle, konusuyla muhteşem ötesi bir dizi çıkarmış ortaya. Aşkı hiç bu kadar farklı bir bakış açısıyla işlendiğini ve bu kadar güzel olabileceğini ummuyordum. Aşklarına, dostluklarına, mücadelelerine, çılgınlıklarına hem çok güldüm, hemde ağladımÇılgın aşk, delice bir aşk izlemek isteyen Lee Hwa Shin'i izlesin. Adam kadını mutlu edebileceğim mi sorusunu son çare falcı da bile arıyor, bu kısmına bayıldım. 

Senarist, kanser olayına dikkat çekilmiş, erkeklerin de meme kanseri olabileceği, bu nedenle kendilerini kontrol ettirmeleri gerektiği, sadece kadınlara has bir şey olmadığı vurgulanmış. Güzel bir çağrı ve uygulama. Dizinin bir amacı da olmuş, sadece eğlencelik değil, hayata dair gerçeklere de dikkat çekmişler. Beğendim. Dizide bunu Hwa Shin'in tedirginliği, korkusu, bilinmezlik içerisinde doktor yollarını tuttuğunda kimseye söyleyemediğin de acaba söylesem mi tereddütlerini, emin olamayışlarını, sonra kendini o soğuk ultrason odasındaki çaresizliğini derine kadar hissettirdi. Bir oyuncunun hele ki erkek bir oyuncunun böyle bir taşın altına elini koyabilmesini takdir ettim.

Üç kişilik aşk olmaz tabii ki. Ne kadar iyi arkadaş olunursa olunsun, sevgi ve aşk iki kişiliktir. Üç kişi bir arada olmaz. Tabii ki bana göre. Orada da olmadı. Biri kenara çekildi. Farklı fikirde olanlar olabilir. Tabii ki iki erkek bir kızı sevebilir. Tabii ki biri tercih edilmelidir. Ama bir arada olalım, hangimizi beğenirse filan, biraz bana uzak geldi. O kısımları beğenmedim. İnişli çıkışlı olsa da biraz bölüm uzaması olsa da güzeldi. Dediğim gibi oyuncuları ile çok güçlü bir kadrosu vardı. Oyunculuk dört dörtlüktü. Yapımdan gelen şeyler söylediklerim. Oyunculukla ilgisi yok.

Dizide gereksiz bir karakter bile yoktu herkesin ayrı bir görevi bir rengi vardı. Zaman zaman başrollerin deli olduğunu, Bu nasıl bir saçmalık deyip şok olduğunuz yerler oluyor ki bu en eğlenceli ve güzel kısmı aşkı yüzünden insanın ne derece mantığını kaybettiğini gösteriyor. Ne biliyim başlarken bu kadar beğenceğimi düşünmemiştim. Bende çok farklı bir yer edindi. Klişelerden uzak oluşu, ask üçgeni klişe gibi gözükse de konu kurgu işlenişi bakımından klişelere kafa atan adeta dalga gecen bir diziydi. Absürd ve kara mizah da barındırıyor. Konu olarak dram olmasına rağmen senarist orjinalliğini konuşturup en dram sahnede bile bir anda güldürmeyi başardı. Bu kadar dram bir konudan bu kadar komedi çıkarıp, en hüzünlü sahnelerde kahkaha attırmayı  herkes beceremez.

Dizinin müzikleri; Ra.D "Lovesome" SURAN "Step Step" J Rabbit "Monday To Sunday" Kim Taewoo "Because of You" şarkıları benim dikkatimi çeken şarkılar oldu.

Albümü dinlemek için; TIKLA

Kadın erkek ilişkileri, sürekli seçim yapmamız gerektiği ve kıskançlık şairane şekilde anlatıldı. Sadece başrol oyuncularını değil yan karakterlerin hikayelerini bile merakla bekledim. Bu dizinin bir sahnesinden bile rahatsız olmadım yada çok uzatıldı demedim. Eğer dikkatli izlerseniz hiçbir sahnenin boş olmadığını görürsünüz. Burda en büyük övgü kesinlikle senariste ait. Sonraki övgü ise muhteşem oyunculuk yapan Jo Jung Suk ve Gong Hyo Jin. Zaten başlama sebebim bu iki oyuncu asla şaşırtmadılar karakterleri onlarla bir oldu resmen. Muhteşem bir oyunculuktu. Umarım hep böyle mükemmel dizilere denk geliriz.

Bu adam boşuna müzikal oyuncusu değil.
Diziyi izlemeyenler izlemesin :)

Dizi için puanım 7,9/10