26 May 2014

Bride Of The Century / Kore Dizisi

"Bride Of The Century" yani "Yüzyılın Gelini"severek takip ettiğim, bitmesine bir o kadar üzüldüğüm dizi. Biter bitmez yazmak istemiştim. Fakat içinde bulunduğumuz koşullar, üzerimizde ki kara bulutlar, kara günler içinde olmamız yazma şevkimi biraz olsun kırdığı bir dönem içindeydim..Bir de bunun üzerine işlerimin yoğunluğu da eklenince uzaklaşmak zorunda kaldım.İçimi biraz olsun döktükten sonra konumuza geri dönelim.. Ben FT Island severim sevmesine de Hong Ki bir başka severim.. Bir kaç önce ayağını kırdığı için dizi çekimlerine başlayamamıştu. Çekimlerden fotoğraflar yayınlanmaya başladığında bir post yayınlamıştım. Kısacası diziyi onun için bekledim.. 

Temel konumuz şu şekilde; Taeyang Şirketi Güney Kore'nin en büyük Holdinglerinden biridir. Taeyang şirketini yöneten ailenin üzerinde yüzyıldır süren bir lanet vardır. Bu lanet ailenin ilk oğlunun ilk eşinin ölmesiyle başlar. Seneler boyunca üzerinde komplo teorileri ortaya atılır... cemiyet aileleri çocuklarına eş seçecekleri zaman kendi statüleriyle uygun olanları eş ailelerine dahil etmek isterler. Çocuklarda buna itiraz etmez. Aslında aşk evliliğinden çok şirket evliliği olur. Anlayacağınız karşılıklı çıkar ilişkisi başta gelir dizilerin konuları
genelde bu şekilde olur.. Dizide bi nevi bu şekilde başlıyor. 
Lee Hong Ki-Choi Kang Ju

Taeyang Şirketinin büyük oğlu Choi Kang Ju yakışıklı, başarılı,kibirli, duygularını belli etmeyen buz gibi olmasına rağmen ailesini utandırmamak adına sevmediği bir kadın ile evlenmeyi kabul edecek kadar da saygılı bir adamdır. Ailesinin isteği üzerine Jang Ki Kyung ile nişanlı olmasına rağmen onunla bir araya geldiğinde bu kıza kaba davranan bir adam olup çıkıyor. Nişanlandoğı kız Jang Ki Kyung aile şirketi zor durumda olduğu için Kang Ju ile evlenmek zorundadır. Bu kız soğuk nevale bir şey olmasına rağmen Onun etkilemek için çok çaba sarf eder. Ona yaklaşmaya çalıştıkça bir o kadar kaba davranışlara maruz kalır.. Bir gün ortadan kaybolur. 

Yang Jin Sung-Na Do Rim

Na Do Rim; bu kız da nereden çıktı demeyin.. Küçük sahil kasabasında büyükannesiyle yaşayan sıcak kanlı Ki kyung ile zıt karakterlere sahiptirler
Onun hikayesi intihar eden bir kadının hayatını kurtarmasıyla başlar. Ona şans bilekliği verir, kolundan çıkarmamasını tembihler... Bu bileklik ona ne kadar şans getirecektir ya da şanstan daha çok şansızlık mı getirecek inanın son dakikaya kadar sizi içine çekiyorlar, merak içinde bırakıyor sevgili senaristler. Na Do Rim aslında her şey Ki Kyung'un aisi ile karşılaşmasıyla başlayacak desem yanlış olmaz..
Sung Hyuk-Jang Ji Hyun
Dizinin iyilik meleği Na Do Rim'in koruyucu meleği. Ki Kyung'un abisi
Jang Ji Hyun.. İnşaatları kontrole gittiğinde yemek teslimatı sırasında karşılaşır. Görür görmez şoka girer.. Kardeşine fiziksel açıdan benzeyen bu kızın karakteri tam zıttır. Onun içinde işler sarpa saracaktır...Bir de Kang ju'nun
çocukluğundan bu yana yanında olan annesinin istediği gelin potansiyeline sahip Lee Roo Mi onunla evlenmeyi beklerken hayalleri suya düştü tabi ki..Bu kızın her fırsatta Ki Kyung'u ezme çabalarına ilk başlarda sinir olsam da sonralarında hak vermeye başladım.. Mimikleri ve bakışlarında ki nefreti izlerken içimde hissettirdi.. Daha öncede Playfull Kiss'de kaybeden kız rolüyle izlemiştim bu kızı..

Bu iki kadına dikkat edin, iyice bakın.. Kendi hırsları uğruna yapmayacakları hiçbir şey yok.. Solda ki bayan Kang Ju'nun annesi Kim Myung Hoo sağda ki bayan ise Ki Kyung'un annesi Ma Jae Ran..  Myung Hoo istediği gelinin farklı olduğunu belirtmiştim. Ee ailenin üzerinde de bir lanet söylentisi olursa neler olur? İşte o zaman oğlunun ilk evliliğini istemediği yapmasını ister değil mi? Ona en uygun aday ise Ki Kyung'tur. Nedeni ise; şirketlerinin paraya ihtiyacı olması tabi ki.. Bu kadın bu lanete deli gibi inanıyor.. Çünkü o da eşinin ikinci eşidir.. Myung Hoo bunları düşünürken olaylardan habersiz olduğunu düşündüğü Jae Ran aslında ondan bir adım öndedir.. Bir anda ortadan kaybolan Ki Kyung'un yerine ona tıpa tıp benzeyen bir kız geçirdiğini bilmeden planının üzerinde gider.. Bu iki anneden hangisi kendi emellerine ulaşacaktır diye diye finali ettik..
Park Jin Joo-KAng Tae Hwan

Na Doo Rim'in liseyi beraber okuduğu en yakın arkadaşı, dert ortağı onun Ki Kyung'un yerine geçtiğini bilen tek kişi.. Fotoğrafta ki çocuk ise; Kang Ju'nun sekreteri rolünde Kang Tae Hwan'ı izliyoruz onun ilk dizisi.. Bu ikisinin yollarının kesişmesi kötü bir tecrübeyle başlasa da sonu güzel oldu dizide :)
Jung Hae İn



Taeyang grubunun ikinci hovarda oğlu. O dizide bir idolü canlandırıyor.Bu çocuk aynı zamanda çocukluğundan beri Roo Mi'yi seviyor. Pek fazla dizide görünmüyor. Bu çocuğun rahatlığından istiyorum.. Jung Hae İn'ın ilk dizisi olup onu daha güzel yerlerde görmek istiyoruz. Ayrıca 26 yaşında olması beni şaşırttı demek isterdim ama bir çok insan yaşını zaten göstermiyor..
Aklımda kalan dizide bir çok yerde gördüğümü karakter bu şekildeydi. Birazcık diziden bahsedelim.. Ben bu dizinin konusundan ziyade oyuncularını aşırı sevdim. Özellikle iki zıt karakteri canlandıran Yang Jin Sung benden kucak dolusu takdir topladı.. Ki Kyung olduğunda  sinir küpü oluyor Na Do Rim karakterine bürününce sevesim geliyordu. Rollerinin hakkını verdi.. Aynı kişi farklı roller ve birine kızıp diğerini sevmek işte bu oyunculuk..İzlediğim diziler arasında City Hunter'da rol almış daha önce oradan hiç hatırlamıyorum kendisini.. Fakat geçen sene yayınlanan Secret Love dizisinde ara ara görünüyordu.Ben yinede onu bu diziyle hatırlamayı tercih ederim.. 
Özellikle bu hallerine hasta oldum :)

Yazımın başlarında bu diziyi Hong Ki için başladığımı söylemiştim. O güzelim sarı saçlarından siyaha döndükten sonra olgun hallerini bir kez daha sevdim. Bir kez daha kendine hayran bıraktı. Oyunculuğunu seviyorum evet çok seviyorum. Onun o çocuksu hallerini gördüğümde cidden rol yapmadığını düşünüyorum. Hele o söylediği ost yok mu dizide beni bitiren nokta o oldu.. Telefonum olsun ıpodum olsun her yere anında indirdim.. Zaten bir çok Osta imzasını atıyor, sesinin güzelliğine zaten diyecek lafım yok..
Öldürücü gülüşü :)

Öldürücü gülüşün ardından girdiği bu haller, işte bizim Hongki'miz:)

Şu zamana kadar dinlediğim sizlerle paylaştığım dizi müzikleri arasında ilk üçün zirvesinde Hong Ki'nin o güzel sesinden "Words I Couldn't Say Yet" aynı şarkıyı AoA'dan Choa seslendirdi.. Şarkının kullanıldığı sahnelere fazlasıyla duygu katan iki güzel ses.. Lee Jae Jin'in seslendirdiği "Come Inside" ve 2Young'ın seslendirdiği My Girl benim aklımı çelen şarkılar oldu.. Dediğim gibi dinlemediyseniz Hongkinin sesinden bir kez olsun dinlerim.. Benim sevdiğim izlerken keyif aldığım, duygulandığım bir yapım olmuş. Bittiği için üzgünüm.. Umarım yeni yapımlarda izleriz bu ekibi..

14 May 2014

Gün, kömürden daha kara #Yastayız


Dün akşam saatlerinden beni içimi parçalayan Manisa'nın Soma ilçesinde madencilik tarihin en feci kazasını yaşıyoruz... Dünden bu yana kendimi o kadar çaresiz hissediyorum ki...
Dünyanın en zor mesleklerinden birini icra eden yüreği güzel insanların bir hiç uğruna hayatlarını kaybetmelerinin yasındayız..

Soma'da hayatını kaybeden işçilerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır, yaralı işçilerimize şifa diliyorum..

Orhan Veli'nin dediği gibi; 
"Yüz karası değil, kömür karası; böyle kazanılır ekmek parası".



Sil Baştan



 "Sil Baştan" adlı romanın yazarı Ken Grimwood ilk kez 1987 yılında yayınlanmış fakat Türkiye'de 2011 yılında basılmış. Kitap ayrıca 1988 yılında en iyi fantezi roman ödülünün de sahibi olmuş. Bana sorarsanız sonuna kadar hak etmiş..  Yazar; 2003 yılında Bu kitabın devamını yazdığı sırada kalp krizinden ölmüştür. Üzücü..

"Hayatınızı tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalsaydınız.." romanın kapak sayfasında ki bu alıntıyla beni kendine çekti...

Kitabın arka yüzü konusu hakkında bilgilendiriyor. 43 yaşındaki Jeff Winston hayatıyla alakalı kaybettiği heyecanı, bir sabah gözlerini açtığında kendini 18 yaşında, üniversitedeki yurdunda bulur ve anımsayamadığı anıları tekrar tekrar yaşamaya başlar. Geleceğiyle alakalı her şeyi avunun içi gibi bilmektedir.. Bu ona kimi zaman yarar kimi zaman zarar.. Kitabın serüveni bundan sonra bir hayli karmaşık bir hal alır.. Jeff Winston'un hayatı bundan sonra nasıl olacaktır?
Diyeceğim şu ki, kitabın ilk sayfaları biraz sıkılıyorsunuz fakat sonrasında yaratıcılığın sınırlarını bayağı zorluyor.  Aksiyon, romantizm, gerilim, sürpriz, drama, trajedi hepsi bir arada. Olay örgüsünü öyle güzel bir hale getirmiş ki yazar, zerre sıkılmıyorsunuz.  Hayatın karmaşık döngüsünü sorgularken hayat gücümüzü de bir hayli zorlayan bir roman türü olarak karşınıza çıkıyor. Kitabı bitirdikten sonra hayatınızla alakalı bazı şeylerin farkına varıyorsunuz..  İşin kötü tarafı yazar Sil Baştan kitabının devamı yazarken hayatını kalp krizinden kaybetmiş. O yüzden devamına dair bilgi edinemiyoruz...
Bir solukta okuduğum Sil Baştan Kitabını fantastik türü kitap sevenlere şiddetle tavsiye ediyorum. Yazarın hayal gücüne hayran kaldım.. Umarım sizde seversiniz.

13 May 2014

That Winter The Wind Blows / Kore Dizisi


Dram dizilerini neden bu kadar çok seviyorum bilmiyorum. İzlerken ciddi anlamda keyif alıyorum. Yayınladığı tarihte diziyle bir çok kez karşılamama rağmen izlemek bu zamana nasip oldu. Konu itibariyle basit olduğunu düşünebileceğin bir dizi olabilir. En azından ilk başlardan bana öyle gelmişti. Fakat gerek olayların zincirleme biçimde sıralanışı, merak bırakışı ve çekimlerin yapıldığı ortamın da sizi buram buram diziye çekeceğini göz önünde tutarsak izlerken pişman olmayacağınız bir yapım.
 Oh Soo, Cheongdam'da en yakın arkadaşı hatta kardeşi diyebileceğim Park Jin Sung ile beraber  kumarbaz olarak hayatını sürdüren, sevdiği kadını kaybettikten sonra onun kız kardeşi Moon Hee Sun'a abi gibi olan bir adamdır. Ailesi onu daha bebek yaşlarda onu terk etmiş yetimhanede büyümüş ismi dahi yetimhane müdürü koymuştur.Bir de onunla aynı isime sahip ev arkadaşı kadersiz Oh Soo vardır ki o kadar sevimli bir şeydi ki Aslında zengin bir ailenin çocuğu olduğunu sürekli dile getiriyordu fakat kimse kaale almıyordu. .
Oh Young; büyük bir şirketin varisidir yalnız o da Oh Soo gibi hatta ondan daha fazla zorluklara katlanmıştır. Zengin bir kızın ne zorluğu olur diye düşünebilirsiniz.Küçük yaşta beyninde ki tümör yüzünden görme yetisini kaybetmiştir. Annesinden ve abisinden küçük yaşta ayrılmak zorunda kalmıştır. Çevresinde olan bir tane insana bile güvenmez. Babası bir süre önce vefat edince şirketin sekreterine Oh Young için abisini bulmasını vasiyet eder.
Oh Soo'nun birde baş belası, bir mafya babasının sevgilisi Jin So Ra kafayı bizim çocuğa takmıştır. Başına bütün belaları bu kadın açar. Dizi boyunca kendisinden lanet ettim.Başına açtığı iş yüzünden Oh Young gerçek abisinin o gün öldü ve yerine bizim Oh Soo geçmiştir..
Bir oyunun aşka dönüştüğü mükemmel bir yapım..Oh Young'u tanımaya başladıktan sonra onunda aslında kendisi gibi yalnız, yorgun ve terk edilmiş olduğuydu. İşte aşk bundan sonra başlar, hayattan aldıkları yaraları nasıl saracaklarının bütün cevabı dizide.
Bir iki not düşmeden geçemeyeceğim. Bu senenin en güzel ağlayan ve güzel giyinen aktörlerinden biri Oh Soo karakterini canlandıran Zo In Sung. Nasıl güzel rol kesmektir. Kör birine karşı sırf ağladığını hissetmesin diye kendini sıkması boncuk boncuk gözyaşlarını dönmesi, müthiş! Hele o giyim tarzına bayıldım. Özellikle giymiş olduğu pantolonları ve paltoları moda dergilerinden fırlamış gibi üzerinde güzel taşıdı. Oh Youg karakterini canlandıran Song Hye Kyo kendinisi Full House dizisini izleyenler iyi hatırlar. Drama dizilerinde sağır, sakat, hafızasını kaybetmiş hatta kör rolünü canlandıran bir çok oyuncu izlemişliğim var. Fakat hiç biri Hye Kyo'nun canlandırdığının heralde üzerine çıkamaz diye düşünüyorum. En azından şimdilik yok ileride ne olur bilinmez tabi Neredeyse onu gerçekten görme yetisi olmayan biri olarak görmeye başlayacaktım.Kısaca ikisinin oyunculuğu aldı başını gitti.
Park Jin Sung karakteriyle dizide Kim Bum'u izleyeceksiniz. Boys Over Flowers'un F4'ü ile zirveye çıktıktab sonra The Woman Who Married Three Time gibi gereksiz bir dizide izlemiş olsam da ona olan sevgi bağım hala sürmekte. O bebeksi suratını, gülüşünü, mimiklerini bolca izlediğimiz dizide bir de sinirli hallerini göreceksiniz ki o halini bile yadırgamadım o surata. Kim Bum'a en çok yakışan saçı kesinlikle kızıl saçlı haliydi. Moon Hee Sun karakteriniş Jung Eun Ji canlandırıyor. Reply 1997 dizisininden hasta olduğum A Pink dinlememe sebep olan kişi. Ben bu kızı aşırı seviyorum. Bir insan bu kadar mı sevimli rol yapar resmen her gördüğümde sevesim geliyor. Bu dizide Kim Bum'la çok güzel uyum sağlamışlar. Dizide ki karakteri Oh Soo'nun ölen sevgilisinin kız kardeşi olarak yer alıyor. Çocuğun Ölmüş ablasına ihanet ettiğini anladığı bildiğin burnunda getiriyor tam da Eun Ji'den beklediğim performanslar. İkisinin aşkına da bayıldım.
Dizinin öğrendiğim kadarıyla Japon versiyonu da varmış. "Ai Nante Irane Yo, Natsu" ben Japon dizilerine daha kendimi veremedim. O yüzden dizi hakkında pek bir bilgim yok. Bildiğim bir şey var ki Japon dizileri uyarlamalarının Kore'de çokça olduğu..
Benim için en güzel ayrıntı bu dizide şu sıralar askerlik yapan Yesung'un seslendirdiği "Gray Paper" şarkısı.Dizi yayınladığı zamanlarda haberi almış diziyi izlemeden şarkıyı bağrıma bastım. Bir çok kişinin sesini severim AMA Yesung ayrı be.. Onun sesi insanı ne dediğini bilmeden bile ağlatır.. Bu konuda bayanlarda tek geçtiğim SNSD'den Taeyeon'u tek geçerim. Onunda dizide seslendirdiği "Only One" şarkısı var. Ben Taeyeon için Ostların Kraliçesi diyorum. The One seslendirdiği "The Winter Story" şarkının başlangıcı her ne kadar Titanic filminin müziğini andırıyor olsa bile dinlemeye değer bir diğer Ostlardan biri.. Yalnız bu arkadaşın sesini 2AM'den Changmin'in sesine aşırı benzettim. Özellikle şarkının çıkışlarında :)
Dizi hakkında pek fazla bilgi verme gereksinimde bulunmadım. Sebebi dizinin gizemli oluşunu bozmamak.

Dizi için puanım; 7,5/10

6 May 2014

Gu Family Book / Kore Dizisi


Gu Family Book dramasını daha önce izlememe rağmen; The Kings Hearts 'i bitirdikten sonra Lee Seung Ki' yi tekrardan izleme gereksinimi duydum. İyi ki izlemişim ilk izlediğimde kaçırdığım bir çok ayrıntıyı kaçırdığımı fark ettim.. Dönem dizileri konusunda ki hassasiyetimi bir çok yazımda belirtmişimdir. Tarihi dramaya bir de fantastik kurgu eklenince oyuncular ve senaryo daha bir sevilesi  bir hal alıyor.. 


Dizinin fantastik kısmından biraz bahsedelim. Bin yıldır Aile geleneği olarak Jiri dağlarının koruyucusu gumiho Gu Wol Ryung .. Vatana ihanet edildiği iddia edilen bu sebepten gisaeng evine satılan soylu Yoon Seo Hwa.. Seo Hwa giaseng evine girmeyeceğini söyleyerek karşı çıkar. Baş Giaseng (bu kadını sonradan çok sevdim) onu utanç ağacına bağlatır. Gu Wol Ryung bir gumiho olduğu için insanların yaşamlarına etki etmemesi gerektiğini bilir. Fakat eli kolu da bağlı kalmasından hoşnut değildir. Seo Hwa giaseng evinden kaçmayı başardığı bir zaman ormanın koruyucusu bir tedirginlik hisseder. Ve kaçmakta olan kıza yardım eder.. Onu kendi yaşadığı yerde saklar.. Bu kıza aşık olduğunu fark eder. Bir sorun vardır ki Seo Hwa; Wol Ryung'un bir gumiho olduğunu bilmez.. Onun için insan olmaya karar verir. Gu aile kitabına ihtiyacı vardır..
Sevgisini bu şekilde göstermeye çalışan Gu Wol Ryung :))
görüp göreceğiniz en kötü karakter
Her dramada iyiler varda kötüler olmaz mı.. Gördüğüm en kötü karakter Jo Kwan Woong.. Kadrajda göründüğünü, konuştuğu her an vurmak istediğim insan.. Kendi çıkarları uğruna her türlü pisliği yapabilecek bu adam masum insanların üzerine iftiralar atmaktan yılmadı.. (oyunculuğu o kadar iyiydi ki nefret ettim karakterinden).. Seo Hwa'nın babasından intikam olsun diye onun kızına musallat olan bi dallama :(..Tam bir kötülük timsali.. İki güzel kahramanımızın ayrılmasına sebep oldu.
sevimli değil mi ?
Ana karakterimiz; Choi Kang Chi (Lee Seung Gi); Yarı insan yarı gumiho olarak dünyaya gelir. (Seo Hwa ve Wol Ryung'un oğlu) Doğduktan sonra annesi bir sepetin için nehre bırakır.O dönemin sözü geçen soylulardan Yüzyıl Han'ın sahibi Efendi Park bulur. Kendi çocuklarından fark etmeksizin büyütür.. Lee Seung Gi'nin oyunculuğu tartışılamaz derecede iyi olduğunu bütün Kdrama severler bilir.Gumiho rolünün en çok yakıştığı oyuncusu seçiyorum. İlk dört bölüm anne ve babasının aşk hikayesini izledikten sonra çıkıyor ortaya.. Aksiyon sahnelerinde ki becerilerini bir bir gösteriyor bu yapımda. Anlayacağınız hayran bırakan oyunculuğu ile dolu dolu geçen bölümler izleyeceksiniz..Özellikle güzel partneri Suzy ile olan uyumunu duygusal sahnelerde hissetmemek mümkün değil. Suzy'nin canlandırdığı; Dam Yeol Wool karakterine gelecek olursak; ilk başta Suzy'nin oyunculuğu hakkında endişelerim olsa da SeungGiyle uyumuna bayıldım. Kendini ve oyunculuğunu ilk izlediğim dizisine göre geliştirdiği ortada..Aslında ilk karşılaşmaları; Kang Chi Yeol Wool'un daha çocuk iken  hayatını kurtardığında oluyor.Yanda ki fotoğrafa baktığımız erkek kıyafetleri içinde bile çok güzel. Erkek sanmaları da ironiydi. Ben ne kadar baksam da bu kızın erkek olduğunu düşünmezdim. Yani biraz abartı olmuş, kız olduğu zaten belli yavrumun. Unutmadan; Suzy'nin aksiyon sahnelerini sevdim. Dream High'ı izleyenler bilir. Suzy'i güzel bulmama rağmen orada ki oyunculuğunu ne kadar soğuksa Gu Family Book'da ki performansı nıbir o kadar sıcak ve samimi buldum. Belki bunda partneri Lee Seung Ki'nin etkisi büyük olabilir. Oynadığı karakterin  Kang Chi'ye koşulsuz derece sevmesinin verdiği duyguyu seyircilere iyi yansıttığını düşünüyorum. Yayınladığı tarihlerde reyting rekorlarından da anlaşılıyor.

Dizinin ana karakterleri, kötü adamı dışında kendilerinden söz ettiren oyuncuları da yok değildi hani Nice Guy'ı izleyenler bilir Kang Ma Roo'nun güzeller güzeli kardeşi rolünde ki Lee Yoo Bi; dizi de Yüzyıl Hanı sahibi Efendi Park'ın kızını canlandırıyor. Efendi Park'ın ölümüne sebep olan  Jo Kwan Woong; Seo Hwa'ya ne yaptıysa bu kıza da aynı şeyi yaptı. Park Chung Jo; Seo Hwa'ya göre daha cesur (ben buna deli cesareti derim) Baş giasengin desteğini de arkasını alarak başarabildi.. Bir diğer oyuncumuz ise; Efendi Park'ın oğlu Park Tae Soo rolünde ki Yoo Yeon Suk .. Onu izlediğim ilk yapımdı. Sonasında Reply 1994'de izleme şansını buldum.. Hani ben size dünyanın en kötü karakteri diye boşuna demiyorum. Babasının ölümünün ardından hipnoz yolu ile Kang Chi'nin öldürdüğünü beynine kazılarda çocuğun.. Melek gibi çocuğu sırf kardeşini koruyacak diye az çile çekmedi.. İçten içe Dam Yeol Wool'e karşı hissiyatı da yok değildi.. Bir diğer genç oyuncumuz ise; Lie To Me; Shut Up Flowers Boy Band, Can We Get Married dizilerinin yakışıklı genç oyuncusu Sung Joon.. Canlandırdığı karaket Dam Yeol Wool'ün yanından hiç ayrılmayan dövüş okulunun hocalarından biri olan Gon hep içten içe hanımını sever. İlk başlarda Kang Chi ile aralarında ki yakınlığa sinir olup çocuğa sürekli çıkışsa bile sevilmeyecek bir karakter değildi. O değilde konu dışı; Suzy ile Sung Joon arasında skandal haberleri vardı bu dizi yayınladığı zaman. Birlikte olduklarına dair acaba ne oldu :)

Kang Chi için kendi canını ortaya koyan dizinin generalinin söylediği her cümleyi al kitap yaz..
Bu kadar güzel nokta atışları olur. Hayat dersi verdi ..

Ne yaptın sen generalim ya :(

ne gelirse yakınlarımızdan gelmez mi?
Kang Chi yarı insan yarı gumiho olduğu öğrendiğinde ki tepkileri çok gerçekçiydi. 20 sene boyunca hayatını insan olarak yaşayan biri sinirlenince bir canavara dönüştüğünü öğreniyor. Kimse ilk başta kabullenmez böyle bir olayı.En acı ilk aşkı onu o halde görünce; Seo Hwa'nın babasına verdiği tepkinin aynısı olmasıydı.. Kang Chi babasına nazaran daha şanslıydı. Onu o haliyle kabul eden, onu gördüğünde kendini kontrol edebilen Yeol Wool.. Ben en çok rahibin "sizin kaderinizde birlikte olmak var ama olursanız ikinizden biri ölür" çıkmaz diye beklerken ikisinden birinin gerçekten ölmesi beni çok üzdü.

Lee Seung Gi'nin yanında ki elemanı hatırlarsınız.Yerlilerden haraç keserek kötü adam olma yolunda ilerleyen bu adamla Kang Chi'nin aralarında ki kavgalar beni bitirdi. Hatta ona ihanet bile etti. İnsanların canavar diye kaçtığı bu çocuk, kötü adama insanlık dersini verdi.. Bir an da köylülerin arasında Kang Chi benim kardeşim tarzında dolaşmaya başlaması, onu sürekli koruması falan güzel ayrıntılardı..

Dizinin finali benim adıma güzel bitti. Kang Chi insan olabilmiş mi? Sorumuzun cevabını senarist güzel bir mesaj ile vermiş olması güzeldi. Belki o mesajı bir tek ben hissetmişimdir pek bilmiyorum tabi :) İnsan olmak "insan gibi yaşayabilmekten geçer"..400 kusur yıl sonra dizinin kadrosun reenkarnasyon olduğunu hepsinin bir şekilde 2013'de ki Kang Chi ile karşılaşmaları o zaman ki yaptıklarıyla benzer işler yapması güzel bir final oldu benim için..
Olmazsa olmazlarım Ostlar; her dizide en az bir tane şakıyı mutlaka indirip dinliyorum. Uzun süre sonra dinlediğimde yine o sahneleri hafızamdan geçiriyorum. Çok güzel bir duygu.. Dizi iki kuşak aşkı anlattığı için Onlardan biri Lee Sang Gon'nun ağzından My Love a Hurt.. Sözlerinde müziğinde hüzün var bir kere... Müzik videosunda Seo Hwa ve Wol Ryol arasında ki aşkı anlatıyor.. Bir diğer aşk ise 4MEN "Only You" şarkısıydı. ayrıca "Best Wishes To You" Hala dinlediğimde tüylerin diken diken olur. Bu tür şarkıları yazdıklarında ve söylediklerinde duyguyu bize yaşatmayı başarıyorlar.. Benim adıma izlediğim en güzel dizilerden biriydi.. 2 kez izlememe rağmen yine aynı duyguları yaşayabildiğim için mutluyum.. Umarım sizlerden beğenirsiniz.

Dizi için puanım;10/10

Biri Dizi Mi Dedi ? Bölüm 8

PERSON OF INTEREST


Lost, Alias ve Fringe gibi gizemlerle örülü başarılı dizilerin yaratıcısı J.J Abrams'ın 2011 yılında başlayan dizisi. Başrollerini Jim Caviezel ve Michael Emerson paylaşıyor. Bir milyonerin eski CIA ajanıyla bir araya gelerek muhtemel suçları, yaşanmadan önlemeye çalışmalarını konu alıyor. Milyonerimiz Mr. Finch suçları önlemeyi hedefleyen bilgisayar programı geliştirir. Ancak programı hayata geçirebilmek için bir başkasına ihtiyaç duyar. Kyıtlara göre ölü görünen CIA ajanı Reese, tam da onun aradığı adamdır. İlginç bir ikili olurlar.. Sonrasında olaylar örgüsüyle devam eder. Şu sıralar dizi 3. sezonun sonlarında olması lazım. Ben genelde bu tip dizileri genelde sonraki bölümü beklerken acaba ne olacak sorularını engellemek adına sezon bittikten sonra izlemeyi tercih ediyorum. Diziyi tavsiye ederim. Eğer bir işin içinde J.J Abrams varsa düşünmeden izleyin keyif alacaksınızdır.

REVOLUTİON


Dünya üzerindeki enerji kaynaklarının tükenmesinin ardından hayatta kalmaya çalışan bir grup insanın mücadelesini konu alan dizi yeni enerji kaynakları arayışında,bilgisayarların,uçakların, telefonların hatta aydınlatmanın dahi olmadı dünyanın sonsuza dek karanlığa gömüldüğü bir gelecekte hayatta kalma mücadelesine girişen insanların öyküsüne odaklanan dizi, aile olmanında anlamına sorgulayacak.
Dizinin başrol oyuncusu Charlie Matheson fiziğinin dışında karakteriylede oldukça güzel bir genç kızdır. 15 yıl önce elektrikle çalışan bütün aletlerin birdenbire durmasıyla başlayan kaotik ortamda sağ kalmayı başaran babası ve erkek kardeşiyle birlikte yaşamını sürdürürken kendini hiç beklemediği olayların içinde buluverir. Erkek kardeşi Danny Milis Kuvvetleri tarafından kaçırılır. Babası, Charlie'den uzun zamandır görüşmediği eskir bir asker olan amcası Miles'ı bulmasını ve kardeşini kurtarmasını ister. Bir kaç arkadaşıyla yola koyulur ve amcasını bulup ondan yardım ister. Dizinin serüveni buradan sonra başlıyor.. Şiddetle tavsiye ederim :)

SHERLOCK


Dizi modern bir Sherlock Holmes uyarlaması. Sherlock günümüz Londra'sında, günümüz şartlarında çözüyor davaları. Yanında yine Doktor Watson, en büyük düşmanı yine Moriatry. Adresi Baker Street.. Değişen tek şey, cep telefonları, mesajlar, e postalar, bloglar yani teknolojiye dair her şey. Değişemeyen ise Sherlock'ın günümüz zamanında bile kendi tarzında ilerliyor olması. Anlatıcı Dr. Watson ise alışılagelmiş şekilde kağıt ve kalem kullanarak hatırat yazmıyor, bir blog adresi var ve düzenli olarak oraya yazıyor. 
Sherlock, BRitanya televizyon dizisidir. 2010 yılında mini dizi olarak yayınlanmaya başlanmıştı. Ancak görüğü ilgi yüzünden devam kararı alındı. Yalnız dizinin bir sezonu 3 bölümdür. Neden bu kadar diye düşünmeyin bir bölüm 90 dakika. İnanın izlerken öyle kaptırıyorsunuz ki zaman bile az geliyor. Severek takip ediyorum. 

5 May 2014

My Grilfriend İs a Gumiho / Kore Dizisi

Lee Seung Gi ve Shin Min Ah'ı izlediğim ilk yapımdı My Grilfriend is a Gumiho. Uzun süredir erteleyip bir tülü yazmaya fırsat bulamadığım 2010 yapımı en güzel dramalardan biri. Yazarı Hong kardeşler olunca daha çok sevesi geliyor her bir karakteri.Genel de izlerken dizinin konusu kadar oyuncuların uyumuna dikkat ederim  Lee Seung Gi ve Shin Min Ah öyle uyumlu bir çift haline gelmişler ki dizinin her sahnesine yansımış.

Fantastik konu barındıran her dizi ve filmi güzel olduğu sürece baş tacı etmişimdir. İşte o şanslı dizilerden biri de My Girlfriend is a Gumiho. OlaylaFantastik tarafı; Shin Min Ah yani Mi Ho'nunGüney Kore efsanelerinden dokuz kuyruklu tilkinin (gumiho) olması, romantik-komedi tarafı; Gumih'nun insan olma çabasının yanında Cha Dea Woong'un bu mücadeleye kattığı bazen komik bazende duygusal ve aşk dolu mücadelesini anlatan harika bir yapım. Bakın güzel demiyorum cidden harika. Uzun zaman önce izlediğimde sanırım soluksuz 2 günde bitirmiştim diziyi.
Onların arkadaşlık antlaşması hoi hoi :)
Mi Ho'nun her tavrını bayılarak izledim. Shin Min Ah'ın saf güzelliği dizide ki Mi Ho karakteriyle o kadar uyumluydu ki bir kez ah sıkılmadım. Dizi boyunca Cha Dae Woong'un peşinde dolaşması onun deyişiyle bir yapışkan gibi yapışması. En çok güldüğüm olaylar;sürekli çiftleşmekten bahsetmesi, eti  gördüğü zaman ki surat ifadeleri ve 500 yıla aşkın bir süredir yaşan gumiho olarak ondan küçük insanlara saygılı konuşmak zorunda olması,kabullenmemesi falan harika ayrıntılardı.Lee Seung Gi'nin canlandırdığı Cha Dae Woong karakterini al bağrına bas. O derece sevilesi bir şeydi. Lee Seung Gi'yi en çok sevdiğim koreli aktörlerden biri olduğu için o zamanlar daha bir başka izlemiştim . İlk bölümlerde Mi Ho onu yiyecek diye korkması ve ona ev aletlerini öğrettiğinde söyledikleri aşırı komikti. Mi Ho'ya karşı bir şeyler hissetmeye başladığında ondan uzaklaşmak için çabaları, Öğretmen Dong Joo'yu ondan kıskanması, Mi Ho'ya asılanlara yüzüğünü göstermesi falan çok sevimliydi çok. O bölümlerde çok gülmeme rağmen son bölümlere doğru beni helak etmişlerdi. 
No Min Woo'nun canladırdığı Öğretmen Dong Joo karakterini sevmeyenler tarafında değildim. Bir çok kez sinirlenmeme sebep olsa da geçmişte yaşadığı büyük aşkını kaybetmesinde ki pişmanlık yüzyıllarca yaşadığı vicdan azabından dolayı kızamıyordum. Yalnız aşırı karizmatik karakter. İnsanın kızası gelmiyor bir süre sonra. Kendisini bu yapımdan sonra Full House 2'de şımarık idol rolünde izlemiştim.Valla burada ki rolünü daha çok sevdim.
Kore dizilerinin olmazsa olmazları ilk aşk nunalar. Cha Dae Woong'un ilk aşkı nunası Eun Hye In rolünde Park Soo Jin göreceksiniz. Bu diziden önce onu Boys Over Flowers dizisinden Kim Bum'ın ilk aşkı olarak sonrasında Flower Boy Next Door dizisinin çatlak kızı rolünden izlemiştim. Dizide sevmediğim tek karakter bu nunaydı. Önce çocuğu parmağında oynatıyor zor kızmış gibi havalara giriyor. Sonra çocuğu çok güzel bir kıza kaptırınca kıymete biniyor. Onun meselesi aşktan ziyade Woong'u kullanmaktı. O yüzden her gördüğümde boğasım geliyordu. Mi Ho onu ne güzel korkuttu. Fakat en iyisi Öğretmen Dong Jo'nun o karizmatik haliyle korkutması. Harikaydı.

Dizinin tartışmasız Mi Ho ve Woong dışında en güzel çiftihala Cha Min Sook ve yönetmen Ban Doo Hong. Her bir araya geldiklerinde gülme krizlerine neden oldular. Yönetmen Ban'ın gözünden gözlük bir kez olsun çıkmadı. Hala'nın yeğenine düşkünlüğü, onun Mi Ho'ya olan aşkını kıskanması falan o kadar sevimliydi ki sevesim geldi onları. Tartışmasız en komik çiftiydi. Zaten yönetmen Ban rolünde Sung Dong Il oynuyordu. İzlerken eğlenmemek mümkün mü? Kendisini Reply 1994 ve Reply1997 dizilerinin baba karakterinden hatırlarsınız. Komedi konusunda hayranıyım bu adamın. Hala rolünde Yun Yoo sun oynuyor. Triplerine hayran kaldığım aktiris :)
Kim Byeong Soo karakterini Kim Min Chan canlandırıyor. 49Days garson rolünde şimdilerde God Gift ve Angel Eyes'da yer alıyor diye biliyorum. Dae Woong'un yakın arkadaşı. İyi ve temiz kalpli dost derler ya aynen o şekil. Mi Ho'yu destekleyenlerden. Ban Sun Nyeo rolünü T-ara grubunun üyesi Hyomin canlandırıyor. Bu kız da tam çatlak Dae Woong'a hayra falan amaa bizim Byeong Soo'da ona aşık. Dizi boyunca onları ayrı göremezsin hep beraberler sevimli çift :) Bir aile olurda büyükbaba olmaz mı. Tabi ki de olur. Dae Woong'un şeker mi şeker sevimli dedesi. O adamın Mi Ho'yu başından beri gelini gibi görmesi, torununu adam etmesine verdiği tepkiler süperdi. Süper dede!
Karakterlerin üzerinden geçtikten sonra hikayeye dönelim. Bizim Gumihonun insan olabilmesi için 100 gün boyunca boncuğunu insanın taşıması gerekmektedir. Fakat boncuğu taşıdığı zaman boyunca içindeki boncuğun taşımış olduğu enerjiyi kimseyle paylaşmaması için hiçbir kızla temas kurmamalıdır. mDae Woong'un bunu kabul etmesinde ki amaç geçirdiği kazadan dolayı boncuğun vermiş olduğu enerjiyle ağrı, sızı hissetmemesidir. Aksiyon filminde oynayacağından dolayı boncuğun onda kalması gerektiğini düşünür, yüz günlük anlaşmayı kabul eder: Yüz gün boyunca boncuk güvenli olarak Dae Woong'un vücudunda kalırsa geri verdiğinde insan enerjisini emdiğinden ölecektir. Eğer Mi Ho'da ondan önce boncuğu geri alırsa ortadan sonsuza dek kaybolacaktır. Bu ayrıntıyı Öğretmen Dong Joobu gerçeği bilmektedir Mi Ho'ya bu konuda tek kelime etmez.. Hikayenin özü bundan ibaret. Kim ölecek kim kalacak siz düşünün? 
Bu diziyi kdrama severlerin bir çoğunu izlediğini düşünüyorum. Kore dizileriyle yeni yeni tanışanların bu diziyi mutlaka izlemeleri gerektiğini düşünüyorum. Hatta Hong kardeşlerin bütün dizilerine göz attın derim. Ben izlerken çok güldüm, eğlendim. Bir o kadar da ağladım, içim parçalandı. Birbirini seven canları verecek kadar seven iki insanın harika hikayesi.. Diziyi uzun zaman önce izlediğim için hatırladığım kadarıyla yazabildim. Hong kardeşlerin dizilerini izleyenler bilir. Bir önceki dizilerinin başrol oyuncularını konuk oyuncu olarak mutlaka bi sonrakinde görüyorsunuz. My Grilfriend is a Gumiho dizisinden önce You're Beautiful dizisinin oyuncuları Hong Ki ve Park Shin Hye çok kısa göründüler :)
You're Beautiful'un Go Mi Nyu (Go Mi Nam) PArk Shin Hye 
You're Beautiful'un Jeremmy'si Hong ki :)
Dizi bu kadar güzel olurda Ostlar olmaz mı? Hala dinlediğim vazgeçmediğim şarkıların bir çoğu Ipod'um da yerini sağlama almış durumda. Hepsi birbirinden güzel şarklılar.. Fakat aralarında bir tane var ki nasıl güzel bir bestedir nasıl güzel sestir. Shin Min Ah seslendirdiği "Sha La La La" bu şarkıyı buraya bıraktım mutlaka dinleyin.. Klibide en sevdiği sahneyle başlatmışlar.  Sonrada şu ikisini tavsiye ederim. Shin Min Ah "I Can Give You All" ve No Min Woo (öğretmen Dong Joo) seslendirdiği "Trap" benim favorilerim. Umarım benim kadar sizde seversiniz hem diziyi hem şarkıları...

2 May 2014

Medical Top Team / Kore Dizisi


Alanında en iyi doktorlarla oluşturulmuş bir ekip ile hastaları kurtarma mücadelesini anlatan 20 bölümük bir dizi. Medikal dizileri oldum olası severim. Yalnız her yaz tatillerinde Doktorlar dizisine maruz kalmış bir millet olarak da arada çelişkiler yaşadığımda doğrudur. Dizi, alanında en iyi doktorlardan oluşturulmuş bir ekibin hastalarını kurtarmanın yanı sıra yönetimle girdikleri  mücadeleyi anlatıyor.
"Medical Top Team"
Bir hastane düşünün içinde böyle karizmatik ve güzel doktorlardan oluşan bir ekip. 



En büyük hayali "En iyi ekibi" ile bir çok hayat kurtarmak olan centilmen dahiliye doktoru Han Seung Jae( Ju Ji Hoon) size tanıdık gelebilir. Goong adlı dizide ki velihat prensimiz oluyor. Uzun bir aradan sonra ekranlarda görmek güzeldi.Taştan bir kalbi olduğunu düşünebilirsiniz, düşünmeyin bana hak  vereceksiniz. Sivri dilli konuşması yüzünden yanlış anlaşılan Dr Park Tae  San (Kwang Sang Woo) aslında hiç de görüldüğü gibi bir karakter değildir aksine iyi kalpli, nazik, hastalarıyla iyi anlaşabilen idealist bir doktordur. Hem hırslı hem karizmatik bir göğüs cerrahı Dr Seo Joo Young (Jung Ryeo Won).İlk bölümler nasıl bir kadın diye yadırgasam bile sonraları öyle olması gerektiğinin farkına vardım. Bu kadar karizmatik profesörün arasında
uzmanlarda olmasın mı?Göğüs uzmanıları takımın en genç üyelerinden biri Kim Sung Woo (Oh Yeon Seo) bir diğeri Choi A Jin(MinHo). Shinne'nin yakışıklı üyesi minho'ya doktor olmak sizce de yakışmamış mı? To Do Beautiful You dizisine göre oyunculuğunda büyük gelişmeler var. 
Ekibin diğer doktorları beyin cerrahide Kim Ki Bang (Jung Hoon Min), Göğüs cerrahisi bölüm başkanın yeğeni bu konuda prof. Bae Sang Kyu (Alex). Anestezi uzmanı Jo Joon Hyeok(Park Won Sang). Ekibin doktorları olur da hemşiresi olmaz mı ?  Yoo Hye Ran (Lee Hee Jin) ve Yeo Min Ji(Joo Woo Ri )kadro ve oyuncuların uyumu gayet güzeldi. Dizi çekimlerinde doktorlardan ders almaları neler yapmaları gerektiğini öğrenmişlerdi bu dair haberler okumuştum. Doktorları ameliyat ettikleri her an çok gerçekçiydi kendimi kaptırdığım zamanlar bile olmadı değil.
Bu güzelliği Kdramaların en iyi çocuk oyuncusu Miracle In Cel No :7 filmden hatırlarsanız. Biraz büyümüş olarak karşımıza çıkıyor. İnanın bu ufaklık oyuncu olarak doğmuş.

Dizinin ostlarının hepsi olmasa da bir kısmı güzeldi. John Park-Light , Melody Day- Can You Feel Me , Mooy&Miro- I Hear You benim için göze çarpan şarkılar bunlar. Benim çok şey beklediğim ama istediğim duyguyu alamadığım dizilerden biri oldu. İlk 6 bölüm soluksuz izlememe rağmen sonraki bölümlerde fazlasıyla durağan ilerlemeye başladı. Reytinglerde normal olarak düştü. Oyuncu kadrosunu göz önünde bulunduracak olursak  dizi ile ilgili beklentilerim yüksekti. Gerçi yayınlandığı dönemde Hem Secret Love hem Heirs olduğundan reytinglerinin düşük olması normal.Zaten reytingleri düşmeye başladığından sanırım senaryo da oynama yaptılar. Diziye medikal yönden yüksek puan veriyor olsam da romantizm konusunda ne yazık ki sınıfta kaldı. Birazcık romantizmi işin içine katar senaryoda bariz oynama yapmasalardı her şey mükemmel olurdu. Diyeceğim o ki benim yüksek beklentimi karşılayan bir yapım olamadı ne yazık ki.Belki de zamanlama sıkıntısı olmazsa daha iyi olabilirdi, artık iş işten geçti İtiraf ediyorum uzun zaman önce bitirmiş olmama rağmen ne yazacağımı bilmeden başladım. Umarım beğenirsiniz.


29 Nis 2014

"Boyce Avenue" Dinlemelisiniz!

2004 yılında kurulan Boyce Avenue grubunu  Myspace ve Youttube kanallarının ünlendirdiği gruplardan sadece birisi.  Grup ilk olarak kendini Myspace'de kendini duyurdu. Yeni besteler yapmak yerine popüler şarkıların coverlerını tercih ederler. 
ana vokal, gitar, pianisti olmazsa olmazı;Alejandro Mazano
gitar ve geri vokal;Fabian Manzano
bas gitar ve geri vokal; Daniel Manzano
Davulda;Stephen Hatker
 
Bu grubu  3 doors Down'ın "Wihtout You" şarkısını Youtube'da ararken 2011 yılında keşfettim. Özellikle vokallerinin sesi insanı dinlendiriyor, seviyorum. Sürekli dinlediğiniz şarkıların akustiğini kendilerinden dinlediğiniz de orjinalinden vazgeçebilirsiniz. (akustik seviyorsanız) Şarkılarını daha çok yalın olarak yorumlayan bir gruptur. Enstrümanda ki parmak geçişlerini, nefesleri duymak şarkının verdiği hissi çokta artırıyor. Müziği hissetmek benim için önemli. Akustik şarkıları bu yüzden seviyorum.
Akustik olayını başarı bir şekilde icra etmektedirler. Ara ara dışarıdan bazı arkadaşlarını da katarak şarkıları şarkıları yeniden seslendirerek çok güzel hale getiriyorlar. Ellerinden kötü bir iş çıktığını bir parçayı harcadıklarını hiç görmedim, duymadım. Hatta yaptıkları her şarkı orjinaliyle yarışacak seviyede. Ben bazı şarkıların orjinallerini dinlemeyi bıraktım bile. Abartmıyorum işlerini çok iyi yapıyorlar. Az miktarda ki kendi besteleri olan şarkıları da dinleme şansınız var tabi..

Rihanna, Coldplay, Bruna Mars,Tracy Chapman, Maroon 5, 3 :Door Down, Justin Timberlake gibi grup yada vokallerin şarkılarının coverlerini akustik ve sevilesi hale getiriyorlar. Az önce dediğim gibi bir çocuğunun orjinalini dinleyemiyorum. Şarkıların coverlarına hayat veren Alejandro Mazan'un payı büyük. 
Itunes da albümlerine ulaşabilir, indirebilirsiniz..

3 Doors Down- Here Wihtout You

Maroon 5-She Will Be Loved

Bruno Mars-It Will rain

Miley Cyrus-We Can'!t Stop

Adele-Someone like You

En çok 2013 son aylarında arkadaşlarıyla beraber yaptıkları şu şarkıyı sevdim

28 Nis 2014

Yağmur Sonrası


"Umut Tükenmiş gibi görünse de ikinci bir şans her zaman vardır? Ya yoksa..."


Mart Menekşelerinin ardından Sarah Jio imzalı bir kitap daha.. 
Çeviri; Duygu Parsadan..

2. Dünya Savaşının ortasında yaşanmış tutkulu bir aşk..
Orduda hemşire olarak görevli nişanlı Anne..
Yüreğinin her zerresiyle Anne'yi tutkuyla bağlı asker Westry Green..
Bir aşk ne kadar tutkulu olabilir ki?

Kitabın arka yüzünde ki özet kitap hakkında fazla içerik barındırıyor olsa da aldırmayın. Çünkü sizi daha ilk sayfalardan itibaren hikaye öyle bir içine alıyor ki olayların akışına kaptırıp yer yer kahramanlara kızıyor, üzülüyor ya da seviniyorsunuz. Özellikle kendinizi hikayenin akışına bıraktıkça beklenmedik olaylarla karşılaşıyorsunuz.  Aşkın, dostluğun, savaşın kötü yönlerinin iç yüzünü anlatan bir solukta okuyacağınız  harika bir kitap.

 Mart Menekşeleri kitabının ardından Nabrut'un tavsiyesi üzerine başladığım Sarah Jio imzalı ikinci kitap.
Bu güzel aşk romanını şiddetle okumanızı  tavsiye ediyorum..
Ben çok sevdim umarım sizde seversiniz..

24 Nis 2014

The Wov // Bir hafıza kaybının öyküsü..

Biraz da filmin gerçek ohikayesinde kısaca bahsetmek istiyorum. İzleyen yakın bir arkadaşımın bana bu filmi kesin izlemesinin gerçek bir aşk hikayesi dediğinde dikkatimi çektiği için bi kaç araştırma yaptım. Kim ve Krickitt Carpenter isimli bir çiftin kendi hayatları ve evlilikleriyle ilgili yazdıkları The Vow isimli kitap tan uyarlamadır. Evlendiklerinden belli bir süre sora trafik kazası atlatır. Krickitt evliliklerinde yaşadıkları iyi,kötü bütün anılarını, hafıza kaybına dair her şeyi kitabında paylaşmıştır. Eşi kendine yabancı gibi davransa da, eşine delicesine olan aşkı onları evlilik yeminleri hayata bağlamıştır.   The Vow,  "Aşk Yemini" olarak da tabir edilen film kitap uyarlamasıdır.. Kitabı okumadığım için uyarlama konusunda pek yorum yapamayacağım.

Yeni evlenmiş birbirine delicesine aşık bir çift olan Paige ve Leo bir gece arabada evlerine dönerken trafik kazası geçiriyorlar. Kazadan ikisi de sağ kurtulmasına rağmen Paige beş sene komada kalır. Her gün Paige'nin uyanmasını bekleyen Leo, karısı komadan çıktığında beklenmedik bir olayla karşılaşır. Zira, Paige ağır bir hafıza kaybı yaşamaktadır. Paige kazadan önceki hayalarını anımsayamaması, yaşamıyla alakalı aldığı kararların nedenlerini ve görüşmediği ailesine dair soru işaretlerini, zamanı bir türlü geriye sarark gündeme getiriyor. İşte tam da bu noktada, fil iki yönlü ilerlemeye başlıyor.. İzleyicileri meraklandıryor..
Senaryonun en güzel yanı, Leo'nun hilelere başvurmadan yeniden, sıfırdan Paige'nin sevgisini kazanmak için sabırla hareket etmesi, filmin adını veren "evlilik yemini"; bir kez yemin edildi mi geriye dönülmez, dönülmemeli...
Filmi bir hayli güzel kılan önemli etken oyuncular. Dünya'nın neresine giderseniz gidin her çiftin başına gelebilecek romantik dramın karakterlerini canlandırırken, duygusallığın içinde gerçekliği yakalamışlar. Bu devasa oyunculuğu Charnning Tatum ve Rachel McAdams paylaşıyor. Rachel McAdams; Paige karakteriyle hafıza kaybı sonrası şaşkınlığı ve çelişkili duyguları dozunda yansıtıyor. Channing Tatum'un sergilemiş olduğu eşine aşık karakter her eve lazım cinsten.. Yaşanmış hayatın öyküsü samimiyetle aktarıldığı için filmi ister istemez seviyorsunuz.
Umarım sizde seversiniz..


Bir Gün

Bir Gün isimli aşk romanıyla David Nicholls mükemmel bir yapıt ortaya koymuş. İnsanın elinden bir türlü bırakamadığı bir solukta okumak isteyeceğiniz türden bir roman.

Emma ve Dexter 'ın hikayesi 15 Temmuz 1988'de başlayan hikaye günümüze kadar geliyor.
Birlikte geçirilen tek bir gün onların hayatını nasıl etkileyecek?
Dostluk üzerine kurulmuş aşk hikayelerini izler ya da okuruz bu sefer aşkın dostluğa dönüşen bir çiftin öyküsü.
Bir çok kitap eleştirmeni tarafından tam not alan ve okuyucularını tutkunu haline getiren bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.


Kitapların sinemaya uyarlamalarını genellikle izlemem. Kitabı kendi hayal dünyamda yaşadığım için ya bir şeyler eksik ya bir şeyler hep fazla gelir.  "Bir Gün" adlı romandan etkilenip, sinemaya uyarlanmasını izlediğimde etkisinden uzun bir süre çıkamadım. Yüzüklerin Efendisi serisinden sonra ilk kez bir romanın film uyarlamasına bayıldım.. Filmi uzun bir zaman önce yazabilme fırsatı bulmuştum.. Sizinde seveceğinizi umarak önce kitabı sonra filmi izlemenizi öneririm.
Umarım seversiniz..

22 Nis 2014

Dear John

2006 yılında en çok satan romanlardan Nicholas Sparks imzalı "Dear John" 2010 yılında yönetmen Lasse Hallström tarafında beyazperdeye uyarlandı. Sparks romanlarını sevdiğim gibi aynı zamanda romantizm ve trajedi ağırlıklı temalar içeriyor.  

Hikaye 2001 yılında geçmektedir. Ailevi sorunları sebebiyle orduya yazılan John Tyree özel birlikte yer alır. İki haftalık iznini kullanmak için yaşadığı kasabaya geri döner. Burada tesadüfen hayır kurumlarında çalışan üniversite öğrencisi Savannah ile tanışır, aşık olur. Görev yerine geri dönmek zorunda kalan John, Savannah ile mektuplaşmaya devam eder. İzin zamanı aşkının yanına gitmek isterken 11 Eylül saldırısı yüzünden orduya geri çağrılır. Filmin konusu bundan ibaret.
Filmin başrollerini Channing Tatum ve Amanda Seyfried paylaşıyor. Channing Tatum'u Step Up serisinin ilk filmini izleyenler varsa oradan anımsayabilirler. Filmde ki karakterlerinden bahsedecek olursak, iki oyuncuda yaşadıkları aşkı yansıtışları, çok inandırıcı. Yönetmenimiz, birbirlerine karşı kimyası tutan iki güzel oyuncu bulmuş. Filmin tek bir kaç sorunu var bana göre ağır ilerlemesi onu da ani çıkışlar yaratarak kurtarıyor yönetmen. Üzerine gidebilecek karakter analizleri sönük kalmış. Şunu da belirtmek isterim ki; 11 Eylül adına bir şey yok sadece küçük bir detay o kadar. Fakat filmde sinir olduğum bir olay vardı ki; Afganistan sahnesinde askeri tuzağa düşürmüş kişinin ciddi ciddi Türkçe konuşuyor olmasıydı. Anlayacağınız bize terörist muamelesi yapmışlar. O yüzden filmi sırf başladığım için bitirmek zorunda kaldım o yüzden sinirlerim bozulmadı değil. Neyse; Savaş ve aşkın bir arada işlendiği bir film dersem yeridir. Savaş kısmı romantizm karşısında sönük kalıyor. Duygusal bir hikaye özledik diyorsanız, "Sevgili John" tam da size göre..  Ben bu filmi izlediğim zaman izleyecek bir şeyler ararken denk geldiğimden izledim. Beğendin mi? diye sorarsanız.. Tartışılır.. Duygusallığını sevdim. Filmin duygusallığı gibi müziklerinin de hakkını yememek lazım.


Biri Dizi Mi Dedi? Bölüm-7


  • Hart Of Dixie

2011 yılında yayınlanmaya başlayan dizi şu sırlar 3. sezonunu yayınlıyor. Cerrah olma hayalleri kuran Zoe Hart umutları, staj yaptığı hastanenin kendisine burs vermemesiyle bütün planları suya düşer. Mezuniyet gününde yaşlı bir doktorun eline tutuşturduğu karvizit onun son için son çaredir. Mezun olan herkes gibi bir an önce mesleğini yapabilmek için kendisine yapılan teklifi kabul etmek için New York'tan kalkıp Alabama'ya gider. Bluebell denilen küçük bir kasabada noktalanan yolculuk, Dr. Hart'ın hayatını kökten değiştirecektir. Dizinin hikayesi bu şekilde başlıyor.Kısaca; köyde ki modern kadının komik anları, zorlukları ve ona aşık olan iki erkeğin peşinden koşma maceralarını anlatıyor.Romantik-komedi sevenler için ideal bir dizi. Zoe Hart karakterini The OC'de Summer olarak hatırladığımız Rachel Bilson canlandırıyor. Onun yanı sıra; afişte de gördüğünüz gibi Wilson Bethel, Jamie King, Scoot Porter gibi oyuncularda dizide yer alıyor. 

  • Switched at Bird

Kansas'ta yaşayan Bay, okulda yapılan kan testi sonucunda ailesiyle aynı kan grubunu paylaşmadığını fark eder. Önceleri pek umursamayan Bay bir süre sonra ailesiyle çok farklı yönlerini olduğunu düşünür. Ailesiyle yaptığı DNA testinin sonucunda, ailesinin biyolojik çocuğu kızları olmadığını öğrenir. Hastanede karıştırılan iki kız bebek ve aileleri bu gerçekten habersiz yıllar geçirmiştir. Bay biyolojik annesini bulmak, Bay'in de ailesi kızlarını tanımak ister. Ancak diğer tarafın hayatı diğerlerine göre farklıdır. Diğer kızları Daphne çocukken geçirdiği rahatsızlık yüzünden duyma yetisini kaybetmiştir. Geçim sıkıntısı çeken bu aileye Bay'in ailesi Kennishler yardım eli uzatır. Kendilerini bir anda biyolojik kızları ve Bay'in biyolojik annesiyle aynı evi paylaşırken bulurlar. Konusu klişe gibi görünüyor. Aslında hiçbir kan bağları olmamalarına karşın Daphne ve Bay arasında olup biten hikaye izlemeye değer.. 2011 yılında izlediği bütün Amerikan ve İngiltere dizileri tatile girdiğinden uzun soluklu izleyecek dizim kalmamıştı. Tesadüf eseri görüp başladığım sonraları pek kopamadığım aile draması oldu.
  • The Carrie Diares

Modayla ve ilişkilere karşı bakış açısının değiştiren Sex and the City dizisi dizisini duymayan yoktur. O dizide 30'larında ki Carrie Bradshaw mutluluğu arıyordu.Fakat bu sefer Genç Carrie'nin hayatı nasıl olduğunu izleyeceğiz. 80'lerin retro kıyafetleriyle sizi büyüleyecek bir gençlik dizisi. Bu dizide kimin parmağı var derseniz Amerika'nın hit dizilerinden  The OC ve Gossip Girl yapımcısı olan Josh Schwartz... 
Yıl 1984. 16 yaşında ki Carrie liseden sonra kendisini nasıl bir hayatın beklediğini merak ediyor. Ailevi meseleler bir yandan, lise aşkları, dostları.. Hayat onun için yeni kapılar açmak üzere. Sadece fırsatları değerlendirip o kapıdan girmesine bakıyor her şey. 80'li yılların kıyafetlerine aşık olacağınız bir dizi. Keyfile izleyin :)