17 Ara 2013

The Heirs / Kore Dizisi


2013 yılının en iyi dizilerinden biri olacağı daha tanıtımlar başladığında tahmin ediyordum. Zira Lee Min Hoo, Park Shin Hye, Kim Woo Bin, Choi Jin Huk gibi başarılı oyuncuların kadrosunda yer aldığı bir dizinin kötü olmasını beklemek acımasızlık olur. Dizinin kadrosunun geniş oluşunun dışında senaristin Kim Eun Sook olması en azından benim açımdan " Bu dizi yılın draması" olur dedirten olay diyebilirim. Neden böyle düşündüğüme gelirsek; Secret Garden, Gentleman's Dignity gibi dramalara imza atan bu kadının kötü bir iş yapacağını düşünmek saçma olur. Dizinin konusu; Zengin  varislerin girdikleri rekabeti anlatıyor. Ana karakter; Cha Eun Sang, annesi İmparatorluk grubunun sahibi olduğu evde kahyalık yapan kadının kızı ve kendisini de fakirlikten kurtulamayacak biri olarak gören bir kız ..Kim Tan; annesi İmparatorluk grubunun başkanının sevgilisi olan ve bir yanı tutkulu bir yanı karanlık gibi görünen tacı giyip giymeyeceği aşikar varis... annesi küçük yaşta terk etmiş, egosu yüksek babası ile yaşamak zorunda olan Choi Young Do.. Büyük miraslara sahip olmak gerektiğinde o kadar kolay olmayacak onlar için. Bazen babaları ile bazen abileriyle edecekleri rekabet onları genç yaşında olgunlaştıracak bir serüven Mirasçılar dizisi..

İlk bölüm başladığında oyuncuların tanıtımları bu şekilde gerçekleşti.
Lee Min Ho- Kim Tan (Empire Group mirasçısı)
Park Shin Hye-Cha Eun Sang (Yoksulluğun mirasçısı)
Kim Woo Bin- Choi Young Do (İşletme Yönetimi Mirasçısı)
Jung Soo Jung (Kristal)- Lee Bo Na ( Menkul Kıymetler Mirasçısı)
Kang Min Hyuk-Yoon Chan Young (Entellektüel Mirasçı)
Kim Ji Won- Rachel (İşletme Yönetimi Mirasçısı)
Park Hyung Sik-Jo Myung Soo - Kang Ha Neul- Lee Hyo Shin ( Onur Mirasçısı)

Eun Sang'ın annesi için yapmayacağı şey yoktur. Kahya olan ajummanın konuşma engeli bulunduğundan toplum arasında annesi ile işaret diliyle konuşurken baş başa olduklarında ise yazışarak anlaşıyorlar. Daha 18 yaşında olan Cha Eun Sang annesinin zengin bir ailenin yanında hizmetçi gibi çalışmasından hoşnut olmasa da şartları ne yazık ki değiştirebilecek bir güce sahip değil. Her ne kadar neşeli ve güçlü bir kız gibi duruyor olsa bile kalbinin derinliklerinde herkese küsmüş kırgın bir yanı var Amerika'da olan ablasının zengin bir adam ile evleneceğini, annesinin ablası için hazırladığı parayı teslim etmek için Amerika'ya gitme şansını havada karada kapmasıyla olaylar zinciri baş gösteriyor..Onun asıl amacı Kore'ye dönmemektir. Aslında işlerin hiç de beklediği gibi olmadığını farkına vardığını görünce iş işten geçmiş olur kendi adına...

Kim Tan için Kore'den gelen bu kız gizemli gelir, birazda onun yüzünden absürt olaylar yaşar. Fasülye tozunun ne olduğunu bilmediği polisin onu uyuşturucu madde sanıp pasaportuna el konması  ile Kim Tan ile yolları kesişir... Kim Tan'ın Amerika'da yaşıyor olması tamamıyla ailesi tarafından sürgünde olmasında kaynaklı  İlk gördüğü anda aşık oldu. Dizinin başından sonuna kadar takdir ettim Tan'ı. Hiç vazgeçmedi, duyguları değişmedi. İlk nasıl aşık olduysa sonuna kadar öyle devam etti sevgisi. Amerika'da Eun Sang'ın deyimiyle "Bir yaz gecesi rüyası" gibiydi her şey.

Kim Tan'ın yıllardır sürgünde olduğu Amerika'dan dönüşüne, abisi ne tepki verecek, babası ne diyecek oluşlarına aldırış etmeden hayatına devam etmesi gibi..
İlk etkilendiğim an.. Nİye dinliyordun diye Eun Sang'a sorar. Tehlikedeysen üçe kadar sayıp seninle beraber koşacaktım cevabına karşılık "öyleyse neden yapmadın izlediğin süre boyunca tehlikedeydim" cevabını vermesine çok etkilenmişti. Keza o an Tan, abisi ile konuşuyordu.
Kim Tan Amerika'ya gelen abisini görmeye gidince dönüşte araba bozulur. Eun Sang ile aralarında ki komik diyalog


Eun Sang Amerika'dan Kore'ye dönebilemesi için yardım eden en yakın arkadaşı
Chan Young..
 Nişan sadece gösteriş amaçlıydı. Çünkü Kim Tan gayri meşru bir çocuk olduğundan babası için Rachel sadece garantiydi.. Dizinin buzlar kraliçesi..  Dizinin sonuna kadar mimiklerini kullanmadan tamamlaması iyi oyuncu olduğunu gösterse de ben sevemedim bu karakteri..Nişanının bozulması falan derken bir kez ağladığını gördüm o da ilerleyen annesinin nişanı bozmasıyla oldu.

Kaderin cilvesi mi dersiniz ne derseniz bilmiyorum. Eun Sang'ın annesinin İmparatorluk grubun evinde hizmetçi olarak çalışması kızı Amerika'ya gidince o evde Tan'ın öz annesinin yardımcısı hatta hiç konuşamamasına rağmen eli ayağı olması dizinin en güzel ayrıntılarından biri.. Eun Sang, Kore'ye dönünce o evde yaşamak zorunda kaldı kalmasına da Kim Tan'ın o evde yaşadığını sonradan öğreneceği gerçeği ve Kim Tan onu her yerde ararken aslında burnunun dibinde olması..  Zaten ileri ki bölümler için romantizm kokusu vermeye başlamıştı

 Bir de Tan'ın baba faktörü var ki o adama son bölümlere doğru az sövmedim ona. . Eun Sang ve öğretmen Jeon Hyun Joo ile görüştüklerini öğrendiğinden Öğretmenin yolunu bir şekilde kesmiş olsa da abi bu konuda babasına karşı çıkmakta pasif kaldı ne yazık ki Kim Tan o konuda çok yürekli oldu. Tam çocuklar kavuştur derken onları ayırması sanırım 16-17-18 bölümler sırf acı çekerek geçti. Onlar ağladı biz ağladık.Onlar güldü biz güldük öyle bir tablo oluştu dizi boyunca.. İkisinin birbirlerine olan aşkları zorlu bir yola girecekti.Önce Tan, Rachel ile ilgili nişanı atmaya zorlayacaktı bunun bir yolu da gayrimeşru çocuk olduğunu açıklamaktan geçecekti. Böyle bir şey yapınca baba rahat durur mu? Tabi ki de durmaz.. Önce Tan'ı zorla eve kapattırdi. Onun bu durumda kalmasına dayanmayan yardım eden kişi ise Young Do..
Kim Tan duruşu :))
 o asi hali bir anda kayboldu şu tipiyle, saç stilini değiştirmişti..
Sarılıyorsun ondan sonra tekrar özlüyorsun. Adını koyamadığın duygular yaşatıyor sana.. Nedensiz alışıyorsun. Tümüyle sevmene gerek yok parça parça sevsen yeter. Mesela; bir gün ellerini tut; sonra tekrar ellerini tur. Kimse senin gibi tutmasın ellerini.. Elmacık kemiğinin üstünden öp mesela, dudakları yokmuş gibi davran, herkesleşme.. Farklı olmaya çalışma, sadece onunla mutlu olduğunu ama onsuz da olabileceğini hissettir. Hayatta herkesin bir eyvallh hakkı vardırç Onu bu haktan mahrum et. Gitmek için değil, sevmek için benimle ol..  der gibiydi bu sahne
Eun Sang'ın Kim Tan'ı terk etmek zorunda kaldıktan işler sarpa sardı.. Acaba kavuşacaklar mı? acaba senarist bize ters köşe mi yapacak falan derken. Biz bunları düşündükçe senarist Lee Min Ho'yu ağlatmasıyla reytingler rekor kırdı..

16 bölümün son sahnesi.. Babası yüzünden Kim Tan'ı terk etmek zorunda kalan Eun Sang'ın ardında böyle ağladı. Lee Min Ho ağladı reytingler fırladı.. Youtube da özel olarak hazırlanan bir klip ile beraber izleyin.. Bu klip Kim Tan ile Eun Sang aşkını çok güzel ifade etmiş
"Birbirimizi tanımıyormuş gibi davranmalıyım"






"Lütfen tanıdığım herkesi mutlu et" 

 Bir yandan Kim Tan'ın aşkı bir yandan Young Do'nun karşılıksız aşkı.. En çok sana üzüldüm be Woo bin..
Gelişine sevmek lazım; düşünmeden... Eun Sang'ı ilk gördüğü an ki ifade..
Bir de hem Kim Tan için hem de Eun Sang için Young Do cephesi vardı ki; ilk başlarda asi kişiliği Woo Bin'e ne kadar yakışmış olsa da ona kızmadan kendimi alıkoyamadım. Zaten dizi sonrası yorumlarında bile Kim Tan ve Eun Sang konusunda haksız olduğunu dile getiriyordu. Tan'a olan kızgınlığın Amerika'ya sürgün edilmeden öncesine dayanıyor. Young Do'nun annesi onu terk etmek zorun da kalmış. Son bölüme kadar neden, niçin yok bu kadın ortada sorunun cevabını alamadık.

Young Do'nun Eun Sang'a duyduğu karşılıksız aşk onu olgunlaştırdı. Aşk ile nefret duygusu arasında çok ince bir çizgi olmasına rağmen bu kez dostluk kazandı... Kim Tan tek bir insana gayrimeşru bir çocuk olduğunu söyledi o da Young Do.. O bunu kendine çıkar olarak kullandı kimi zaman ama asla açıklamayı düşünmedi. Sadece yeltendi ama orada ki amacı sadece aşk içindi..  Bir çok dizinin ikinci adamı ya da kadını sevdiği kişiye kavuşamayınca kötü olmuştur. Young Do karakteri bana göre kötü değildi, sadece Kim Tan konusunda ona kızgındı.. Tabi acı çekmedi mi tabi ki de çekti.. Kim Tan ile Eun Sang'ın o tarifsiz ayrılığında  ben bu kızla beraber olayım deyip fırsat kollamadı. Kendi içinde bir ilişki yaşadı sevdi kendi karar verdi kendi bitirdi. Kim Woo Bin'in canlandırdığı bu karakteri Kim Tan gibi çok sevdim. İlk aşkını kazanamadan kaybetmiş aslında hayatında olabilecek en güzel şey oldu. Herkes mutlu mesut hayatına devam edecek derken Young Do gözü yaşlı bitmesin istedim.bu dizide ki performansından sonra onu başrolde görmek istiyorum. Özellikle o sert kişiliğiyle :)
Kendini ifade etme şekli bile bir faklıydı  Young Don'nun
Dizinin en efsane diyaloğu :)))))

Kim Tan ile Eun Sang'ın birlikte olduğunu öğrendikten sonra sırf Eun Sang'ı görebilmek için okulun hopörlerinden Kim Tan'ı kızdırması gibi

Young Do'nun ince espirileri :)))

Sende ilk aşkını geride bıraktın be Young Do..
Eun Sang ortadan kaybolduğunda onu bulmak için sahibi olduğu otelin sitesine onun ağızından "Young Do'nun sevgilisi" diye mesaj atması, yöneticiyi arayıp benim güzel yüzüm yine başımın bela oldu diyerek konuşması ve polise onu bulmak için başvurması.. Onu o karakolda görüp de sarılması falan iyiydi be.
hayatının rolünü oynadı..
Ortaya çıktığın için teşekkür ederim Eun Sang.. 
Dizinin sonlarına doğru dram hem Kim Tan- Eun Sang cephesinde artış gösterirken; Young Do cephesinde işler hiç de güllük gülistanlık olamadı ne yazık ki.Annesini özlediğini farkına varmaya başladığı zaman ise; Eung Sang'ı bulmak için evine gittiğinde ajummanın ona yemek hazırlaması, gözlerinden yaş aka aka o yemeği yemesi canım tak etmişti çingular. 


aslında o ilk aşkına kavuştu..
Birde bizim iki yakışıklı başrollerimizin birbirlerine girdikleri sahneler vardı ki dillere destan. Bu kavganın bir galibi yok. Sadece sevdiği kız için kavga eden iki genç, yıllarca birbirinden uzak kalmış iki dost..

Hayatımda hiç bu kadar rahat dövüşen tipler görmedim :)
sınav sıralamasında sonunculuk için yarışan ikiliyi ders çalıştırmak için yöntemler
Kim Tan, Eung Sang, Young Do ve Rachel'den (birazcık) bahsettikten sonra dizinin başından sonuna kadar en sevimli çiftinden bahsetmeden geçmek olmaz.  Lee Bo Na ve Chan Young fotoğraf karelerinde de göreceksiniz dizinin olmazsa olmaz sevimli çifti. Lee Bo Na'nın çocuksu halleri, Chan Young ile Eun Sang'ın çocukluk arkadaşı olduklarından yakın olmalarını kıskanması, Kim Tan ile eskiden sevgili olmalarına rağmen Tan'ın onu sevdiğini düşünmesi  ilk zamanlar beni yemiş bitirmiş olsa da sonraları aşırı sevmeye başladım. Özellikle ikisinin çok çok kısa ayrılığında okulun radyosunda Chan young'ı özlediğini söylediği anda Hyorin ile Eun Sang'ın mikrofonun sesini açması bütün okulun konuştuğu her şeyi duyması eğlendirdi. Lee Bo Na aslında özünde ne kadar iyi bir kız olduğunu az çok belli etmeye başlamıştı..  Eun Sang ile Kim Tan'ın ilişkileri ortaya çıkınca kızımızın onun evinde kalması karşılığında Chan Yoıung'ın sadece çocukluk fotoğrafını istemesi  saf ya çok sevdim ikisini de..

2013'ün en sevimli çift ödülünü size veriyorum

Hiyorin cephesine bakacak olursak. Dizinin bir diğer karşılıksız aşkını da öğretmenine aşık olarak o yaşadı. Kız allah için çok saf güzelliği olan bir hatun. Fakat Hyorin kardeşimizin hiç şansı yoktu ve rakibi Tan'ın abisi Kim Won olması. Yalnız işin ilginci bu aşk üçgeninde kazanan olmadı.. Hyorin'in anasına, Tan babasına uyuz olduğum kadar olmuşumdur. Ne yazık ki günümüzde özellikle sınava hazırlanan gençler için hiç de yabancı bir durum değildi yaşadıkları... Gerçi senaristin son dakika onu askere göndermesi beni üzdü. En azından Rachel ile aralarındaki o hisleri havada bırakmasaydı güzel olurdu diye düşünüyorum.
muhabbetinizi seveyim sizin
En çok güldüğüm dizinin neşe "kaynağı" Jo Myung Soo 
Dizinin hem komik hem en miskin tipi. Eminim ki benim gibi düşünen çok insan vardır. Myung Soo'nun elinden fotoğraf makinesi düşmedi. Dizide hemen hemen herkesle samimiydi ama Young Do ile daha samimiyeti gereği ona ilk aşk ile ilgili tüyolar falan vermesi beni daha çok güldürdü.. Paintbol oynadıkları bir bölüm vardı ki orda ki şebekliği yeterdi. Kim Tan ile Eun Sang'ın onun stüdyo evinde kaldıkları akşam şifreyi değiştirdiler diye sabaha kadar kapının önünde evde kim var düşüncesi ile kapıda bekleyip donması falan harikaydı..
 Myung So olurda komik bir diyalog olmaz mı diyenlere :)


Myung Soo'nun tepkisi :))))

Dizi boyunca gülmeyen Kim Woo; Kim Tan ile Eun Sang'ın aralarındaki diyaloğundan sonra böyle şapşik bir hal aldı
Kim Won'u en çok kardeşini kabul ettiğini belli ettiğinde sevdim. "Doğum günün kutlu olsun" demesi bile sonunda be demekten alıkoyamadım kendimi. Aslında küçük kardeşi "sevgi" dersi verdi. Aslında şu hayatta hiçbir şeyin para, şan, şöhret olduğunu gösterdi.. "O kızın hayatını ben mahfettim, benden ve babamdan koru hisselerimi sana vereceğim, ne istersen yapacağım demesi" abinin ona o bakışını unutamam heralde.. Küçük kardeşinin sevdiği kadın için her şeyden vazgeçmesi.. İşte orda aldı dersini. Tan'ın gösterdiği cesareti gösteremedi. Tan'ın da dediği gibi aslında onun sürgünü yalnız başına kaldığı odasıydı..


Dizinin çifti ne Kim Tan-Eun Sang ne Lee Bo Na- Chan Young dizinin tek geçeceğim çifti bu ajummalar.. Kesinlikle bu ikisini yılın çifti seçiyorum. Hele özel hizmetçisini başka hiç kimseyle paylaşamaması ardından dünür olmalı falan harikaydı.. Tan'ın annesi kocasının evini terk ettikten sonra ajumaya kavuşması falan izleyince bana hak vereceksiniz ya da izlediğinizde :)



Final ise benim adıma beklediğim gibi dolu dolu bitmesi mutlu etti. İzlediğim bir çok Güney Kore dizisine göre havada kalmayan, sonunu seyirci nereye çekerse oraya gidecek şekil de değilde; herkes için belirleyici bir son ile ekranlara veda etti..

Karakterlerimizin yaşadığı sevinç, üzüntü, acı gibi duygularını bize yansıtması için söylenen OSTlardan bahsetmemek olmaz.. Ostlar; Lee Hong Ki "I'am Saying" , Bromance "Love is" , 2AM grubunun solistlerinden Changmin'in seslendirdiği "Moment" ..  Ken ost part 3; Bromance "Ramake(two people)",  2Young "Serendipity"; Esna ost 4 ; Park Shin Hye dizi için seslendirdiği "story" Lee Min Ho'nun seslendirdiği "Painful love" Choi Jin Hyuk "Don't Look Back".. görüldüğü üzere bir tek oyunculuk yapmadılar dizinin müziklerinden eksik kalmaldılar... Söyleyen herkesin ağzına sağlık..

Lee Min Ho'nun oyunculuğu konusunda bir sürü eleştiri okudum. Ben Min Ho'nun aşırı bir fanı değilim ama oynadığı dizilerin hepsini seviyorum. Nedeni onun sıcaklığını bana oyunculuğu ile verebilmesi. O kadar acımasız eleştiriler çok saçma geliyor. İlk başlarda Heirs dizisine herkes yüksek bir beklenti ile başladı. Hem kadro son yılların en iyi kadrosuna sahip oluşu hem de senaristin şu zamana kadar çektiği bütün dizilerin zirveye ulaşmış olması.. 10 bölüme kadar yaşanan olaylar sıradan olaylar diye insan bu şekilde düşünmüş olabilir. Senaristin özelliği bu duruyor duruyor arka arkaya olayları patlatıyor. Heirs'da ikici yarıdan itibaren bana her duyguyu kattığı için mutluyum.. Gerek Myung Soo karakterine, Kim Tan- Eun Sang ilişkisine güldüm. Young Do'nun karşılıksız aşkına, annesini özlemesine, babasının vermediği sevigisizliğe, Kim Won'un kavuşamadığı aşkına, kendi hayatını feda etmesine üzüldüm.. Bana bu duyguları verebildiyse bu oyuncular bana göre bu dizinin olayı bitmiştir bendim adıma.. Bir tek benim düşüncem olduğunu düşünmüyorum. Nedeni ise; reytingler. Kore dizilerinin son yıllarda reyting rekoru kıran dizisi.. Daha ne olsun be dostlar.. Kim Woo Bin'in oyunculuğunu bu dizi ile kanıtladığını düşünüyorum.Onu başrolde aşkına kavuşan bir rolde görmek istiyorum...

En sevdiğim dizi ekibi :)

Diziye çok özendiğim için uzun sürdü yazmam.. 

Fakat bir çok ayrıntıyı atlamış olma ihtimalim çok yüksek. Umarım
beğendiğiniz bir yazı olmuştur. Şimdiden iyi seyirler..

15 Ara 2013

Soğuk Kahve


"Dünyanın en iyisi değilsin ki olsan da fark etmez; ölümsüz değilsin. Hepimiz biraz eksiğiz. Kimden ne kadar eksiğiz ya da neye kadar geç kaldık hayatta belli değil. Belli olan şeyse; hepimiz ölmeden önce oyalanıyoruz. Hayat bildiğin kaset; başa sarıyoruz zora gelince saklanıyoruz. "  demiş Ahmet Baran..

Ahmet Baran'ın "Soğuk Kahve" kitabıyla ironik ve mizahı ile beraber keskin bir dil kullanmış. Gündelik yaşamdan bir çok duyguyu bizlerle paylaşıyor. Herkesin kendini bulacağı bir kahve gibi sıcacık bir kitap. Özellikle kadın erkek ilişkilerimizin üzerinde ki toz pembe altında ki siyah ile beyazı net bir şekilde gösteriyor.
Kitaptan bir alıntı yaparak fikir sahibi olmanıza yardım edeyim

"Hayat aslında tamamen tercihlerimizden ibarettir ve bir çoğumuz yalnız kalmayı severiz. Zamanla hem sever hem seçeriz. Yanında birinin olması, karşılıklı kahve içmen elbette güzel ama yalnızlığın ayrı bir tadı var. İnsana kendini anlama şansı veriyor ve insan gerçekten kendini anladığı zaman istemsiz bir şekilde yalnız kalıyor. Hayatımızda ne kadar insan olursa olsun, istediğimiz an yalnız kalırız. Sevgilin var diyelim, ne kadar hayatına dahil olabilir ki? Bazen oluyor, tamamen hayatın bile oluyor. İşte o zaman yalnızlığı elektrikler varken bile mumla arıyorsun.

Seçeneksizliğim değil tercihimsin.."

14 Ara 2013

Hobbit:Smaug Çorak Toprakları (Hobbit: The Desalation of Smaung)

Uzun bir süredir takipte olduğum J.R.R Tolkien kitaplarının serilerinin filmleri olan Yüzüklerin Efendisi ve ardından gelen Hobbit serisinin ikinci filmini bir sene sonra izlemenin mutluluğunu yaşıyorum. Dün vizyona girdiği gibi bugün yolları aşındırıp vakit kaybetmeden izlemek güzel oldu. Özellikle bu ikinci film de Yüzüklerin Efendisinde görmeye alışık olduğumuz Legolas ve Gimliyi görebilmek mutluluk verdi. Kısaca film için izlenimlerden bahsetmek istiyorum.


Hobbitin ikinci serisi olan "Hobbit:Smaug'un Çorak Toprakları" filmi Bilbao cebindeki sakladığı yüzükle yola devam ediyor. Ejderha Smaug'da yurtlarını geri almak için yollara düşen cücelerle birlikte hareket etmeyi sürdürüyor bu bölüm de. Sıkıştığında yüzüğün gücünü kullanıyor, cücelerin hedefe doğru yürüyüşlerinde kilit bir görev üstleniyor böylece. Elflerin de devreye girdiği macera, Smaug'un üzerine yarattığı hazineneye kadar uzanıyor, "Arkentaşı"nın dibine kadar götürüyor maceraperestlerimizi. Tahmin edeceğiniz gibi, Smaug'u alt edip taşa uzanmak kadar kolay değil.

Bizi Hobbit evrenine çekenin "hikayenin güzelliği" olduğunu söylememe gerek yok heralde. Bilbao'nun serüvendeki her durakta yaşadığımız keyif paha biçilemez, kitabı okurken tabi J.R.R Tolkien, çocuksu bir heyecanla ama entelektüel bir bakışla kaleme aldığı romanda hiçbir boşluk bırakmadan bizi "donatıyor" yaratığı evrenin ünik coğrafyasında gezinirken tökezlememize izin vermiyor. Evet, Peter Jackson da bu evreni ezbere biliyor ve kaçak dövüşmüyor ama aşık olduğu Orta Dünya'nın tutsağı oluyor bir süre sonra, onunla birlikte yürümek yerine. Belki de koşullar zorluyor onu buna, Yüzüklerin Efendisinde alabildiğine farklı yaşadığı koşullar. Hikayenin güzelliğiyle yetinmiyor yönetmen, üç boyutlu teknolojisinin de itmesiyle patlatmaya çalıyor macerayı ekstra hamlelerde bulunuyor. Kötü demeye bile cüret edemeyeceğimiz bir yapım olmayı başarmış olması güzel..

Hobbit: Smaug'un  Çorak Toprakları ikinci bölüm olduğu için bana göre serinin gelişme bölümünü anlattığı bölümdü. Gönül rahatlığı ile bir sene beklediğime değdi diyebiliyorum . Yönetmen Peter Jackson'ın en güzel özelliklerinden biri çektiği seri filmlerin hepsinde kadraja girdiği gibi bu filmdede hemen başlarda görünüp kayboluyor. Serinin son filmi The Hobbit: There and Back Again filmi ile maceranun bütünlüğüne kavuşacağını düşünüyorum.. Şimdi bekle bekleyebilirsen 1 yıl..


10 Ara 2013

Dedikodu Kazanı-1



Yoon si Yoon



Dün bir haberde okudum Yoon Si Yoon'un zayıfladığı ile ilgili fotolarda çok farketmemiştim ama dün ilk bölümü yayınlanan "Prime Minister and I" dizisini izlediğimde farkettim. Yoon Si Yoon ciddi manada kilo kaybetmiş ya da bilerek vermiş. Dün okuduğum haberde ise yaklaşık 7 kilo verdiği yazıyordu. Diziyi izleyince daha net anladım ki; Ne Flowers Boy Next Door ne de Me To Flowers dizisinde ki halinden eser vardı. Aksine yeni imajı ile olgun bir görünüme büründüğü ortada. Siyah saç daha önce kulladığı saç renklerine nazaran daha hoş ve karizmatik hava katmış ona. Umarım onu daha çok ekranlarda görme fırsatımız olur diyelim..





Kim Hyun Joong sevenler için güzel haber geldi geçenlerde, başrolün de oynayacağı "Age Of Feelings" dizisinin çekimlerine de başlanmıştı. Senaryo okuma toplantıları dahi yapmıştı. Dizi "Pretty Boy" dizinin bitmesinin ardından KBS2 ekranlarında yayınlamaya başlayacak. Kim Hyun Joong, Im Soo Hyang, Ji Se Yeon gibi isimlerin dizide rol alacağı biliniyordu. Diziye yeni oyuncularda katıldığından yeni bi senaryo okuma toplantısı düzenlendi. Dizi 1930 yılında Çin; Şangay'da geçiyor. Age Of Feeling adlı çizgi romandan uyarlama olacak dizi için beklentiler çok yüksek.Tarihi diziler ilgimi çektiğinden inşallah beklediğime değer diyorum. Hyun Jong ve Se Yeon gibi oyuncuları tarihi kıyafetlerle görmek ilgi çekici olacaktır.


I Miss You / Kore Dizisi

Bu ara yayınladığı sırada izleri takip ettiğim için önceden izlediğim dizileri yazma fırsatı doğdu. Daha izlemediğim binlerce dizi var diyebilirim ama yavaş yavaş hepsini izlemeye çalışacağım. I Miss You dizisini Yoo Chun ve Yoon Eun Hye oynadığını gördüğümde izleme listeme almıştım. İzlemek ise bu yaza kısmet oldu..


 Dizi baştan sonra ağır dramı işliyor. Küçük yaşta birbirlerini seven 15 yaşında ki Lee Soo Yeon ve Han Jung Woo beklenmedik olaylar silsilesi ile ayrılmak zorunda kalırlar. Yaşadıkları ibretlik olaylar onların birbirlerinden ayrı kalmasına sebep olur. 14 yıl sonra yolları kesişir, hayatlarının sınavını atlatmak zorunda kalırlar. Bir adam yaşadığı aşkın dışında yaşadığı vicdan azabıyla birlikte 14 yıl boyunca bu kadını bekler. Dilek olay 14 yıl..

Bu iki aşkın başrolün de sevdiğim iki oyuncu Yoon Eun Hye ve Park Yoochun gibi isim yer alıyor. Dizi yayınlandıktan bir süre sonra izleme fırsatım olmuştu. O yüzden büyük beklentiler içinde değildim. Konusu ne dibine vurmuş olduğundan dizi boyunca bir çok sahnesinde ağlamaktan kendimi alamadım dostlar.. Eun Hye ve Yuchun oyunculuğunu ayrı bir yere koyuyorum. Fakat 15 yaşında ki hallerini canlandıran; Kim Soo Hyun ve Yeo Jin Goo.. Bu iki genç oyuncu kesinlikle gelecekte çok iyi işlere imza atacak..


Kim Soo Hyun sonrasında I Hear Your Voice öncesinde The Moon That Embrace The Sun ve RooftofpPrincede izlememe rağmen bana onun oyunculuğunu net bir şekilde gösterdiğine inanıyorum. Özellikle konuşmasa bile bakışlarıyla her duyguyu hissettirebilir.. En çok bu dizide sevdim onu.. Yeo Jin Ku'ya gelince; onu ilk The Moon That Embrace The Sun dizinde izleme fırsatım olmuştu. Fotoğraflarda da anlaşılacağı üzere çok sevimli gülüşü var. İzlerken duyguyu vermeyi bırakın o sıcaklığını bile hissedebilirsiniz. Yoochun oyunculuğunu sevememe rağmen(çok da iyi olmasada) bana göre 15 yaşında ki halini canlandıran Jin Ku oyunculuğuyla ondan daha büyük işler başarmış diyebilirim.. Şunu da dile getirmek istiyorum bu iki genç oyuncu sadece 4 bölüm dizide yer alıyor. Dizinin bana göre kopma noktası bu ikisinin oyunculuğuydu..

şu duruşunda bile dram akıyor
YooChun dizilerinin sanırım hepsini izlemiş bulunmaktayım. İzlediklerimin arasında en çok ağlattığı dizi I Miss You oldu. Keza Rooftop Prince dizisinde çok fazla gülmeme sebep olmuştu. Dramların aranan yüzü olmalı. Ağladığında ağlata bileceğini birer bir yaşadım diyebilirim. Rolünün ağırlığını empati yaparak canlandırdığını düşünüyorum yoksa bu kadar ağlamam imkan yok. Han Jung Woo; Lee Soo Yeon için mal, mülk, aile herkesten vazgeçti bu çocuk. Haksızlığa uğradığını düşündüğü an onun yanında olan dedektifin izinden polis oldu.. Soo Yeon'u bulabilmek içindi. 14 yıl bekledi, tek bi kadını sevdi..

Lee Soo Yeon rolünü ise Yoon Eun Hye canlandırıyor. Güzelliğinin dışında çok sevimli bir yüzü var. Özellikle ağladığında burnunun kızarması falan onu daha tatlı yapıyor. Sevdiğim bayan oyuncular sınırlı ama Eun Hye sevilmeyecek hatun değil :) Soo Yeon'un yaşadıkları ve hala yaşıyor olabilmesi bile mucize gibiydi. Hatta Jung Woo'yu affetmesi bile mucize gibiydi. Kızın başına ne geldiyse sevdiği çocuğun babası yüzünden geldi. Bunu her ne kadar 14 yıl sonra kadar öğrense de pişmanlık duyardım diye düşünüyorum. Ama çocuk yemedi içmedi 14 yıl boyunca kızı bekleyince bizim Soo Yeon'da tabi etkilendi :) Bence en büyük etkisi ise 14 yıl boyunca annesinin yanında yaşaması oldu diyebilirim ona ileride değinicem dostlar.
Yoo Seung Ho; Birde bizim Harry vardı ki kötü olmaya zorlanmış bir adam gibiydi. Han Jung Woo'nun babasının kardeşi. Kardeşi dediğime bakmayın bunlar 15 yaşında iken o 12 yaşında bir veletti. Onu öldürmek isyteyen Han Tae Joon'dan kaçıyordu onun yüzünden bir ayağı topal kaldı ve o sıra ona yardım eden Soo Yeon'a o sahip çıktı. Çünkü aynı adam tarafında haksızlık gören bu iki çocuk kaçmak zorunda kaldı.. Aslında 14 yıl boyuca kıza o sahip çıktı, okuttu, stilist olmasını sağladı.. Ama gel gör ki o büyük aşkı yenemedi. Yalvardı yanında kalması için. Nafile... Sadece şunu dile getirmek istiyorum ki böyle bir suratın kötü karakter olmasını kaldıramadım.. Başka biri olsa daha güzel olurdu. Soo Yeon'un Harry diye telefuzu da çok hoşuma gitmişti.
  • Olaylar silsilesinin başlangıcı kaçırılma olayları falan vardıd a en beteri kızın tecavüze uğradığı sahne idi. Nutkum tutuldu, adama ne kadar sövmüşümdür bilmiyorum. Çocuğun yüzünde ki korku, çaresizlik; kızın haykırışları... Sonra Jon Woo'nun kızı bırakıp gitmesi.. En çok ona deli gibi kızdım izlerken. İkisinin oyunculuğu zirveye çıktı.. Öyle bir şey yapması gerekti ki onu daha çok sevelim dimi? 15 yaşında bir çocuk babasına resti çekti. Evi terk etti. Kızın annesinin yanında 14 yılını geçirdi.. O kadın affettikten sonra bize laf mı düşer çingular.. Üstüne üstük ölü gibi yaşayan bu kızı bulabilmek için polis oldu. So Yeonun günlüğüyle, şemsiyesi ve fotoğrafları ile avuttu kendini... 14 yıl boyunca beklemiş olması mucize hele bir erkek için :))
  • Dizinin en çok ağladığım ve en çok sevdiğim sahneleri eş.. Anne ile Jong Woo arasında ki konuşmalar. Ona sevgilim diye seslenmesi.. Canı sıkıldığı zaman kadının yanına gidip seni özledim diyerek sarılması.. Kadın ilk zamanlar zor kabullense onun aslında iyi bir çocuk olduğunu anlaması 14 yıl boyunca onu büyütmesi örnek davranıştı. Hele bir de geri dönen kızını görünce kızı için değilde oğlu için endişelenmesi çok ağlattı be senarist buralarda..
  • Young Seung Ho'nun oynadığı karakter Harry'e tam olarak oturmamıştı. İlk başlarda çok iyi rol kesmiş olsa bile kötü karakter öyle sevimli bir surata gitmemiş arkadaş. Çocuk zorla kötü oldu. Böyle rollere üzülüyorum. Sonunda kaybeden onlar oluyor. O zaman kardeşim ne diye kötü oluyosun. İşte bu sebepten Harry karakterinin iyi yanlarını sevsem de kötü yanlarını sevemedim. Sonuçta küçük yaşta kaçmış olsa bile onunda iyi bir son ile bitmesini isterdim. Dizinin benim adıma kötü yanı buydu.. Bir de Harry'nin yıllar sonra annesinin ölmediğini öğrenmesi onu görmeye gittiğinde ki oyunculuk öldürdü beni. Öyle bir çocuğun kaybetmemesi lazımdı be arkadaş ne olursa olsun.. Sonunda deliler hastanesine kapattılar çocuğu.
  • Yoochun'nun gerçek hayatta sesinin ne kadar güzel olduğunu bilirsiniz. Dizide öyle bir ironi vardı ki gül gül öldüm. Sesinin dizide kötü olduğunu karaoke yaparak  göstermesi falan komikti :)
  • Dizide bir Nam Eun Joo (Jang Mi İn Ae) varlığıyla yokluğuyla bir bir karakteri canlandırdı. Tek artısı ölen dedektifin kızı olması Soo Yeon'un üvey kardeşi ve annesinin onu büyütmüş olmasıydı.
  • Bir de Han Jong Woo'nun polis arkadaşlarını sevdim özellikle ortağını.. Şu suralarda Eun Hye ile güzel bir dizide oynadı..Ordada onun abisi rolündeydi. Neyse; onun Jong Woo'ya sensiz ben naparım tarzı şeyler konuşması çok güzeldi. Dizinin en çok güldüğüm sahneleri sadece onlara aitti
  • Dizideki aşk üçgeni kurgu falan güzeldi. Kızın yaşadıklarını anlayan bir Jong Woo.. Sırf o yanında olsun diye bildiği her şeyi hatırlamıyormuş gibi yapan Harry.. Seçim tabi ki Jong Woo oldu..
Ağır dram olmasına rağmen sıkılmadan izlediğim dizilerden biri olmayı başarmıştı I miss You.. Eğer ciddem ağlamak istiyorsanız izleyin derim.. Taş kalpli biri de izlese ağlar benden söylemesi.. İyi seyirler..


4 Ara 2013

Biri dizi mi dedi ? Bölüm-4


GOSSİP GİRL



The O.C ve One Tree Hill gibi fenomen dizilerden sonra ekranda hızla yükseliş gösteren yapımlardan biri olmayı başardı. The O.C'nin de yapımcısı olan Josh Schwartz'ın başarısının bu diziye yansıdığını biliyoruz. Cecily Von Ziegesar'ın çok satan kitap serisinin uyarlanmıştır. NewYork'un yukarı doğu yakasında yaşayan, doğuştan şanslı bir grup lise ve üniversite yıllarına dayanan lüks hayatlarını, aşklarını, ayrılıklarını dedikoducu bir blog üzerinden aktaran dizi, anlattığı hikayeler kadar, dizide kullanılan kıyafetler ve aksesuarlarla dikkat çekmeyi başarmıştı. Hatta dizinin yayınlandığı tarihlerde moda ikonu haline bile gelmiştir starlar. Dizi 6 sezon sürmüştür. Bu kadar başarı yakalamasına rağmen abartlı olaylar silsilesi de olmadı değil. Kimi zaman bunlar ne alaka dediğim de oldu ama özellikle final beklediğim gibi güzel ve zirvede bırakmıştı. İzlemeyenler olmayabilir o sebepten çok fazla konunun içine sokmak istemiyorum bu dizide.. Dizi de Blake Lively, Leighton Meester, Ed Westwick, Chace Crawford, Penn Badgley, Jessica Szorhr ve Taylor Momsen gibi oyuncular yer alıyor. Dizi yayınladığı ilk zamanlarda gerçek hayatta Blake ile Penn ve Jessica ile Ed Westwick aşk yaşamışlardır. Bayağı ses getirmişti o dönem..


GAME OF THRONES




Fantastik bir dünyaya açılıp orada kalmak isterseniz Game Of Thrones tamamen bütün beklentilerinizi karşılayıp  beklentileri aşan bir heyecanla hoş zaman geçirmenizi sağlıyor bu dizi kesinlikle fantastik bir gerçeklik sunuyor.

En güçlü krallığı kurup, huzuru sağlamış olsan bile bu gücü elinde nasıl koruyacaksın? Burada yanlış yapana yer yok, affetmek yok. Kuzey Krallığının hükümdarı Lord Ned Stark, uzun ve zorlu savaşlardan yurduna dönüp krallığını bütünlük içerisinde tutmayı başarmıştır. Kral Robert Baratheon ile yıllarca omuz omuza çarpışan ve Baratheon'un kral olmasını sağlayan Ned Stark'ın tek istediği kuzey sınırlarını koruyan krallığında
ailesi ve halkıyla yaşamaktır. Fakat suyun öte yanında kendi topraklarından ve krallığından kovduğu iddia eden Viserys Targaryen, kız kardeşi Daenerys'i barbar kavimlerin başı Han Drogo'ya vererek, güç birliği yapmaktadır. Tahtını büyük iştah ile geri isteyen ama kraliyet oyunlarından habersiz olan Viserys'in planları Kral Baratheon'a ulaşır. Savaş alanında büyük cengaver olan ama ülke ve aile yönetiminde ayrı başarıyı tuturamayan Barathen'un tamamen güvenebileceği ve yanlış hamlesini arkasından toplayacak yeni bir sağ kola ihtiyacı vardır. Kuzeyin Lordu Ned Stark bu görev için seçilmiş tek aday isimdir. Hanedan entrikaları, kapalı kapılar ardında dönen oyunlar, birilerinin kuyusunu kazmak için düşmanın koynuna girmekten çekinmeyen kandınlar, kardeşler arası çekişmeler, dışlamalar.. Hepsi tek bir neden için; Taht kavgası....

Saray entirikaları üzerine dönene bir yapım olsa da görsellik be kamera çekimleri üst düzey. Tamamen fantastik bir senaryo yerine gerçekçi çizgilerde kalmak tercih edilmiş. Sansürsüz küfür dolu diyaloglar dizinin doğallığını arttırıyor. Öldürme ve yaralama sahneleri çok profesyonel. Gördüğüm tek hata ve bence bir hata kullanılan figüranların sayısının azlığı..

Dizinin şu zamana kadar 3 sezonu yayınlandı. Bir sezonunda 10 bölüm yer alıyor. 4.sezonu ise 2014 yılında yayınlanacak..

HOW I MET YOUR MOTHER




2005'den bu yana 8 sezonu geride bırakan dizi önümüzde ki sene final sezonu ile karşımızda olacak. Böyle deli gibi güldüğüm dizinin bitecek olaması beni hüzünlendiriyor arkadaşlar. Dizi 2030 yılında Ted Mosby çocuklarına anneleri ile tanışmasının "uzuuuuun(9 sezon sürek)" hikayesini analtıyor ve bir anda 2005 yılının Amerikası'na geri dönerek başlıyor. Beş sıkı dostun 20'li yaşlarda ki eğlenceli yaşamlarını izliyoruz. Ted; 27 yaşında Manhattan2lı bir mimar, Marshall ise hukuk fakültesinde okuyan en iyi dostudur. Aynı zamanda uzun süredir sevgili olduğu Lily vardır. Barney Stenson ise (adamım)  takım elbise tutkunu kadın düşkünü bir çapkındır. Marshall, sevgisi Lily'e evlenme teklif edeceğini duyan Ted'in etekleri tutuşur ve hayatının aşkını bulacağına inanmaya başlar. Tam da o sırada Robin Scherbatsky ile tanışınca da müthiş beşli tamamlanır... Bu beşlinin hikayesini izledik sekiz sezondur.Ted'in evlendiği kadını sürekli şemsiyenin altında gördüğümüz ve bir türlü yüzünü göremesek de sorularımızın cevaplanacağı o meşhur final sezonuna geldik.. Umarım dizinin finali uzar :))))