23 Oca 2017

Moon Lovers: Scarlet Heart Ryeo / Kore Dizisi


SBS son zamanlarda güzel dizilere imza atmaya başladı. Moon Lovers: Scarlet Heart Ryeo onlardan bir tanesi. Dizi Çin dizisinden uyarlama. Mantık aynı fakat içerik farklı. Kore tarihini, Goryeo'nun kuruluş yıllarını ele alarak kurgulanmış. Zaten iki dizide de farklı tarihlerde geçiyor. Goryeo 918–1392; Çin dizisi ise Quing Dynasty 1644–1912 yıllarında ele alınıyor. Senaristleğini Joo Yoon Young yaparken yönetmen koltuğunda IRIS, That Winter, The Wind Blows It's Ok, This is Love gibi dizileriyle bilinen Kim Kyu Tae oturuyor.

Hikaye, Goryeo rejiminin erken dönemlerinde geçmektedir. Modern çağda yaşayan 25 yaşındaki Hae Soo (IU) tam güneş tutulması yaşandığı sırada zamanda geri gitmek suretiyle kendini Goryeo devrinde bulur ve Wang Hanesi'nin prensleri arasındaki çatışmalar ve mücadeleler arasında kapana kısılır. Orada diğer insanların korkudan titremesine sebep olan Wang So'ye âşık olacaktır.

Bundan sonrası ağır spolier içerir.

"O, güneş olmak istemedi ancak parlıyordu"
Lee Joon Ki (Junki); dizide Taejo'nun 4.oğlu olan Wang So'yu canlandırıyor. Daha önce Arang and the Magistrate, Two WeeksScholar Who Walks the Night ve She Was Pretty(konuk oyuncu) dizilerinde izledim. 4. Prens olan Wang So,  buz gibi soğuk bir kişiliğe sahiptir. O, dikkatleri üzerine çekmek istemeyen birisidir fakat doğduğu ayrıcalıklardan dolayı bu imkansızdır. Annesinin yüzünden kral Taejo onu  4. Prensin  böyle olmasının sebebi anne ve babası tarafından sevilmiyor olması. Korkutucu olmasının sebebi insanların yüzündeki yara yüzünden ona acımalarındansa korkmalarını tercih ediyor. Anne babaları tarafından sevilmeyen çocuklar mutsuz, hırçın olur ve dikkat çekmek isterler. Wang So yu izlerken öyle birini gördüm. Lee Joon Ki'nin oyunculuğunu her zaman beğendiğimi dile getiriyorum. Özellikle tarihi dizileri fazlasıyla yaktığını düşünen kesimdeyim. Geleneksel kıyafetler herkesin üzerinde hoş duruyor fakat Joon ki'de bir başka duruyor. Dövüş sanatlarındaki marifetlerini de göz önünde bulundurursak dizideki kılıç ve dövüş sahneleri göz dolduruyordu.

Eğer bu hiçbir şeyin değişmeyeceği anlamına
 geliyorsa yaşamak istiyorum


IU; dizide şimdiki zamanda yaşarken geçmişe giden Hae Soo karakterini canlandırmaktadır.  Daha önce Dream High ve Pretty Boy dizilerinde izledim. Güneş tutulması olduğu sırada suya düşmesiyle geçmişe gider.  Wang Wook'un eşi Hae'nin kuzeni olarak rekarne olmuştur. Bir anda kendini 9 yakışıklı prensin arasında bulmuştur. Diziye başlarken IU'nun oyunculuğuna dair bir çok kötü yorum okudum. Ben IU'nun oyunculuğunu sevimli bulanlardanım. Evet çok başarılı oyunculuğu yok ama sevimliliğinin vermiş olduğu enerjiyle o açığı kapattığını düşünüyorum. Netizenlerin abarttığı kadar kötü bir oyunculuğu yok. Lee Joon Ki'de dediğim gibi geleneksel kıyafetlerle güzelliğine güzellik katarak görsel bir şölen sergilediler.8. prensimiz aşkı için eşine yalvarmaya bile gitmiş.ee Hae Soo bu girmediği kalp huzur vermediği hayat yok gibi tüm prensler ona hayran ..bu hayranlık onun samimiyetinden,cesaretinden ve kararlılığından geliyor..ve onlara her bölüm yeni yheni kelimeler öğrettiğinde çocukların halerine kopuyorum 

"Aşk ve güç, ikisi de yüreğindedir."

Kang Ha Neul; dizide Taejo'nun 8.oğlu olan Wang Wook karakterini canlandırıyor. To The Beautiful You, Monstar, The Heirs Angel Eyes, Misaeng dizilerinde izledim. O, prens Wang So ile aynı babadan ama farklı annelerden dünya gelmiştir. Onun karakteri, edebiyatta ve dövüş sanatlarında yetenekli olduğu kadar da sekizinci oğul olmasına rağmen tahtın varisi olma gibi bir arzusu olduğunu görmemek imkansız. Dizinin ilk bölümleri aşırı sevdiğim şartlardan dolayı bile olsa değiştiği için sinirlendiğim karakterlerden biri oldu kendisi Rengi belli etme konusunda donuk mimiklerine hayran kalmamak elde değil. Kısacası Kang Ha Neul oyunculuğunu konuşturduğu bir yapıma daha imzasını attı. İkinci adam ya da oyuncuların gençlik yıllarını izlemek yerine onu artık başrolde görmek istiyorum. İzlerken dramın dibine vurmak istiyoruz.










"Onun hayali Goryeo’nun kralı olmak"


Hong Jong Hyun;dizide Kral Taejo'nun 3.oğlu Wang Yoo karakterini canlandırıyor. Daha önce Her Lovely Heels dizisinde izledim. Wang So ile aynı anneden dünyaya gelmiştir. Kraliçe olan annesi onu çok küçük yaşından itibaren bir kral olması için eğitmiştir. Bu durum onun kibirli ve hırslı biri olmasına sebep olmuştur.  Gel gelelim fasülyenin faydalarına. Dizi boyunca rengi en net şekilde beli eden karakter. Hareketleri, konuşmalarıyla açık açık "Ben kral olacağım" diyordu. O yüzden kötü bile olsa dizideki en dürüst karakterdi. Sırf annesi onu sevsin diye her dediğine peki diyen bir Prens. Ne yazık ki annesinin gölgesinden kurtulamadı. Hong Jong Hyun çiçek oğlan gibi olduğu bir dizide izlemiştim. Fakat sert yüz hatları ve mimikleriyle kesinlikle kötü karakter oyunculuğuna adını altın harflerle yazdırabilir. Kesinlikle düşünmeli.




Haylaz bir genç kan.

EXO üyesi Beakhyun; dizide Kral Taejo'nun 10.oğlu Wang Eun'u canlandırmaktadır. Oyunculuk çıkışını bu diziyle gerçekleştirdi. Wang Eun karakteri diğer prenslerin aksine şaka yapmaktan hoşlanan haylaz kişiliği vardır. Tahta gözü olmayan Prensi vatana ihanet suçundan öldüren 3.Prense ne desem bilmiyorum. Bıraksaydın çocuk, eşiyle mutlu mesut yaşasaydı. Eun'un en komik halleri Hae Soo'ya aşkını itiraf sahneleriydi. Beakhyun, çok iyi oynadı. Sevecen halleriyle bizi güldüren sonrasında da hunharca ağlatan bir karaktere can verdi.Diziyi izleyip Eun karakterini çok sevmeyen yoktur. Bu yeterli bence oyunculuğunun iyi mi kötü mü olmasını göstermesi açısından. Beakhyun'u bir çok dizide görmek istiyorum.

Derinliği ve zarafeti ile


Nam Jo Hyuk dizide Kral Taejo'nun 13.oğlu Wang Wook'u başka bir deyişle Beak Ah'ı canlandırıyor. Daha önce Surplus Princess Who Are You: School 2015 Cheese in the Trap dizilerinde izledim. Diğer prenslerin aksine sanata karşı doğuştan yeteneklidir. Wang So'nun en çok güvendiği kardeşidir. Taht kavgaları arasında kimsenin arkasından iş çevirmeyen iki prensten biriydi. Diğeri tabi ki Eun'du. Onun tek iş çevirdiği kişi Woo Hee oldu. Beak Ah bir de Hae Soo ile yakın arkadaş olmayı başaran biri olmayı başardı. Son anına kadar kararlarından hep ona destek çıktı. Nam Jo Hyuk büyük bir çıkış yakalayacağını önceki dizilerinde dile getirdim diye hatırlıyorum. Her girdiği role kendinden bir şeyler katmayı ihmal etmiyor. Onun hamurunda aktörlük var. Korelilerin bir tabiri var ya "Çiçek oğlan" tam da öyle .
Her zaman kardeşlerinin genci
Ji Soo dizide Kral TaeJo'nun 14.oğlu Wang Jung'u canlandırmaktadır. Aynı zamanda prenslerin en küçüğüdür. Wang So ve Wang Yo ile aynı anneden dünyaya gelmiştir. Daha önce ; Angry Mom, Cheer Up!Page TurnerDoctors, Fantastic dizilerinde izledim. Yaramaz bir kişiliğe sahip olmasının yanında savaş sanatlarına ilgilisi oldukça fazladır ve bu konuda oldukça yeteneklidir. Wang Jung kötü kraliçe ve kötü ağabeyinin dolduruşları arasında temiz kalmayı başaran bir Prens.  Hae Soo ona ilk sarıldığında, kalbi ilk kez onun için attı. Onun tek derdi Hae Soo'nun mutlu olmasıydı. Onunla arasındaki mesafeyi sevmesine rağmen her zaman korudu. Aralarında en şanslısı da oydu. Sevdiği kadın yanındaydı. Onun çocuğuna sahipti. Tutunacak tek dalı oydu. Ji Soo son yılların aranan oyuncusu. Bundan sonraki yapımlarda onu başrol görmek istiyorum.




Kalbimi istiyorsun?
İstediğiniz kadar gümüş alın.


Yoon Sun Woo dizide Kral Tae Joo'nun 9.oğlu Wang Won'u canlandırmaktadır. İzlediğim ilk yapımı. Wang Won'un annesini ailesi sayesinde çok zengindir.Prensler arasında en iyi anlaştığı ve sözünden çıkmadığı kişi Wang Yo'dur. Dizide karakter olarak sevmediğim tek Prens. Çünkü bir duruşu yok. Sürekli birilerinin arkasından iş çeviren her an herkesi satabilecek potansiyele sahip.Prens Won sadık bir insan olmadığı sürekli ikili oynamasının cezasını aldı. Bunun sonunda da hak ettiği ceza ona kesildi. Hae Soo'nun ''Bir gün Chae Ryung yüzünden çok pişman olacaksınız'' lafı da gerçek oldu. Ölmeden önce kızın ona ne hissettiğini bilerek öldü. Üzülmedim.
Ben kraliçe olacağım.
Eğer olamazsam o zaman
kim Majestelerini koruyacak?


Kang Ha Na dizide Kral Taejo'nun kızını yani prenses Hwangbo Yeon-Hwa karakterini canlandırıyor. Mirror of the Witch dizisinde izlemiştim. Wang Wook ile aynı anneden dünyaya gelmiştir.Abisinin aksine oldukça hırslı birisidir. Onun en büyük planı kraliçe olmaktır. Kralın onca çocuğu arasında en fettan olanı Prenses çıktı. Kraliçe olacak diye kötülüklerin en sağlamlarını yaptı. Kendi öz abisini sattı. Oysaki, o ölmesin diye sevdiği kadından vazgeçmişti. Wook "besle kargayı oysun gözünü" sözünün net en büyük örneği oldu. Kang Ha Na; geleceği parlak oyuncular arasında yerini alır. Bu tür karakter rollerinin hakkını vereceği kanaatindeyim. 




IU'nun sırf şu bölümdeki oyunculuğu bile yeterliydi. 
Küçük Görsel

Wang So'nun aski çok başkaydı. Başta "bir daha yanıma yaklaşma,seni öldürürürüm" diyen adam ne güzel sevdi Soo'yu Hae Soo; Wang So'nun yapayalnız, acılarla, kırgınlıklarla dolu dünyasına ilk ve tek dahil olan insan oldu. Onu dinleyen,onu düşünen, nasihat veren, onun için endişelenen, ona yardim eden, ondan korkmayan ilk insan oldu.Hae Soo, bu yaptığı bu davranışların adını "arkadaşlı" koydu Wang So "Ben sevginin o dediğin türlerinin hiç birini tatmadım. İster sevgi olsun, ister arkadaşlık hepsi ayni kapıya çıkıyor benim için" diyerek noktayı koydu. Tüm hayatı boyunca yalnızlık içinde yaşayan bu insanın tek varı yoğu bu kız oldu. Zamanla ve yavaş yavaş, ince ince aşık oldu 4.Prens...Endişelendi ve endişesini gözleriyle anlattı hep. Krallığı bile bir kenara atıp Hae Soo varsa onunla çıkıp gideceğini söyledi. Sevdiği kız suçlanmasın,ona bir şey olmasın diye 3 bardak zehir içti. Herkes sevdiği için bir şeylerden vazgeçer. Wang So canından vazgeçti sonra onun için ölümden vazgeçti.Tam iyileşmeden kızın yanına koştu. Soo idama götürülürlerken kılıcıyla engel olmaya çalıştı. Ve hiç bir prens kralın korkusundan kızın yanına yaklaşamazken bir tek o kol kanat gerdi. Onun yanında oldu. Hiçbir şeyi düşünmeden sadece ve sessiz sedasız yanında oldu...
Wang So güzel sevdi.

Wook'un aşkı ilk bölümler eşine rağmen göz doldursa da benim istediğim aşk değildi. İlk fırsatta arkasını dönmüş gibi olsa da aslında Wang Wook çok zor durumda kaldığı için böyle davranmak zorunda kaldı. Eğer kız kardeşininde işin içinde olduğu ortaya çıkarsa hain ilan edilecekler ve belki de ailecek öldürülecekler. Wang WooK un kaybedecek çok şeyi vardı. Wang WooK'un kızı gerçekten sevdiğini düşünüyordum. Prensler arasında taht hırsı yok olmayan tek kişiydi dizinin başlarında..Tabi biz senarist ne yönde yazarsa o yöne doğru bakış açımızı değiştirmek zorunda kalıyoruz.  Dizinin bir çok romantik sahnesi Wook ve Soo arasında geçtiğini düşünüyorum. Karısı öldüğünde aslında ben onu seviyormuşum diyerek tekrar Soo'nun peşinde olması gibi ayrıntılar olmasa daha hoş olurdu gibi geliyor.

Dizinin hiç kuşkusuz en asil kadını 4.Prensin eşi ve  Hae Soo'nun kuzeni olan Lady Hae'ydi. Ona kızı gibi baktı sahiplendi. Çocuğu olmamasına rağmen ona bir anne şefkati gösterdi. Onu hiç sevmeyen bir eş ile hep ilgilendi. Buna rağmen çizgisini bozmadı. Wang Wook' ise eşini kaybedene kadar onu sevdiğinin farkında değildi. Onu kaybettiği gün ben aslında onu seviyormuşum demesine rağmen bir kaç gün içinde unutması bence senaryonun gereksiz oyunlarından biriydi. Lady Hae oda gariban ta başından hiç eşinden sevgi görmedi, zorunlu bir evlilikti ama oda yinede sevdi, hep eşini düşündü eşi için yapmiyacak hiç birşey yoktu. öyleki eşinin başkasını sevdiğini anladığını ramen ses etmedi o yetmedi sırf eşi mutlu olsun diye sevdiğine kavuşmasi için yollar açtı şükür ömrü vefa etmedi o görüntüleri görmeye. Ne kadar sevsede çok zor olurdu be sevdiğini başkasiula baş göz etmek. Şu son sahne iç parçalayan cinsten..

Taht kavgaları için şu kardeşliği bitirdiniz be, vicdansızlar!

Saray hanımı Oh çok asil bir karakterdi zamanında kendi çocuğunu kaybetmişliğin verdiği acıyı biraz olsun Hae Soo'yu sahiplenerek giderdi sanki ve bir anne şefkati ile de onun yerine ölmeyi göze aldı. Keşke ölmeseydi ..Lady Oh kralın kimbilir kaç eşi arasında onun gönlüne taht kuran tek kadın. Nedimesi olarak neler çekti kralın kaç eşini onun için hazırladı ama yinede sevdi, çocuğundan ettiler yinede sevdi çok sevdiki o kadar acıya , izdiraba, kraliçenin işkencelerine dayandı pes etmedi (birileri gibi başını alıp gitmedi😒😒) sonuç kendisi gibi olmasını istemediği Hae Soo için feda etti

Wang Jung, canım benim. Mantıklı düşünemese de iyi çocuktu, Soo'yu sevse de ne başına dert oldu, ne üzdü, ne sıkıntı çıkardı, uzaktan sevdi ve sadece bekledi. Evlendikten sonra da ona iyi bakması, hâlâ arkadaşız merak etme demesi ve tabi en sonunda Hae Soo öldükten sonra Baek Ha'ya onu sevdiğini söylemesi, ağlaması, kıza hayattayken zaten kavuşamadı, aşkı ciddiye alınmadı üstüne bir de küllerini bile elinden aldılar.Dizinin güzel seven adamlarından biriydi Prenslerin en küçüğüydü.


1000 yıl öncesinin Kore'sinde devletin sürdürebilirliği adı altında bu günün deyimiyle ensest evlilik varsa bizim tarihimizde de 'Devletin Bekası' (devamlılığı) için pek çok cinayet işlenmiştir ki bu günün bakış açısıyla kabullenemeyiz ama olmuştur ve gerçektir. Birazcık tarihimizi okuyanlar Kanuninin öz evladını öldürttüğünü bilir.Bu gelenek Kardeş katli Fatihten başlayarak devam edip gitmiştir (taht üzerinde hak iddia eder diye özellikle kardeşler kan akıtılmadan boğdurulmuştur) ta ki hanedanın en yaşlı üyesi tahta çıkar kuralı getirilene dek. Doğudan Batıya her monarşinin tarihinde böyle kara sayfalar vardır. İğneyi başkasına batırırken çuvaldızı da kendimize batıralım ve olayları tarihi bağlamından koparmayalım. Adamlar tarihi gerçekleri dizilerinde kurgulamışlardı, bunu tartışmak dünyanın en saçma olayı.  Prensese gelince,küçüklüğünden beri veliaht olan yarı-kardeşlerinden biriyle evlenmeye programlanmışsa, soylular arasında ensest diye bir kavram yoksa, abisini kardeş değil de erkek olarak görebilecektir haliyle.
Bu günün mantığıyla ne taht uğruna işlenen cinayetleri ne de bu tür kardeşler arası evlilikleri onaylamamız mümkün değil ama gerçekler tarihte yerini almış, ne yazık ki bu durum böyle..

Dizinin finaline gelecek olursak;

Jung'un neden Hae Soo'nun el yazısı yüzünden mektupları kendi el yazısıyla değiştirdiğini anlamayanlar için kısaca açıklayayım. Kral, fermanları kendisi yazar ve sonra da kraliyet mührünü basar. Elinizde kralın el yazısını taklit edebilecek birinin olduğunu düşünsenize... Ülkeyi ele geçirmek isteyen ya da kraliyet emirlerini lehine kullanmayı düşünen art niyetli insanlar bunun için Hae Soo'yu kullanmaktan çekinmeyeceklerdi. Jung'un önüne geçmeye çalıştığı şey de buydu. Çünkü kralın el yazısını taklit etmek o dönemlerde suç olarak kabul ediliyor.Jung'un hata ettiği nokta mektubu kendi adıyla göndermek oldu. Eğer mektupta Hae Soo'nun adı yazsaydı olay çok daha farklı neticelenebilirdiki So'yla yüzleşirlerken Jung'un da yaptığı hatanın farkına vardığını görebiliyoruz.
Wang So ile kızının karşılaşmasında acaba Wang So küçük kızın kendisinden olduğunu anladı mı diye şüpheye düşenler olmuş. Evet, anladı. Hatta o an Hae Soo'nun neden onu bırakıp gittiğini de anladı. Muhtemelen Wang So'nun bunca yıldır kafasında oturtamadığı tek nokta buydu ve alması gereken cevabı da Jung'dan aldı. Bugüne kadar Hae Soo'nun her dileğini yerine getirdiği için bu dileğini de karşılıksız bırakmadı ve belki de onu mutlu edebilecek son şeyden de kızlarının iyiliği için vazgeçti. Sonuçta kendisi görmeyecek olsa bile bir yerlerde Hae Soo'dan bir parçanın yaşadığını bilmek Wang So'ya az da olsa bir teselli olmuştur.
Baek Ah ile Wook'un kızının karşılaşması biraz kafaları karıştırmış ve Woo Hee ile bağlantı kurulamamış. Wook'un kızı Baek Ah'nın gelecekteki eşi arkadaşlar. Dizide de muhtemelen Woo Hee'nin reenkarnasyonu gibi gösterilmeye çalışılmış. Sanırım ikisinin oğlu ilerde tahta çıkıyor. Bununla ilgili bir yazı okumuştum ama aklımda ancak bu kadarı kalmış.
Wang So ve Wook'un Hae Soo'nun yokluğunda fark etmeden birbirlerine tutunduklarını gördük. Nasıl oluyor o iş derseniz, şöyle izah edeyim. Sevdiğiniz biri artık bu dünyada olmadığında, onun da sevdiği birilerinin olduğunu hatırlayarak teselli bulursunuz. Sevdiğiniz kişinin bir zamanlar yanı başınızda olduğunun kanıtıdır bu. Wook'un merakla So'nun saltanatını takip edişi ve yaptığı işlerle içten içe gururlanışı ya da Baek Ah, Wook'un öldüğünü söylediğinde So'nun yüzünde beliren acı dolu ifade bunun bir kanıtı. Her ikisinin de içleri soğumuş, her ikisi de Hae Soo'nun gidişinin acısını birbirlerinden başka kimsenin anlayamayacağını fark etmiş. Bir şekilde sözsüz bir kader ortaklığı yapmışlar aslında. En çok içime oturan sahnelerden biri de bu oldu o yüzden.
Wang So ve Hae Soo'nun gelecekte karşılaştıkları sahne kesilmiş. Aslında böyle bir sahnenin var olduğu hem LJG hem de Jisoo tarafından onaylandı. Artık DVD'lerden mi öğreniriz yoksa bir özel bölüm gelir mi orası meçhul. Ama karşılaşmalarını muhtemelen göreceğiz.

Hae Soo'nun şarkısını duyduğumda ağladım, Wang So'nun Hae Soo'nun ölüm haberini aldığında "Benden bu kadar çok nefret ediyor olamaz değil mi?" deyişine ağladım, Jung'un küllerle bir başına oturuşuna ağladım, Wang So'nun küllere sarılıp yaralı bir kurt gibi inlemesine ağladım ama en çok da Hae Soo'nun Wang So'yu yapayalnız bıraktığını fark ettiğindeki pişmanlığına ağladım. Kim ne derse desin bana göre dört dörtlük bir dizi oldu Scarlet Heart. Eksikleri gözüme batmadı, aksine o eksiklerle daha da çok sevdim sanki. Finalin üzerinden bir hafta geçti ama hala duygulanmadan dizinin müziklerini dinleyemiyorum. Bu dizi kalbimde öyle bir yer etti ki, kolay kolay kimse yerini dolduramayacak bu gidişle. Bir ihtimal yeni sezon gelirse azıcık teselli bulurum ama o da pek mümkün görünmüyor. Yine de pozitif düşünelim ki gerçek olsun.Gerçi yeni sezon olmasa da dizinin sonu beni tatmin etti açıkçası, mutlu anları döndürüp döndürüp izlesem bana yeter.

Z.Hera diziside Park Soon Deok karakterini canlandırıyor.Bir güzel sevende 10.Prensesi çocukluğundan beri seven, generalin savaşçı kızı. Muradına eriyor ermesine Eun'un eşi oluyor. Hiç bir zaman çocukluk aşkından vazgeçmedi.Sevilmedi ama o pes etmedi  hep sevdi hep sevdi. Kocasının gönlü başkasındaydı yine sevdi. okadar sevdik sevgisi eşine de geçti:Bir güzelde o sevdi. Onun için kendini feda etti. Mutlu etti, mutlu oldu.
En acısı generalin kızının ölümünün ardından çektiği acı. Güçlü kudretli bir komutan ama tek kızını bile koruyamıyor. Bu da aslında makam mevki sahibi olmanın bile bazen hiçbir anlamı olmadığını gösteriyor. Böyle olacağını bilseydim ona mani olurdum. Gerçi bunun olacağını bilse bile yolundan dönmezdi o. Soon Deok'um öyle bir kızdı işte. Neyse o ve değişmek nedir bilmeyen.

Girl Generetion grubunun güzel sesi Seohyun Woo Hee karakteriyle karşımıza çıktı. Woo Hee karakteri hakkında pek bilgi vermek istemiyorum. Dizideki gizemini çok sevdiğim için. Onur bir Prenses. Beak Ah ile sonsuza kadar mutlu olsunlar isterdim.

Dizinin müzikleri harikaydı. EXO-CBX "For You"  "Ost Kraliçesi Taeyeon "All With You" " Locco&Punch "Say Yes" I.O.I "I Love You, I Remember You" Baek A Yeon "A Lot Like Love" EPIK HIGH&Lee Hi  " Can You Hear My Heart " Lee Hi "My Love" "Sun Hae Im "Will Be Back" SG Wannabe "I Confess" Jung Seung-Hwan "Wind" DAVICHI "Forgetting You" şarkılarını sizler için seçtim.

Albümü dinlemek için; TIKLA

İlk bölümler genel olarak eğlenceli olsa da sonra öyle bir drama bağlıyor ki bir daha çıkamıyorsunuz dramın içinden, bundan daha üzücüsü olamaz, bundan daha fazla ağlayamam diyorsunuz, sonraki bölümde daha çok ağlarken buluyorsunuz kendinizi. Fakat tavsiyem final de dahil dram olan bir dizi olsa da dram sevmeyenler için bile izlenmesi gereken bir dizi. Çok etkileneceksiniz, diziyi tüm benliğinizle hissedeceksiniz, yaşayacaksınız..

Dizi için puanım; 9/10

17 Oca 2017

The K2 / Kore Dizisi

Bir TVN dizisiyle daha sizlerle beraberim. Sanırım TVN kanalıyla aramda gönül bağ oluştu. Kaliteli oyuncularla kaliteli işler çıkarmaya devam ediyor. Arada kurgusal sorunlardan dolayı dizilerin seyrinde sıkıntı olsa da onların iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. The K2 dizisinin başrollerinde Ji Chang Wook, Yoona, Song Yoon A ve Cho Seong Ha yer alıyor. Yönetmenliğini Kwak Jung Hwa yaparken senaristliğini ise Yong Pal dizisinde tanıdığımız Jang Hyeok Rin yapmaktı. Dizinin konusu; Eski bir paralı asker olan Je Ha esrarengiz olarak saklanmaktadır. Ülke ülke yerini değiştiren genç asker tesadüf eseri kendini intikam ateşinin içinde bulur. Kendisini öldürmeye çalışan başkan adayının eşi Yoo Jin ile karşı karşıya gelir. Gelişen olaylar sonrasında JSS olarak kurulan güvenlik şirketinde koruma olarak görev almaya başlar. Onun oradaki göre başkanın adayını herkesten sakladığı kızı Anna'yı korumaktır.
Ji Chang Wook; dizide Kim Je Ha karakterini canlandırıyor. Daha önce Empress Ki ve Healer dizilerinden hatırlayacaksınız. 'K2' olarakta bilinen eski bir paralı asker olan Kim Je Ha karakteri, soğuk ve alaycı bir kişiliktir. Je Ha paralı asker olduğu bir dönemde Irak'ta görev almaktadır. Je Ha karakterinin gizemi dizinin ilk bölümlerinde ortaya çıkıyor. Ji Chang Wook duygusal-aşk temalı dizilere ne kadar yakışıyorsa aksiyon dizilerine bir o kadar yakışıyor. Healer dizisinde az çok aksiyon sahnelerini görmüştük Fakat K2 dizisinde üst düzey dövüş sahnelerine imzasını attı diyebilirim.
Yoona dizide Go Anna karakterini canlandırıyor. Daha önce Love Rain, ve Prime Minister & I dizilerinde izledim. Anna güçlü başkan adayı olan Jang Se Joon'un herkesten sakladığı kızıdır. Annesi, ünlü eski bir yıldızdır. Babasının herkesten sakladığı bir kız olarak büyük travmalarla büyümüştür. Bu yüzden anthrophobia’dan (toplumdan korkma korkusu) muzdariptir ve yanıp sönen ışıklar görünce panik yaşamaktadır. Çekilen bir fotoğrafı üzerine İspanya’dan Kore’ye geri dönmek zorunda kalır. Bir çok kişinin aksine ben Yoona'nın oyunculuğunu seviyorum. Belki de naif bir güzelliği olduğu için tuhaf bulmadım oyunculuğunu. Şunu söyleyebilirim ki oyunculuk konusunda kendine bir çok şeyi katarak Anna karakterini canlandırdı. Özellikle ilk bölümler hiç konuşmadan sadece ifadesiyle duygularını izleyiciye geçirebilmesi harika detaylardan biriydi. Onun oyunculuğunu beğenmeyen bir çok kişiye kendini nasıl geliştirdiğini göstermiş oldu. Daha dizi yayındayken King Loves dizisinde Siwan'la oynayacağı kesinleşmişti.
Song Yoon A; dizide Choi Yoo Jin karakterini canlandırıyor. Konuk olduğu bir iki dizi dışında daha önce kendisini hiç izlemedim. Choi Yoo Jin; Jang Se-Joon’un eşi olan Choi Yoo-Jin karakterini canlandırmaktadır. O, chaebol bir ailenin kızıdır. Onun karakteri, halk tarafından yaptığı iyilikler ve güzelliği ile tanınır. Ancak, istediklerini gerçekleştirmek için önüne çıkan herkese zalimce davranır. Melek yüzünün altında şeytanlıklar olduğunu unutmamak lazım. Dizideki oyunculuğuyla kendini hayran bıraktı. Doğru konuşmak gerekirse performansıyla başrol oyuncuların önüne geçti diyebilirim.
Cho Seong Ha; dizide Jang Se Joon karakterini canlandırıyor. Sungkyunkwan Scandal, Paradise Ranch, Nice Guy, IRIS 2, Gu Family Book, Local Hero dizilerinde izlemiştim. Jang Se Joon.; üçlü bir başkan adayıdır. O, Choi Yoo-Jin’in kocası ve Ko An-Na’nın babasıdır. Şu zamana kadar sayısız dizi izledim. Ne yazık ki canlandırdığı karakterden dolayı olacak baba hissiyatını veremedi. Dizide kendi adıma sevmediğim karakterlerden biri desem yanlış olmaz

Song Yoon A ekranda ilk göründüğü ropörtaj sahnesinde, benim burada ne işim var diyen şaşkın ev hanımı izlenimi verdikten sonra beni tümüyle ters köşe yapan bir karakter. Ji Chang Wook ile olan sahnelerinde, bilhassa kurgulanan çekim ile Yoo Jin'in şeytana pabucunu ters giydiren karakterini Anna'nın masumiyetini daha belirgin kılan bir ayrıntı olarak yorumladım. Kurguda aksayan bir şeyler var,örn.sırf Anna'nın babasının rakibini Je Ha nezdinde kötü kılmak için eklendiği belli olan Irak çölleri ve Arap kız sahnesi.. 

Çok mu farklı bir senaryosu mu vardı? 

Hayır.

Ama kamera açıları, kullanılan teknoloji bayağı iyiydi.Şarkıları da güzeldi. Oyunculuklara gelirsek Choi yo Jin tek kelime ile harika bir oyuncuydu. Ji Chang Wook ile başladığım diziye Song Yoon A için devam ettim. Girdiği rolün hakkını sonuna kadar verdi. Ji Chang Wook  müthiş bir oyuncu. Healer dizisinde de buna benzer aksiyon sahneleri vardı ama bu dizide kendini bayağı aştı, ne kadar çok çalıştığı, ne kadar emek verdiği, yorulduğu zaten bir daha aksiyon dizi çekmek istemiyorum demesinden belli. Bir sonraki yapımı aksiyon olmasın ama sonrasında tekrardan böyle dizilerde yer almalı. Yoona'nın duru güzelliği rolüne o kadar oturmuştu ki insanın izlerken bağrına basası geliyordu. Oyunculuğunu zaten seviyor olmama rağmen bu dizide kesinlikle kendi aştı. 


Dikkat! Bir sonraki paragraf spolier içerir.

Öncelikle dizinin aksiyonu ve entrikaları muazzamdı. Lakin senaryoda bir çok eksiklik olduğunu söyleyebilirim. Mesela Je Ha'nın

Son 2 bölümde de diziyi Yoo Jin karakteri sürükledi. Zaten bu karakteri diziden çıkart dizide çok az izlenebilir şey kalır benim gözümde. En boyutlu yazılan ve en iyi canlandırılan karakter o oldu. Anna’nın annesini beklediğim gibi o öldürtmemiş, ama ölürken de seyirci kalmış. Tam da o nokta hayatında kırılma noktası olmuş ve aslında kendini de o olay sonrası hiç affedememiş gibi görünüyor. En büyük kaybeden o olduğu halde kadın ölürken bile asaletini kaybetmedi. Bence yalnız ölüm ona daha çok yakışırdı. Bazı oyuncular vardır oynadığı karakteri alıp bambaşka yerlere taşırlar, izlemeye doyum olmaz. Jang Se Joon' un son anda dayanamayıp Choi Yoo Jin' in yanına gitmesi onu yalnız bırakmaması ve birbirlerine sevgiyle sarılarak ölmeleri farklı bir yaklaşım olsa da dizinin aseletine yakışmadı gibi. Choi Yoo Jin yıllarca sevilmeden sevmiş bir kadındı. Jang Se Joon ise onun kızının annesini öldürdüğünü düşündüğü için ve kendisinin bir kukla gibi yaşamasına sebep olduğundan dolayı ona kızgın ve kırgındı. Hoşuma giden ayrıntılardan biri, JSS ekip liderinin JeHa'yla sonradan gelişen dostluğuydu. Dizinin bana kalırsa eksik yanlarından biri bu ekibi arka planda tutmaları oldu.
Aksiyonun aranan ekibini bu şekilde maskelerle görmek güldürdü.

Dizinin müzikleri Yoona "Amazing Grace" Spica grubundan Kim Bo Hyung "Same day" Park Kwang Sun "As If Time Has Stopped" U Sungeun "Sometimes" Min Kyunghoon "Love You" şarkıları dikkatimi çeken şarkılar oldu.

Albümü dinle; TIKLA

Bol aksiyonlu bir diziydi. Yalnız son bölümler özellikle 15.bölüm beni yordu açıkçası. Bazı şeyleri berbat etmiş senarist. Adam ağır yaralandı iki gün kendine gelemedi. Üçüncü gün önüne geleni patakladı hem de iki büklüm. Kız yurtdışına gidiyor, uçak kalkacak, nasıl anladın birader orda olduğunu, zaman bile yok. Kız uçaktan indirilip kaçırıldı. Polise bir milletvekili kumanda ediyor filan. O ediyor da diğeri edemiyor mu? Sanki polis müdürü mübarek hemen ekipi yollayın diyor gidiyorlar. İnandrıcı değildi bunlar. Kopukluk olmuş o sahnelerde. Bir de bomba patlatacak kişi kendisi yukarı çıkıyor. Bir sürü adam var. Onlara rest çekiyor, ipi kopartıyor kaçıyor falan. Onlar da öyle bakıyorlar. Olmamış. Yani 10'luk diziyi son iki bölümde bozdular. Bozuk plak gibi yaptılar yani. Notum 8 oldu. Aksiyon sahnelerini beğendim, heyecanı bol bir diziydi. Herkes rolünü çok güzel oynadı. Bazı aksamalar olsa da. Yalnız Song Yoon A dizinin bir numarasıydı. Helal olsun. Oyunculuğuna 10 üzerinden 10 veriyorum. Yardımcı kadın oyuncu dalında aday olur. İzlemeyenler bu kadar küçük şeylere takılmazlarsa mutlaka izleyebilirsiniz.

Diziye puanım 7,6/10

16 Ara 2016

Moorim School / Kore Dizisi




KBS2'nin dizisi olan Moorim School'un konusu yalnızca yüksek akademik puanlara odaklanmış bir okul değildir. Bu okulda, öğrencilere dürüstlük, inanç, özveri ve iletişim de dahil olmak üzere erdemli bir insan olmayı öğretmektedirler. Okulda bulunan öğretmenler ve öğrenciler farklı ülkelerden gelmişlerdir ve her birinin kendi hikayesi vardır.


  • Lee Hyun Woo dizide, eski bir idol olan Yoon Shi Woo karakterini canlandırmaktadır. Hyun Woo daha önce  To The Beautiful You, Scholar Who Walks the Night  dizilerinde, Secretly Greatly  ve Northern Limit Line filmlerinde izledim . Dizideki karakteri, 'Moebius' grubunun lideridir ve kibirli bir kişiliğe sahiptir. O, popülerliğini yitirdikten sonra Moorim Okulu'na kaydolur ve burada yetişir. Kibirli karakterinin ona verdiği imajdan kurtularak farklı bir çevreye sahip olur. 
  • Seo Ye Ji dizide, kör babasına bakan Sim Soon Duk karakterini canlandırmaktadır. Daha önce sadece Diary Of A Night Watchman dizisinde izledim. Dizideki en kötü oyunculuğun sahibiydi. Sadece tarihi dizilerde oynamalı. Soon Duk  karakteri, babasından gizli Moorim School'a gider.Aynı zamanda yarı zamanlı işlerde çalışmaktadır.
  • VIXX grubunun üyesi Hong Bin dizide, babası "Shanghae” şirketinin başkanı olan zengin Çinli bir iş adamı ve annesi Koreli bir kadın olan Wang Chi Ang karakterini canlandırmaktadır. Onun karakteri, özgür bir ruha ve çekici bir kişiliğe sahiptir. Hong Bin'i izlediğim ilk dizisi. Diziyi oyunculuk bakımından götüren iki kişiden biriydi. Chi Ang karakterine çok iyi şekilde büründü:
  • Jeong Eu Gene dizide, Moorim School'un ilkeci kızı Hwang Sun A karakterini canlandırmaktadır. Daha önce Because It's The First Time dizisinde izledim. Diziyi hem canlandırdığı karakter ile hemde oyunculuğuyla ayakta tutan iki kişiden biriydi. Onun karakteri, haksızlığa karşı kayıtsız kalamayan gerekirse müdür olan babasına bile kendisini ezdirmeyen bir karaktere sahiptir.

Başlarında zevkle izlediğim ortalarında aşırı sıkıldığım bir dizi oldu. Fakat sonunu iyi bitirmeleri ise gözümde artı puan kazandılar. Dizinin son birkaç bölümünden beri Chi Ang'ı öldürmelerinden çok korkuyordum ancak bu olmadığından dolayı bir artı puanda oradan aldı senarist. Bu diziyi izlenilir kılan tek şey,  Yoon Shi Woo & Wang Chi Ang dostluğu. O ne güzel bir dostluktu öyle. Tanışma ve kaynaşmaları fazlasıyla güzel işlendi. Bu da ilk bölümlerde gerçekleştiği için izlenebilir oluyordu..Bunun dışında ne konu, ne gizem ne de kurgu çok iyi değildi.  Finalde  Chi Ang ve Shi Woo'nun dostluğunun hala devam ediyor olması çok güzeldi. Hwang Moo Sung ve Chae Yoon'un hala arkadaş olması ve Sun A ile olan diyalogları da çok güzeldi. Finalde en güzeli de her karakterin şuan ne yaptığını göstermeleri oldu sanırım. Tabi eksiklere rağmen..

Dizinin müzikleri dizideki en güzel öğeydi. Lee Hyun Woo "One Thing" VIXX "Alive" ve "The King" grubun vokali Ken "When I See You" seslendirdi. EXID grubundan Hani "Fire" Ha Seong "Run" şarkıları benim dikkatimi çeken şarkılardı.

Albümü dinlemek için; TIKLA

Diziyi öner misin diye sorarsanız. Önermem. Oyuncular için izleyecekseniz ya da dizisiz kaldıysanız izleyebilirsiniz. Ben izlerken ilk 5-6 bölümden sonra aşırı sıkıldım.

Dizi için puanım; 5,5/10

15 Ara 2016

Train to Busan


Uzun zamandır yoğunluğumdan dolayı dizi veya film izlemeye vaktim olmuyordu. Fakat bugün o eşiği geçip sonunda dün izlemeye fırsat bulduğum Train to Busan filmiyle geri döndüm. Film vizyona girmeden önce film hakkında bir çok haber okudum. Açık konuşmak gerekirse filmin başrollerinde Gong Yoo ve Ma Dong Seok'un olacağını öğrendiğimden anda beklentimi çok yüksek tuttum. Train to Busan filminin senartistliğini ve yönetmenliğini Yeon Sang Ho yaptı. Filmin konusu; Yıkıcı bir virüs Güney Kore’yi etkisi altına alır. Bu sırada Seul’den Busan’a gitmekte olan trendeki yolcular hayatta kalma mücadelesi verir.

Film gişede rekorlar kırdı, festivallerde gösterildi ve herkesin takdirini kazandı. Durum böyle olunca bizdeki beklenti de tavan yaptı.Yönetmenin kalitesi, büyüğünden küçüğüne oyuncuların yeteneği, araya sıkıştırdıkları dramatik ögeler filme bağlanmanıza vesile oluyor.

Güney Koreliler bir zombi filmine el atmamıştı ona da el attılar iyi ki de attılar. World Z, Ölümcül Deney vs. bu türdeki bütün zombi filmlerini unutun çünkü bu film başka onlar kadar efektif kurgusal değil ama bu türe bile adamlar duygularını katmışlar. Bir zombi filminde duygulanma oranı yada ağlama ihtimali nedir? Bazı filmler vardır boğazınıza bir yumru gibi gelip dayanır, içinizden bir parça kopar gider, zihniniz allak bullak olur bir süre kendinize gelemezsiniz. Şimdi zombili filmde ne alaka diyeceksiniz ki ben bu tarz filmlerden gram etkilenmem ama bu Güney Koreli arkadaşlar yine rahat durmamış dramı sıkıştırmışlar araya İşte bu film o yüzden farklı bu tarz G.Kore filmlerinin reklamı yapılmıyor ülkemizde pek bilinmiyor benim gibi Güney kore sinema, dizi sektörünü seven veya araştırıp didikleyen izleyiciler ancak izleyebiliyor. 

Mantık hataları yok mu?
Var. 
Kurguda sıkıntı yok mu ? 
Var.
Senaryo çok mu iyi? 
Değil. 

Önemli olan bu türde bile duygusal olarak bir şeyler verebilmesi ve izleyiciyi etkileyebilmesi.Film oldukça heyecanlı ilerliyor öyle ki durup düşünmeye vakit bırakmıyor. Kızıyorsunuz, gülüyorsunuz, ağlıyorsunuz, korkuyorsunuz yaşayabilecek tüm duyguları yaşıyorsunuz. Film bu gerilim dolu anların yanı sıra ailede bitmeyen sevgi, kazanılan dostlara olan bağlılık ve verilen sözlere olan aşinalığı içeriyor. Kalite kokan bir film olduğunu söyleyebilirim. . Konunun bütünlüğü öyle bir güzel korunmuş ki sağlam olmasının temeli buraya bağlanıyor. Trenden bir türlü kaçışın olamaması ve arda gelen mantıklı fikirler filmi "Film" yapan etken oluyor. Bu dramın önünde duran asla bitmeyen bir aksiyon var tabi ki. Hollywood'un elbet harika zombi konulu filmleri var. "Ben Efsaneyim, Dünya Savaşı Z, 28 gün Sonra, 28 Hafta Sonra..." Fakat bu Güney Kore yapımının da en iyiler arasına girmesi gerektiğini düşünmekteyim. 


Gong Yoo'nun oynadığı yapımlar arasında şu ana kadar en iyisi Train of Busan oldu.  Böyle kaliteli yapımlarda yer alması onun adına harika olur. Bu filmle beraber yerini sağlamlaştırdı. Şu anda Goblin dizisinde oynuyor. Dizi hakkında bir çok olumlu yoruma denk geliyorum. Filmde ki oyunculuğunu beğendim. Özellikle finalde sergilediği oyunculuk harikaydı. Dizide Kim So Ahn, Gong Yoo'nun kızını canlandırıyor. Güney Kore'de çocuk oyuncuların sergilediği oyunculuklar bir çok aktör ve aktiristler daha iyi. Filmi izlediğinizde bana hak vereceksiniz. Ma Dong Seok'un daha çok dövüşlü dizi ve filmlerde izlemek istiyorum. Filmde genç oyuncular Cho Woo Sik ve Wonder Girls grubundan Ahn So Hee'de yer alıyor.

Ayrıca Hollywood  filmi uyarlayacak. "Train to Busan" filminin birincil yatırımcısı, NEW Şirketi bu konu ile ilgili, "Çeşitli uluslararası yapımlarda büyük başarılar elde etmiş olan en iyi Fransız film stüdyosu Gaumont'la işbirliği yapmaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Bu fırsat sayesinde, Kore filmlerinin uluslararası izleyicilerle daha fazla buluşmasını umut ediyorum.” dedi.Gaumont şirketinden bir delege, 69. Cannes Film Festivali’nde izledikleri "Train to Busan" filmine âşık olduklarını ve benzersizliği ile Amerikan sinemaseverlerini büyüleyeceğini belirtti. Yapılan Antlaşma dün gerçekleştiği için henüz filmin Amerikan uyarlaması hakkında (filmin adı, gösterim tarihi vb.) herhangi bir bilgi verilmedi.

Bir filmi film yapa unsurlardan biri de müzikleri Bu yapımın da müzikleri güzeldi. Bir kriz anında insanların birbirlerine nasıl davrandığını gerçekçi şekilde göstermiş, dram-aksiyonu güzel harmanlamış, Bir kaç mantık hatası vardı tabi ki ama izleyin derim heyecanı yüksekte tutmayı başarıyor.

Filmin için puanım; 8,5/10

6 Ara 2016

16 yıl sonra geri dönen grup: SECHS KIES



Sechs Kiess grubunun varlığına bir çok kez  müzik programlarında ve dizilerde geldim. Reply 1997'yi izleyenler hatırlar, o zamanın popüler grubu H.O.T ve Sechs Kiss gruplarına yer verdiklerimi. Sechs Kiess grubunun lideri Eun Ji Won'da dizinin oyuncularından biriydi. Her seferinde kendi yaptığı rapi gömmesi harika ayrıntılardı. Eun Ji Won'u  o diziden beri takip ederim. Geri dönüşü harika oldu diyebilirim.Bilmeyenler için Sechs Kies hakkında kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum.

Sechs Kies, 1997 yılında Daesung Entertainment tarafından kurulmuş Güney Koreli erkek idol pop grubudur. Sechs Kies "Six crystals (Altı kristal)" (Grup 6 üyeden oluşuyor, bu yüzden 6 kristal denmiş.) İsminin anlamı "Sechs" Almanca 6 demek. "Kies" her ne kadar Almanca "Çakıl" anlamına gelse de "crystal (Kristal)" olarak tercüme edilmiş. Halk arasında ve fanları tarafından kısaca "Jekki" olarak da anılmaktadırlar. Geçmişte resmi fan clup ismine "Dear Sechskies Friend (DSF)" adı verilmişti. Şimdilerde ise "Yellow Kies" denilmektedir. Grubun resmi fan club rengi sarıdır.

6 üye de birleşme konserine katıldı. Hayranlar özlem dolu bekleyiş içerisinde grubun bir gün hep birlikte konser vereceklerine inançları tamken, Ko Ji-yong'un bu konsere katılıp katılmayacağı ise muallaktaydı. Kendi solo albümlerini çıkaran ve televizyon showlarında yer alıp eğlence sektöründe çalışmaya devam eden grup üyelerinin aksine Ko Ji-yong bu sektörü tamamıyla bırakmıştı. Ko Ji-yong eğitim için yurt dışına gitmiş ve Kore'ye döndüğünde iş kurarak, kendi işinin patronu olmuştu. Ko Ji-yong ayrıca evlenmiş ve bir de oğlan çocuğu dünyaya gelmişti. Bu sebepledir ki birleşme konseri için Ko Ji-yong'u ikna etmenin son derece zor olacağı aşikardı. Ne var ki, Infinite Challenge Ko Ji-yong'u birleşme konseri için ikna etmeyi başarmıştı.

Sechs Kies, single albümleri "School Song" ile 15 Nisan 1997'de KBS Music Bank programında ilk defa sahne alarak çıkış yaparken, 20 Mayıs 2000 yılında Dream Concert'de son performanslarını sergileyerek dağılmışlardır. Ancak 16 yıl önceki o son performanstan sonra grup, 14 Nisan 2016 tarihinde yeniden birleşmek adına Seul Dünya Kupası Stadyumu'da (Sangam Stadyumu olarak da bilinir.) konser verdi. Birleşme konseri fikrini ortaya atan da ve bu konseri organize eden de popüler Güney Kore TV Programı Infinite Challenge oldu. MBC'nin sevilen programı Infinite Challenge, 16, 23, 30 Nisan 2016 da birleşme konseri için yapılan hazırlıkların kısa kısa filmini yayınladı. 11 Mayıs 2016'da YG Entertainment Sechs Kies (Eun Ji Won, Lee Jae Jin, Kim Jae Duc, Kang Sung Hoon, ve Jang Su Won) ile sözleşme imzaladığını resmi olarak duyurdu.

16 yıl...Tam 16 yıl sonra ilk geri döndüler. Three Words şarkısının yapımı Tablo ve Future Bounce'a ait.  Single'ın piyasaya sürülmesinden kısa bir süre sonra en önemli 8 müzik listesinde üst sıralarda yer alırken diğer listelerde ise all-kill yaptı. Şarkıyı ilk dinlediğimde 2000'lerin başındaki şarkıları havasını aldım. O zamanlar çocuk olmama rağmen kpop takip etmesem de yabancı bir çok şarkıya hakim geçirdiğim bir dönemdi. Aşağıda paylaştığım video Three Words şarkısının klibi. Klibi izlediğinizde ayrılış ve kavuşma sürecini çok güzel bir şekilde ekrana taşımışlar.

Efsanevi Couple şarkılarının 2016 versiyonuyla geri döndüler. Müzik videosunda grubun üyeleri muhteşem görünüyor. Klipte yer alan karlı sahneler Japonya'da çekildi. Şarkının eski versiyonu için; TIKLA.

Geçtiğimi aylarda Fantastic Duo programına konuk olan gubun hayranlarla olan iletişimi ve etkileşimi beni fazlasıyla etkilemişti. Video da sizin için bonus olsun.

Grup hakkında bir çok bilgi edindim şarkılarını uzun zamandır dinliyorum. 90'lar ve 2000'in başında yayımlanan yerli veya yabancı her grup kaliteli müzik ile gönülleri fethetti. Özellikle kpop sektöründe eski grupların tekrardan geri dönüş yapması aşırı mutlu ediyor. Umarım Sechkiess grubunu seversiniz.

15 Kas 2016

Mask / Kore Dizisi


Hayatı arzuladığınız bir hale getirmek mümkün müdür? Byeon Ji Sook babasının borçları ve peşini bırakmayan tefeciler yüzünden her zaman zor bir hayat sürmüştür. Çaresizce daha iyi bir ailenin çatısı altında dünyaya gelse hayatı nasıl olurdu diye merak etmekte ve para için kaygılanmadan yaşamak istemektedir. Bir dizi olay sonunda kendisine çok benzeyen Eun Ha adında zengin bir kadınla karşılaşır. Eun Ha'nın kimliğini kullanarak daha iyi bir hayat sürme şansını yakalar. Min Woo adında etrafındakilere güvenmeyen bir iş adamı ile tanışır. Min Woo Ji Sook'un tanıştığı diğer insanlara benzemediğini fark ettiği zaman ondan etkilenmiştir.
Ji Sook bakalım bu oyuna ne kadar devam edebilecek ve gerçek kimliği ne kadar saklayabilecektir?

Ju Ji Hoon dizide Choi Min Woo karakterini canlandırıyor. Daha önce Princess HoursMedical Top Team dizilerinde izledim. Choi Min Woo aile ve arkadaş ortamı sıcaklığından yoksun fakat varlık içinde büyüye bir genç adamdır. Eun Ha ile kağıt üzerinde evlenir. fakat Ji Sook, hayatına eksik olan bir şeyi katmıştır. Bu sebeple Choi Min Woo bu kadının hayatında kalmasını istemektedir. Diğerleri Ji Sook'un gerçek kimliğini ortaya çıkarmaya çalışırken, geçmişine aldırmadan onu seven genç bir adam.
Soo Ae dizide Byeon Ji Sook ve Eun Ha adında iki karakter canlandırıyor.  Daha önce Athena: Goddess of War dizisinde izledim. Ji Sook; babasının borçları yüzünden zor günler yaşayan ve sonunda geçmişini ve kimliğini saklayarak zengin bir ailenin gelini olan genç bir kadın olan Eun Ha'nın hayatını yaşamaya başlamışlar. Varlıklı ve saygın bir aileden gelen Eun-Ha, Min-Wo ile kağıt üstünde bir evlilik yapmak üzere nişanlanmıştır. Onun karakteri, soğuk bir kişiliğe sahiptir. Ji Sook olarak aşka inanmamakla beraber, aşkın para israfından başka bir şey olduğunu düşünmemektedir. Etrafındakilerin kimisi rolüne devam etmesini isterken kimileri de sırrını açığa vurmak istemektedir. 

Yeon Jeong Hun dizide Min Suk Hoon karakterini canlandırıyor. Kendisini izlediğim ilk dizisi. Min Suk Hoon; nazik görünümlü zeki birisidir. Ancak içinde kötülük ve para hırsı barındırmaktadır. Min Woo'nun ablası Mi Yeon'u sevmediği halde hırsı uğruna onunla evlenmiştir. Karısını sevmeyen bu adamın kalbi sadece Eun Ha'ya aittir. Jeong Hun'un oyunculuğuna aşık oldum. O kadar iyi canlandırdı ki dizideki bütün oyunculukların önüne geçti. İntikam alan bir adamı bu kadar iyi kim canlandırırdı bilmiyorum.


Yu In Young; dizide Choi Mi Yeon karakterini canlandırıyor. Daha önce My Love From the Star, Emperess Ki dizilerinde izledim. Oh My Venüs Min Woo'nun üvey kardeşi olmakla birlikte, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğinden dolayı istediği her şeye sahip olmuştur.Sahip olamadığı tek bir şey vardır. Kocası Min Suk Hoon'dur. Fakat onun kalbi  Eun Ha için atmaktadır. Başka bir kadını sevdiğini fark eden Mi Yeon, aşık bir kadının intikamını herkese gösterecektir.



Melodram-Romantik-Az komedi dizi bir daha karşıma çıkar mı bilmiyorum.Bir insanın korkunç derece saplantı halindeki bağlılığı aşk zanneden zavallı bir kadın vardı. her yalanına her aldatmasına göz yumduğu için yanı başında bir canavar yetiştiren bir kadın. En son yaptığı her şeyden duyduğu pişmanlığı.iki kelimeye sığdırabilen bir adam. Aslında içindeki, kini, nefreti, hırsı unutabilseydi bir ömre sığacak kadar büyük bir aşk yaşayabilir mutlu olur mutlu ederdi. Fakat ne yazık ki egosuna yenik düştü. Enişte rolündeki Suk Hoon karakterini canlandıran Yeong Jeong Hun dizinin öne çıkan oyuncusuydu. O nasıl bir oyunculuk ne çeşit bir karizmadır bilemedim ama bakışlarının ardndaki intikam duygusunu her fırsatta hissettirdi.Karakter oyunculuğu nasıl olurmuş gösterdi. Durum böyle olunca başrol oyuncusu Jo Ji Hoon'u fazlasıyla gölgede bıraktı. Dizi enişte ve  ''Maske takarsan hiçbir zaman mutlu olamazsın" olgusuyla oluşturulmuş. Aklıma nedense hem son sahne olsun hem de dizinin gidişatı  olsun Secret Love'da Ji Sung'ın ''Sonsuza kadar saklı kalan sır mı olurmuş, hiçbir sır sonsuza kadar saklı kalmaz.'' deyişi geldi.


Jo Ji Hoon bana soğuk geldiği için oyunculuğunu çoğu zaman beğenmiyorum. Bu dizide soğuk bir karakteri canlandırdığından olacak kendini gösteremedi. Dizide canlandırdığı Min Woo karakteri ne yazık ki Suk Hoon kadar iyi değildi. Daha doğrusu Suk Hoon biraz daha ön plana çıktı düşüncesindeyim. Durum böyle olunca Min Woo karakteri biraz daha gölgede kaldı. Soo Ae her iki karakteri de başarılıyla taşıdı. Eun Ha karakterine büründüğü vakit soğuk, kendini beğenmiş, buz gibi bir kadın olurken Ji Sook karakteriyle sıcak kanlı, samimi insana bürünebilmesi dikkat çekiciydi. Her iki rolünde hakkını verdi. Min Woo'nun ablası rolünde ki Yo In Young kesinlikle çok iyiydi. Jo In Young ve Jeong Hun birlikte olduğu her sahnelerde, bir kadının bir adama olan saplantılı aşkına tanık olduk. Üzülsek mi sevinsek mi yaşadıklarını bilemedim. Fakat oyunculuğunu çok beğendim.

Infinite grubundan Hoya dizide Ji Sook'un erkek kardeşi Ji Hyuk karakterini canlandırıyor. Daha önce Reply 1997, Reply 1994,  My Lovely Girl dizilerinde izledim. Bir idol olmasına rağmen onun oyunculuğunu oldum olası sevmişimdir. Fakat onu daha fazla dizi sektörünün içinde görmek istediğimi belirtmek istiyorum. 
İyi ve kötü yanları ile değerlendiririsek;
  • İlk iki bölümde, seyirciyi şaşırtmak için sahnelerle oyun oynanması hoş durmuyor. Oyundan kastım; eksik sahne gösterip arada olması gereken sahneleri daha sonra göstermek ve bir sahnede olan şeyi birebir farklı olarak daha başka sahnede sunmak.
  • Dizide; "başkasının hayatını çalan huzur bulamaz." gibi bir mantık hakim olduğundan rahat huzur kalmıyor. Öyle ki 20 bölümlük bir dizinin 19. bölümü dahi diken üstünde duran bir çifti izliyorsunuz. Bu her ne kadar yapımı sürükleyici kılmış olsa da, mutlu mesut kısımların biraz daha fazla tutulması fena olmazdı diye düşünüyorum.
  • Mutlu mesut sahneler güzel duruyor. Özelikle çift arasındaki diyaloglar hoş ve keyif verici.
  • Dişe dokunur pek müzik yok. Buna çok değer veriyorsanız hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.
  • Dizideki kötü karakterlerde mantıksızlık hakim. Öyle ki karşısındakinin ipliğini pazara çıkarsa kendi de zarar görebilecek iken fütursuzca hareket etmesi manasız. Diğer taraftan iyi olanlar da çok pasif ve sineye çeken cinsten.
  • Kötüler cezasını bulur iyiler kazanır klişesi aşılmış gibi; çünkü iyiler de yaptıkları yanlışların hesabını ödeyebiliyor yapımda. Bu realist bir çizgiyi yansıttığından hoş olmuş.
Dizinin müzikleri dizi kadar güzeldi. LYN "Only  One Day" Block B grubundan ZİCO&Girls Day grubundan SoJin "Sick" Moon Myung Jin "One Person" Navi "I Hoped It Was A Lie" Byul Ha "No Love" Yoon do Hyun"Where" BTOB grubu lideri Eun Kwang&MIYU "I Miss You" şarkıları da en az dizi kadar duyguluydu. 

Kadro ve kurgu çok başarılıydı. Evet atlanan önemli olaylar vardı fakat dizi fazlasıyla duygu yüklüydü bu yüzden başka bir şey aramadım. Dizinin içeriğinde bir çok mesaj olunca ders çıkarılması gereken birçok olayda söz konusuydu. Yapılan yanlışa, yanlışla karşılık verilmemesi konusunda, intikam peşinde olmamazı ve kin, nefretin hayatı kaçırmaya sebep olduğunu anlatan bir diziydi. Senaryo olarak  tek eksiği  romantizme çok fazla değinilmemiş olmasıydı o da nazar boncuğu olsun. Bol entrikalı bir dizi izlemek isteyenler Mask dizisini kaçırmayın derim.



Arrival

Sonunda Arrival vizyona girdi. Gelir gelmez kendimi sinema salonunda buldum. Hayranlıkla izlediğim Arrival 2016 yılının en iyi bilim-kurgu filmi olarak sektöre adını altın harflerle yazdırdı. Bir kesim filmi Intestellar'a benzetmesine rağmen konusu itibariyle ne yazık ki ben benzetemedim. Bu yorumumu da filmi kötü gibi göstermek için yapmıyorum.Sadece, Interstellar kadar müthiş olacağına dair beklentiye girerseniz sonunda üzülebilirsiniz diye söylüyorum. Asıl yorumuma gelirsek; Interstellar'dan beri izlediğim yeni çıkan en kaliteli filmlerden diyebilirim. Bir bilim kurgu hayranı olarak filmden oldukça etkilendim. 

Ünlü bilim adamı Stephen Wolfram ve oğlu Christopher Wolfram'ın danışmanlığında çekilen filmde, kullanılan bilimin doğru işlenmesi ve doğruluğunu koruması için çok büyük bir özen gösterildiği çok belli. Kurgusal boyutunun olabildiğince az olmasıyla birlikte, filmdeki bilimsel teknikler dikkatli bir şekilde kullanıldı. Film, Ted Chiang tarafından 2000 yılında yazılan "Story of Your Life" öyküsüne dayanıyor.Film de yer alan uzaylıların iniş yaptığı 3 lokasyon var; Birleşik Krallık, Amerikan eyaleti Montana ve Rusya. Bu lokasyonlar aynı zamanda  John Christopher'ın 1988 imzalı romanı "When the Tripods Came"de de uzaylıların iniş yaptığı noktalardı

Üniversitede antik diller üzerine ders veren dilbilimci Louise Banks (Amy Adams), bir ders esnasında ABD'ye gizemli bir uzay aracının indiğini öğrenir. Dünyanın farklı ülkelerine, toplam 12 yere bu uzay araçları inmiştir.Amerikan Ordusu'ndan Albay Weber (Forest Whitaker), uzaylılardan alınan ses kayıtlarının çevrilmesi için Banks'ten yardım ister. Banks, matematikçi Ian Donnelly (Jeremy Renner) ve uzmanlardan oluşan ekip, uzay aracının içine girerler. Mesajı anlayabilmek için çalışmalar sürerken uzay araçlarının indiği diğer ülkeler, uzaylılara saldırma hazırlığına başlar. Banks ve ekibinin tüm riskleri alarak tüm dünyayı etkileyecek bir savaşı önleyebilmek için çok az zamanı olacaktır. Film, 2013 yapımı Düzenbaz filminde birlikte boy gösteren Jeremy Renner ve Amy Adams'ı başrollerinde buluşturuyor

Uzaylıların dünyaya saldırdığı, dünyamızı ele geçirmeye çalıştıkları bol aksiyonlu, görsel efektlerle süslenmiş insanoğlunun varlığını koruma temalı filmlerinden sıkıldınız mı?  İşte Arrival tam sizler için! Uzaylılara bu bakış açısıyla yaklaşan bir film daha önce izlememiştim. 

Filmde aksiyon var mı? 
Çok çok az.

Peki Görsel efektler? 
Çok az

İnanılmaz oyunculuk performansları nasıl? 
Amy kesinlikle harikaydı. 

Film özetle uzay gemilerinin belirli stratejik bölgelerde dünyaya konumlanmalarını ve insanoğluyla iletişim kurma çabalarını anlatıyor. Sonuçta ortada ortak bir dil, işaret, ses, iletişim aracı yok. İşte bu durumda dil bilimcimiz ve ona yardımcı olan matematik hocamız devreye giriyor.Uzaylıların dilini sembolize eden dairesel işaretlerle sonsuzluk kavramını, tüm kainattaki canlıların (uzaylı-insan) günü geldiğinde kendi türlerini, varlıklarını koruyabilmek devam ettirebilmek için birbirlerinin yardımlarına ihtiyaç duyacaklarını dram,felsefe,müzik üçgeninde izleyiciye çok güzel aktarabilen bir film.Festival filmi olarak ilk kez gösterime giren ardından vizyon filmi olan bu yapıt Interstellar ve Inception gibi türünün ilk örneği sayılabilecek bir senaryo ve kurguya sahip bir film.

Bir sonraki paragraf spolier içeriyor. 

Film zeka testi gibi olduğundan kendimce bir kaç açıklama yapmak istiyorum. Uzaylılar nsanlardan yardım istemeye geldiler çünkü onlar bizden farklı bir şekilde evreni ve zamanı yaşıyorlar. Zaman onlarda lineer değil ve öngörülebilir ama nasıl anladıklarını bize anlatmak için önce onların dilini öğrenmemiz gerekiyor. Buraya kadar her şey tamam. Öyleyse 3 bin yıl sonra kendilerinin bir felaket yaşayacağını öngördüler ve bundan kurtulmak için de bizi 3 bin yıl sonra ki felaketten kurtulmak için kullanacaklar. Tabi bundan önce ayrı ayrı toplumlar halinde yaşayan insanların aynı amaç etrafında birleşmelerini görmeleri gerekiyordu. Gördüklerinde dünyamızdan ayrıldılar bize bıraktıkları hediye, dil ve kavramlar sayesinde belki de yüzlerce yıl sonra onlarla iletişime geçebileceğiz. Şu an için bize ne bıraktıkları belli değil zamanı anlamak ve onu bir silah olarak kullanmak denebilir. Mesela düşmanınızın ne yapacağını öngörürsen onu engelleyebilirsin hangi silah bundan daha güçlü olabilir? Louise onlarla uğraşırken geleceği gördü gelecekte Ian ile evlenirse çocuğundan büyük sevgi alacağını ama onun öleceğini öğrendi. Buna rağmen seçiminde değişiklik yapmadı. Özetle kardeş kardeş yaşayın bugün yapmış olduğunuz seçimleriniz sizin geleceğinizi şekillendirdiğini unutmayın mesajı verdiler.

Filmde aşırı teorik bilgiye dayalı sahneler olduğunu söylemem. Fakat gerek dil gerek bilim ve bilişim anlamında izleyiciyi tatmin edecek diyaloglar yer alıyor. Uzaylılara farklı bir bakış açısıyla yaklaşması ve uzaylı filmlerinde o hep gördüğümüz klişelerden biraz uzak bir film olduğu için daha çok cezbediyor.  Interstellar ve Inception filmlerinden bu yana sinemada bu kadar kaliteli ve kendimce güzel bir film izlediğimi hatırlayamıyorum. Özellikle yönetmeni tebrik etmek gerekir bu kadar klişe gibi görünen bir konudan bu denli özgün ve yoğun bir film çıkarabilmek pek de kolay olmasa gerek. Ayrıca müzik-sahne uyumu da bundan etkili olamazdı herhalde. Sağlam ve özgün bir film arıyorsanız mutlaka kaçırmayı, sinemada izleyin.

10 Kas 2016

Saygı ve Özlemle..



57 yıllık yaşama, 11 savaş, 24 Madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 ülke ve milyonlarca özgür insan... Bir Liderden daha fazlası, unutmayacağız..
Saygıyla, sevgiyle, minnetle, hasretle, gururla, onurla anıyorum..

4 Kas 2016

İkimizin Yerine


Küçük bir kasabada yaşayan ve sürekli kendini tekrarlayan hayatının sırrını çözmeye çalışan Çiçek, ailesinin kendisine dayattığı hayatın içinde sıkışıp kalmış genç bir kadındır. Hayata dair çözülmeyen soruları olan genç kadın, kasabaya yeni gelen edebiyat öğretmeni Doğan ile karşılaşınca her şey değişir. Doğan bu yasak aşka ne kadar dirense de kendini Çiçek'e aşık olmaktan alıkoyamaz. İkili arasında büyük bir aşk başlar. Doğan ve Çiçek; farklı hayatlarına rağmen birbirlerinin yaralarını sarmaya çalışırken, bir ailenin de kaderini kökünden değiştirecektir...Son dönemin en popüler isimlerinden ve sinema perdesinde ilk kez boy gösterecek olan Serenay Sarıkaya ve sinemaya uzun bir ara vermiş olan Nejat İşler'i başrollerine yerleştiren romantik yapımın yönetmenliğini Umur Turagay üstleniyor. Senaryosunu Pınar Bulut'un yazdığı filmin kadrosunda Zerrin Tekindor, İştar Gökseven, Merve Çağıran, Aslı Bekiroğlu ve Özgür Emre Yıldırım gibi isimler yer alıyor.

Serenay Sarıkaya, rolünü çok iyi taşımış. 18 yaşında bıcır bıcır halleri güzeldi. Aşık olduğu hissini iliklerinize kadar hissettiriyor. Bakışları, ses tonlaması, mimikleriyle güzel bir  oyunculuk. sergilemiş. Nejat İşler her zamanki karizması, müthiş ses tonu ve doğal oyunculuğuyla harika işler çıkarmış. Zerrin Tekindor, filmdeki en iyi oyunculuklardan birini sergiliyor. İnsan hayret ediyor izlerken. inanılmaz bir motivasyon ve uyumla oynadığı çok belli oluyor. İştar Gökseven'e ayrı bi parantez açmak istiyorum. Film boyunca kızına çok düşkün, mağrur, anlayışlı bir baba olarak karşımıza çıktı. Sert  mizacı olan anneye göre daha mağrurdu. Oyunculuklar bence başarılıydı, zaten öyle olmasa bu senaryoyla işleri çok zor olurdu. Çünkü çok basit ve hatta yer yer saçma bir senaryoya sahip.

Birçok insanın vurucu sonla bitmesine rağmen etkilenmediği film diyebilirim. Nedeni filmin kurgusu. Sonuna ilişkin hiçbir şey anlatmıyor. Acaba ne oldu diye meraklandıran hiçbir şey işlenmemiş ki. Bir de öykü tek bir olaya dayandığı ve yan karakterler çok zayıf olduğu için sıkıyor izleyiciyi. Bir de senaryodaki zayıflık yüzünden filmin sonu anlattığım şeklinde gerçekleşiyor. Oysa filmin sonunda anlatılan hikayenin bir şekilde örgüde işlenmesi gerekirdi. Bu nedenle izleyici bu da nerden çıktı deyip etkilenmiyor filmden. En azından bana öyle oldu. 

Filmde dikkatimi çeken ayrıntılarda biri de mekanlardı. Şimdiki Türk dizi/filmlerindeki gereksiz zenginlik merakı olayından yakınıyoruz ya, hah işte bu film tam aksiydi. O sebeple mekanlar fazlasıyla doğaldı. Bir de filmin afişini kim tasarladıysa ellerine sağlık harika olmuş.Sonuç olarak yerin dibine sokmaya da abartıp göklere çıkarmaya da gerek yok, ortalama bir iş, sonu sürprizli olmazsa olmaz bir dram filmi.


2 Kas 2016

Elveda Haziran - Sarah Jio


Elveda Haziran, İnsana kış günlerinde umut aşılayan, yeni şeyler yapma gücü veren bir motivasyon romanı.

June Andersen New York City’de acımasız bir bankacıdır. Seattle de ki geçmişini geride bırakmış, duygularını kilitlemiş genç bir kadın. Ancak hayatındaki birçok şey, Teyzesi Rubby’nin ölümü ve çok sevdiği ve hayatını adadığı Mavi Kuş Kitapevi'ni kendisine mirası bırakması ile değişecektir. O kitapevi June için çocukluğu, anıları demektir ve oradan 18 yaşında ayrılmıştır. Seattle giderken tek düşüncesi Kitapevini satmak ve  New York daki rahat yaşamına geri dönmektir ancak işler hiç de umduğu gibi gelişmez. Geçmişin sırları ile dolu bu Kitapevinde keşfettiği mektuplar ile hayatı bir anda değişir. Bu sırlar yalnızca teyzesini daha iyi tanımasını değil, kendi hayatını da tamamen değiştirecektir.Diğer yandan geçmişte yaşadığı acı bir hikayeden dolayı aşka kapılarını kapatan ve güveni kırılan Jude için buzlar erimeye başlar ve hayatının aşkını yanı başında bulur. Artık tek bir amacı vardır, borç içinde olan Kitapevini ayakta tutmak ve bunun için ne gerekiyorsa yapmaktır..
"Masalsız bir çocukluğa çocukluk mu denir? Peki, kitabevleri olmadan çocuklar masalları nasıl sevebilir? Bir bilgisayar insana bunları veremez."
Yine bir Sarah Jio klasiği, yine hayran bırakan güzel bir anlatım ve yine esrarengiz muhteşem bir konu. İlk başlarda mektuplar biraz konu tekrarı gibi görünse de bu romanında bu sefer geçmişe ait olayları mektup halinde okuyucuya seren Jio, gerçekten güzel bir iş başarmış. Aşkın en güzel halini anlatmış, aile bağlarının önemini vurgulamış. Ve en önemlisi affetmemiz gerektiğini söylemiş. Diğer kitaplarının önüne geçirdiğim ve önerebileceğim bir kitap oldu.