7 Kas 2013

Biri dizi mi dedi ? Bölüm-2



LOST




Benim en çok sevdiğim senaristlerden biri J.J Abrams'ın yaratıcılığında ki bu dizi döneminin en çok ses getiren dizisi desem yalan olmaz. Zaten bir dizinin ya da filmin senaristi J.J Abrams ise hiç düşünmeden izlerim. Dizi hakkında kısaca bilgi vereyim. Oceanic Havayolları'nın Sidney-Los Angeles seferi yapan 815 sefer sayılı uçağı okyanus üzerinden geçerken  manyetik bir alana kapılarak büyük bir adaya düşer. Fakat önceleri sıradan, tropik ada gibi görünen kara parçasının, kazazedelerin her birinin hayatını farklı biçimde değiştireceği habersizdirler. Adada sandıklarından daha fazla mahsur olan dizinin kahramanları her gün yeni sürprizle karşılşatıkları gizemli adada hayatta kalabilmek ve ne olursa olsun bir yolunu bulup adadan kurtulmak ya da anakaraya haber ulaştırmak için mücadeleye girerler. Öte yandan hem ormanın derinliklerinden gelen "Diğer ada sakinleri" kara bir duman, silahlı bir Fransız kadın, üniformalı iskeletler, terk edilmiş ambarlar adadan kurtulmak isteyenleri bekleyen cevaplanmamış soruları anlatan güzel bir yapım. Tv dizisi dalında Altın Küre ve Emyy Ödüllü bu dizi 6 sezon sürmüştür. Teknik ekibi, hem yazar ve yapımcı kadrosuyla en çok konuşulan, üzerine en çok komplo teori ve senaryo üretilen dizi olam özelliğini bana göre hala korumakta.. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim o dönem arkadaşlarımla deli gibi senaryo üzerine teoriler üretirdik ama hiçbirimizin beklemediği bir sonla son bulmuştu...


DEXTER 


ÖZLEYECEĞİM SENİ DEXTER MORGAN :(



Final yaptığı için yas tuttuğum iki dizinden biri Dexter. Hatta abartmıyorum, Amerikan dizilerinde sadece özlediğim iki karakter var. Biri Dexter Morgan diğeri ise Walter Bishop (Fringe). Bu ikisinin bende ki yeri çok ayrı. Hatta twitter hesabımda özlediğimde ikisine olan özlemimi dile getirdiğimde doğrudur. Birazcık Dexter'dan bahsediyim. Size şu kadarını söyleyeyim, O ince ruhlu bir katil. Miami'de yaşanan cinayetleri araştıran bir "kan" uzmanı. O dünyaya adalet sağlamak için öldürüyor. Düzenin adaletini kişisel bakışa göre sağlamak hayatta kalma amacı. Dexter işinin ehli bir seri katil hem de sosyal kişilikli bir adam portresi çizmeyi de ihmal etmiş koca yürekli adam. Kendi ahlak anlayışına göre kötüleri yeryüzünden siliyor. Dezter 2006 yılında bu zamana kadar ekranlardaydı. 7 sezon süre bu güzel dizi geçtiğimiz ay final yaptı. Emmy ve Altın Küre ödülünü aldı. Televizyon tarihinin en sıra dışı karakterlerinden birini asla unutmayacağım !! Dizinin müzikleri ve Michael C. Hall oyunculuğunu izlemediyseniz mutlaka vakit kaybetmeden izleyin arkadaşlarım...


FRİNGE 


ÜŞÜYORUZ WALTER REYİZ :(


Dexter'dan az önce bahsederken adı geçmişti Walter Bishop'un. Benim vazgeçilmez karakterlerimden biri. Hala özlediğim fırsat bulduğum ilk anda açıp tekrar izleyeceğim dizi Fringe. İzlemeyen biri varsa ilk önerdiğim yapım. Geçen sene final yaptı. O ara etkisinden kurtulamadığımdan dizi sektöründen uzak kaldım. Bir bebeğin elinden oyuncağı alınmış gibi hissetmiştim...
Hamburg- Boston seferini yapan bir uçak, tüm yolcularıyla ve mürettebatı ile bir çeşit kimyasal saldırıya maruz kalmış halde, Boston'a iniş yapar. Bu akıl almaz olayı araştırması için FBI ajanı Olivia Dunham ve John Scot tgörevlendirilir. Fakat Scott'un bir patlama sonrası girmesi aynı zamanda sevgilisi Olivia'yı harekete geçirir.Bir zamanlar hükümetin gizli deneyler için çalıştıktan sonra 17 yıl akıl hastanesine kapatılan Walter Bishop'a ulaşan Dunham, yıllar önce üstü örtülen bir dizi doğaüstü ve paranormal deneyinde yeniden canlanmasına sebep olacak. Bu sayede geleneksel bilimin açıklayamadığı vakaları incelemek üzere İÇ Güvenlik Teşkilatının üst düzey ajanlarından Phillip Broyles'in yetkisi dahilinde FBI'a bağlı bir Fringe ekibi kuruldu. Oyuncular arasında bir de Joshua Jackson'ı görüyoruz dizide Walter'ın oğlu rolünde yer almaktadır.
Bilimin gerçek anlamda içinde olduğu nadir bilim-kurgu yapımlarından biridir. Paranormal olayları ele alıyor dedim ya aklınız alamayacağı her şey bu dizide yer alıyor. Bir çok kişiye diziyi izlettirdim, başlamam diyenler bile bir süre sonra iyi ki bize söylemişsin dediler. O yüzden sizede öneriyorum izlemediyseniz kesinlikle başlayın! Aklınızın alamayacağı olaylar olacak....

5 Kas 2013

Biri dizi mi dedi ? Bölüm-1



Kore dizilerini keşfetmeden önce dizi serüvenime Amerikan dizileriyle başlamıştım. Bu dizileri de bir kaç İngiliz dizisi izledi derken Kore dizilerinin uzun zamandır delisi oldum çıktım. Biraz da Kore dizileri dışında izlediğim diziler hakkında konuşalım.Bir çok dizinin finalini gördüm bir çoğununda yayından kalkışına tanık oldum. Hatta dizilerin yayından kalkmalarına sinirlenip içerlediğim de oldu. Tavşan dağa küsmüş dağın haberi yok misali :) Neyse giriş kısmını çok uzatmadan konuya geçelim..

DAWSON'S CREEK



Benim ilk göz ağrım, ilk gençlik dizim olan "Dawson's Creek"  1998-2003 seneleri arasında tam altı sezon ekranlarda yayınlandı. Bir kasabada yaşayan gençlerin, çocukluk yıllarından üniversiteye kadar uzanan yolda başlarına gelen maceraları, aşkları, arkadaşlık bağlarını ve en nihayetinde hayatla yüzleşmelerini anlatmaktadır. Dizinin oyuncuları; James Van Der Berk, Joshua Jackson, Kate Holmes, Michelle Williams ve Ker Smith gibi ünlü isimler yer alıyor.
Bir çok gençlik dizisi izlememe rağmen bana göre en yerinde olan dizilerden biriydi. Normal hayatta yaşanabilecek bir çok sorunu gerçekliliğiyle dile getirmiş olmaları zaten altı sezon sürmesinde büyük pay sahibi olmuştur. Bizim ülkede "Kavak Yelleri" adı altında geçse de bir çok kez senaryonun dışına çıktıkları aşikar. Dawson's Creek'in bir güzel yanı ise dizi müzikleridir.


THE O.C




Orange Country adında zengin bir sosyal çevreye sahip olan bu sahil kenti, varlıklı ailelerin yuvası olmuştur. avukat Sany Cohen, oğlu ve eşi ile beraber O.C'de iyi bir yaşam sürmektedir. Ancak Sany'nin sıradan bir aileden geliyor oluşu eşinin babası tarafından aralarında sürekli bir sorun olarak kalmıştır. Bir gün gönüllü avukatlık yaptığı sırada Ryan Atword isimli bir genç ile tanışan Sandy, bu zeki gençten çok etkilenir ve kendi gençliğine benzetir. Sandy ise ona red edemeyeceği bir teklifte bulunur. Gururlu bir genç olan Ryan ise ilk başta bu teklifi red etmiş olasa da bir süre sonra ailenin ikinci oğlu olur çıkar. Sandy'nin oğlu Seth ile kardeş gibi olurlar. Bu dizi 2003-2007 tarihleri arasında 4 sezon sürmüştür. 50'den fazla ülkede izlemiş ve diziye ait  6 adet albüm bulunmaktadır. Bende de bulunmakta bu albümler :) Bu sene yayınlanmaya başlayan Medcezir'in ilk defa uyarlama bir Türk dizi olarak birebir gittiğini de söylemeden geçemeyeceğim.


ONE TREE HİLL



Her şey Dawson's Creek ile başladı The O.C fırtınası ile devam etti. 2000'in ilk on yılında Amerika'nın gençleri ergenlikten olgunluğa geçiş dönemini konu alan dizilerle altın çağını yaşadı. Tabi onlarla birlikte bizde faydalandık. Bu furya da iz bırakan dizilerden biri de One Tree Hıll. Kuzey Carolina'da küçük bir kasabada yaşayan ve Ravens isimli bir lise basketbol gençlerinin konu alan dizi kısa sürede hayran kitlesi yarattı. 9 sezon hiç sıkmadan durağan geçmeden her sezon başka olaylarla bunca zaman izlettirmeyi başardı. 120'ye yakın aktör rol aldı, 187 bölüm sürdü. Dizinin en çok sevdiğim karakteri hiç kuşkusuz Brooke Davis idi... geçen sene final yapan bu dizi gibi dizi gelir mi bilinmez....



Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları (The Hobbit: Desolation of Smaug) Filminin Yeni Karakter Posterleri Geldi


Peter Jackson'un yönettiği ve iki film olarak vizyona girecekken üçlemeye dönüşen Hobbit hikayesi önümüzdeki ay serinin ikinci filmi Hobbit: Somaung'yn Çorak Torakları ( The Hobbit: The Desolation Of Smaung) ile devam edecek. Film için yayınlanan posterler Gandalf, Bilbao, Thorin, Taurael, Thranduil, Legolas ve Bard karakterlerini içeriyor. İlk filmden sonra hemen ikinci filmi gelsin diye bekledim bunca zamandır. Bilenler bilir seri filmlerini çok sevdiğimden sabırsızlanıyorum :)  Bahsettiğim posterler;








Martin Freeman, Ian McKellen ve Richard Armigate'nin başrollerini oynadığı bu güzel fantastik film Hobbit: Smaung'un Çorak Toprakları tüm dünya ile birlikte 13 Aralık tarihinde vizyona girecek. Bir an önce o tarih gelsin de gidip izlesem :)

Penny Pinchers (2011)


Bu ara hem işlerimden dolayı hemde izlediğim dizilerin yoğunluğundan olacak daha önce izlediğim dizilerinde yazılarını yazamaz oldum.Göz gezdirdikçe özellikle uzak doğu yapımları için izlemediğim çok dizi ve filmin olduğunu fark ettim. Amerikan dizilerinin bir çoğuna hakim olmama rağmen izlediğim dizilerinde yeni sezonları başlayınca onlara ara vermek zorunda kaldım. Neyse ki en azında Kore yapımı filmlere göz gezdirebiliyorum. Geçenlerde yazdığım gibi Song Joong Ki filmlerine göz attım. 2012 yapımı olan "A Werewolf Boy" filmini izlemiştim. Biraz daha geriye gidip 2011 yapımı "Penny Pinchers" filmini izledim. Her izlediğim filmde farklı rollere bürünen Song Joong Ki bu rolündede güzeldi. Yalnız en başta dile getireyim filmi çok sevdiğim söylenemez.



Filmin konusu; Ji- Woong üniversite mezunu olmasına rağmen, annesini para istemek için arayan bir adam. İşsiz ve 5 aydır parasono ödemediği için küçük bir çatı katında yaşamını sürdürmekte. Aynı zamanda da büyük bir çapkındır. Kadınların dikkatini çektiği sürece söylediği yalanlar pek umrunda değil. Hong Sil ise biraz garip bir kadındır. Hiç arkadaşı yok ve hayatını oradan buradan para kazanmaya adamış. Şişeleri biriktirip geri dönüşüm için parasını alan, kafelere gittiğinde avuç dolusu şekeri cebine dolduran bir kişilik. Bunu yapmasında bir amacı vardır elbet. Bu kadın aynı zamanda Ji Woong'un komşusudur. Konu para kazanmaya gelince ikilinin yolları kesicektir.

Oyunculuklara gelecek olursam; Song Joong Ki  kendini kanıtlayan aktörlerden biri. Girdiği her rolün hakkını  verdiği düşünüyorum. Skyunwan Scandal kendine hayran bırakan oyuncluğu, Werewolf Boy filminde hiç konuşmadan oluşturduğu mimikleri , Nice Guy'da intikam ve aşkı  bir arada hissettirmeyi başarmış olması yeterli Bu filmle de güldürmeyi çok iyi başarmış. "Beautiful Spy" dizinden hatırlayacağımız aktirist Han Ya Seul kesinlikle bu filmle onu daha çok sevdim diyebilirim. Cimrilikle tutumluluk arasında ki ince çizgiyi çok güzel anlatmış bizlere :)

Film beklentimin biraz altında olduğu için ve durağan ilerlediğinden az da olsa hayal kırıklığı syaşadım. Duygusal sahneler yer alıyor fakat güldüren kısımlar olmasa heralde bitiremezdim. Sizi drama yerine güldüren Song Joong Ki'yi izlemek istiyorsanız, kaçırmayın. İyi seyirler.

4 Kas 2013

Beklenen film "Thor:Karanlık Dünya"


Vizyon tarihi açıklandığından beri aylardır beklediğim film "Thor: Karanlık Dünya" gelir gelmez izlediğim için mutlu ve huzurlu olduğumu belitirmek istiyorum.


Konusundan kısaca bahsetmek gerekirse; İlk filmde babası tarafından güçleri elinden alınarak dünyaya sürgün edilen Thor, kendisini yenilmez yapana çekicini yeniden kullanmaya ve kendi hükümdarlığı olan Asgard'a geri dönmeye hak kazanmıştı. Ölümsüz Thor, Buz Devrleriyle iş birliği yapan ve hükümdarlığılı ele geçirmeye çalışan kardeşi Loki'den sonra şimdi de antik Dark Elves güçleriyle çarpışacak. Kudretli Malekith tarafından yönetilen bu güçler evreni tekrar karanlığa gömmeye çalışacak. Dünyayı ve 9 Diyarları, Odin ve Asgard'ın bile karşı koyamadığı bir düşmandan kurtarmaya çalışan Thor bu yolculukta, dünyalı Jane Foster ile yeniden bir araya gelecek ama dünyalı dostları kurtarması için hayatında ki bazı şeyleri de feda etmesi gerekecek. 

Neredeyse her devam filmi gibi, daha büyük, fah gösterişli, daha eğlenceli olma amacıyla yola çıkan Thor:Karanlık Dünya, ilk filmin bütün bu konularda kaçak oynamasının avantajlarını kendini yormadan kullanıyor. Game Of Thrones. Mad Men, Sopranos gibi izleyici rekoru kırmış dizilerinde yönetmeni Alan Taylor ise çektiği filmin farkındalığı ile işin içine bambaşka öğeler katmaktan geri kalmamış.

Filmin yaratıcılarının Thor ve çekici hakkında bizi şakınlığ uğratıcı yeni şeyler söylemek gibi bir derdi yok. Bunun yerine, tercihlerin eşit düzeyde harmanlanmasıyla nasıl başarıya ulaşacağı konusunda ders niteliğinde bir film. Daha karanlık evren oluşturmayı seçen yönetmen, Asgard'ın o renkliliğinden  taviz vermiyor. Asgard ve Svartalfheim'i mekan bellemek konusunda tarafsız davranıyor. Londra'nın da işin içine katmasıyla beraber üç ana mekanlı bir hikaye oluşmuş oluyor. Bence filmin asıl başarısı ise; türler arasında kurduğu dengede gizli. Aksiyon ve fantastik film gerekliliklerini sonuna kadar kullanılan filmin melodram ve komedi arasında gidip geldiği anlara da rastlamak mümkün. Umutsuz anlara kapılmamızın yanı sıra sesli gülmelere olanak tanıyan ciddi bir mizah duygusunu filme yayılmış durumda. Thor ve Loki arasındaki bolca göndermeli sohbetleri, ilk filmin pek öne çıkmayan karakteri Darcy (Kat Dennings)'nin vur kaçlarını izlemek keyifliydi.

Mrvel filminde olduğu gibi film bittiğinde koltuklarından kalkmamanızı, harika illüstrasyonlar eşliğindeki kapanış jeneriğinin bitişini beklemenizi ve iki sürpriz sahneyi kaçırmamınızı tasviye ederim. İyi seyirler :)

31 Eki 2013

A Werewolf Boy (2012)



Dizilerden fırsat bulup ara ara filmlere de göz atmaya başladım. Başarılı bulduğum aktörlerden Song Joon Ki'nin filmi 2012 yapımı olan   "A Werewolf Boy". 


Filmin konusu; bir kızın uzak bir yerde olan bir evde kurt adam bulması ve ona aşık olmasını anlatıyor. Anlaşılacağı üzere kurt adam rolünü Song Joon Ki canlandırıyor. Kurt adamı bulan kızı ise Park Bo Yeong canlandırıyor. Amerikan sinemasında kurt adam konulu bir çok film, dizi izlemişimdir. Hiç birinde Song Joon Ki'nin bana verdiği duyguyu hissetmedim. Yaklaşık iki saat süren filmde zerre sıkılmadım. Konunun akıcılığı ve oyuncuların sergiledikleri performansın etkisi çok fazlaydı. Hepsi iyi olmasına rağmen biri var ki cidden mest etti diyebiliri. Song Joon Ki'yi seviyorum diye torpil geçmiyorum. Gerçekten izleyince sizde fark edeceksiniz oyunculuğunu. Film boyunca hiç konuşmadan sadece mimikleri ile ve hareketleriyle vermek istediği bütün duyguları bizlere geçirebildi. Bu da bana göre harika bir oyuncu olduğunun göstergesidir. "Nice Guy" dizisinde aynı şeyleri yazmıştım bu genç aktör için. "Bir tek Song Joon Ki mi iyiydi?" diyeceksiniz Elbette hayır! Filmin geneli ciddi manada çok iyiydi. Kaçırmayın izleyin derim. Hem gülüp hem duygusala bağlayabileceğiniz güzel bir yapım

Film vizyonda kaldığı süre boyunca 7 milyon kişi izlemiş. Bu rakam bir film için mükemmel. "The Thieves ve Masquerade gibi gişe rekorları kıran filmlerden sonra 3. sırada yer almış. 2012 yılının en çok satab 4. film olmayı başarmış. 4.12 milyon dolarlık gişe hasılatına sahip olmasından dolayı Kore'de tüm zamanların en başarılı melodram filmi olarak kabul görmüş. Dünya prömiyeri 2012 Toronto film festivalinde "Çağdaş Dünya Sineması" bölümünde yapıldı. Ayrıca "Asya Sinema İzleyici ödülünü" ve "5. Terracotta Uzak Doğu Film Festivalinde" verilen üç seyirci film ödülünü kazandı. En acıklı genç, fantezi romantik filmine layık görüldü.




30 Eki 2013

Benim Dünyam / Boş ve saf bir Melodram değil


Uzun süredir vizyona giren Türk filmlerine gitmiyordum.Nedeni ise beni çeken bir film olmadığından dolayıydı. Bu sefer şeytanın bacağını kırdım ve bu hafta sonu gittim. Bu filme gitmemde ki neden ise kadronun değerli isimlerden oluşmasında etken büyüktü.




Benim Dünyam, Sanjay Leela Bhansali'nin 2005 yapımı Black filminden uyarlamadır. Hemen hemen aynı olacak seviyededir. Ben genel olarak ağlamalı zırlamalı bir film olarak algılasam da hikayede gözyaşının dışında da bir çok şey buldum. Her şey olumlu değildi ama bir kör kızın hayata tutunma çabası sadece gözyaşıyla ifade bulacak kadar saf bir melodram içermiyor tabi.

Benim Dünyam filminin uyarlama olduğunu düşünürsek, biraz spolier verebilirim aslında. Hayatını kaleme alan ela iki yaşında körlükle tanışıyor. Detaylara inecek olursam; Oyunculukları, işaret dilini inceledim. Genelde filmin akışına etki edecek şeyler Türk sinemasında üstünkörü yapılır. Bu sebepten bir şeyler hep yarım kalır o duyguyu veremez. Tabi burda devreye Beren Saat'in oyunculuğu devreye giriyor. Bana göre iyi performans sergilemiş. Filimde Mahir hocayı oynayan Uğur Yücel'de gayet iyiydi. Zaten oyunculuğunu sevdiğim aktörlerden olur kendisi. 
Film, Ela ve Mahir hoca arasında yaşanan aşk ve nefret iilişkisi üzerinden gidiyor. Görmeyen ve duymayan bir insanın yalnızlığı ve isyanını anlatan bu hikaye 1950'li yıllrda başlıyor. Ela'nın çocukluğunu, hocası Mahir ile olan tanışıklığı ve eğitim süreci de gayet sert bir biçimde ilerliyor. Bu sertlik tepki toplar mı bilmem ama cesur bir yanının olduğu kesin. Annenin iç güdüsel olarak bağrına bastığı, babanın ise gözden çıkarmakta sakınca görmediği, Ela, mahir hocanın ellerinde bir hayli yıpranıyor, itilip kakılıyor. Sonuçta film bir yeniden çevrim olduğu için her şey tıkır tıkır işliyor, geriye atmosferi ve oyunclukları oturtmak kalıyor ki o da kısmen yerine getirilmiş diye düşünüyorum. Ela'nın kıyafetleri orjinali ile çok benziyor, gözlüğün ardında hissedilen kar ve benzer başka detaylarda orjinal filmden özenle atlanmadan filme yedirilmiş.

Filmin ağlatma potansiyeli sonlara doğru ortaya çıkıyor. Mahir Hoca'nın bilincini yitirip, Ela'nın gözü kulağı olmayı kaybettiği üstelik deli damgası yiyip yalnız kaldığı noktada patlıyor. Hayatını Ela'nın iyi bir yaşam sürmesi için adayan ama onun başarısını görmeyen adamın dramı, başarı hikayesinin sonunda izleyiciye daha dramatik yansıyor. Ağlama garantili bir olduğu için izleyin demem elbette ama Uğur Yücel'den daha iyi bir film beklediğimi belirtmek isterim.Dediğim gibi genel olarak başka filmden alıntı olmuş olsa da iyiydi. İzlemek szie kalmış arkdaşlarım.

I Can Hear Your Voice / Kore dizisi



Başrollerini Lee Bo Young, Secret Garden'da "Oska" rolünden Young Sang Hyun, günden güne yıldız parlayan ve bir çok başarılı dramada yer alan Lee Jong Suk paylaşıyor. Dramanın konusu; Masum olma ihtimali %1 bile olmayan sanıklar için devletin atandağı kamu avukatlarını baz alan sürekleyici bir hikaye ile karşı karşıya kalacaksınız. Bir anda okuyunca ürkmeyin bence vakit kaybetmeden izleyin. Dizi ilk bölümde kendi belli ettiğinden ötürü bir bakmışsınız dizinin finali izliyorsunuz. 

Dizinin sadece başında ki hikayeden bahsedeceğim. Bu dizide başka spolier vermeme kararı aldım. Sebebi seyri bozulmasın :)


Kamu avukatı olmak için mülakata girecek olan Jang Hye Sung ve Cha Kwan Woo'nın sınav alanında karşılaşması ile başlıyor dizi. Mülakata giren Av. Jang'a "Sizi neden işe alalım?" sorusuna anlattığı hikaye ile yargıçların dikkatini çekmeyi başarır. Onlar bile hikayenin devamı merakla sorgular. Anlattığı hikaye; Av. Jang küçük yaşta bir cinayete tanıklık ediyor. Bu cinayet ise Park Soo Ha 9 yaşında iken babası ile trafik beraber kazası geçirir, ona çarpan adamın (Min Joon Gook) babasını öldürdüğüne Seo Do Yeon(savcı) ile beraber tanık olur. Seo Do Yeon ve Av. Jang arasında ki kısa hikayeyi de dinlemiş oluyoruz. Min Joon Gook yargılanırken vicdan azabı duyan iki kız tanıklık yapmak için mahkemeye giderler fakat "hana, tul,set" diyerek sadece Av. Jang içeri girer Seo Do Yeon kaçar. İşte intikam denilen şey o andan sonra başlar. Bir kahraman gibi içeri girip Joon Gook'u hapse attıran Av. Jang ve yarım kalan işi olan Soo Ha'yı öldürmek için büyük yemin eder. 

Soo Ha'nın bir özelliği var, insanların düşüncelerini okuyabiliyor. Onun gözünde Jang Hye Sung bir kahramandır.9 yaşında iken onu koruyacağım diyerek sözünü tutmak için 10 yıl boyunca onu aramıştır. Ona duyduğu minettarlık onu arabaya başladıkça aşka dönüşmüştür. 

"Bugün yine sana benzeyen birini gördüm. Şu an neredesin?



Soo Ha; küçük yaşta yaşadığı acı tecrübelere rağmen hayat dolu olmayı başarabilmiş. Zeki, yakışıklı, ilk aşkını koruyabilmek adına çok iyi dövüşen bir genç olmuştur. Soo Ha'nın kendine güveni konusunda seviye atlamış desem yeridir. Av. Jang; vurdumduymaz, kaba bir kişilik gibi görünüp aslında bilinçaltına yerlemiş kötü duyguları bastırma sekli. Ben o durumda olsam onun kadar soğuk kanlı olamazdım Korkmasına rağmen insanlar onu güçsüz görmesin diye kendine asla toz kondurmayan karakter.  Soo Ha dışında bu yönünü kimselere gösteremez o da düşüncelerini okuyabildiğinden. Avukat Cha; ilk başlarda ki hareketleri bu adam nasıl böyle bir şapşik hallere dönmüş anlamamıştım. Daha önceden polis olan, olumsuz bir olaydan sonra avukat olmaya karar veren Av. Cha ise, Av. Jang tam tersi, anlaşıyıslı, güler yüzlü kibardır. Dizinin en güzel yanlarından biri  sonlara doğru ikisi de birbirinden iyi yanlarını almaları oldu. Seo Do Yeon, avukatlarımızın davalarda ki savcı, onun için her şey yasalardan geçiyor. Duygularını asla belli etmeyen soğuk biriyken onunda hayatı bir anda değişti, insan olduğunu hatırladı. Oyunculuk konusunda özellikle davalarda ki tavrını çok sevdim.


Duyguları ve vicdanları arasında kalan insanlar, kimsenin duyamadığı sesleri duyan bir genç, her şeyin sadece kanun olmadığını anlayan savcı ve avukatlar, verilen söz uğruna kendi hayatından vazgeçecek kadar içini intikam hırsı bürüyen ve insan olamayı unutanların güzel bir hikayeydi "I hear your voice". Kamu avukatlığını düşündüğümde suçlu, suçsuz herkesi savunma zorunda kalmaları çok zor. Dizide avukatlık mesleğinin en zor anlarından birini yaşayan Av. Cha o an ki duyguları dizinin aslında kısa ve güzel özetiydi.

"Şu andan itibaren insanları savunmak için incineceğim. Min Joon Gook davasında olduğu gibi Sanığın yalanlarıyla cesaretim kırılacak ve incineceğim. Ve pek çok değersiz anım olacak. Ve bu olduğu zaman avukatlık mesleğimi fırlatıp atmak isteyeceğim değil mi?

İnsan ilişkileri ile ilgili senaristlerin güzel noktaları yakalamaları sadece bir aşk hikayesi olmaması ayrı ise ayrı güzeldi.. Birbirine zıt bu iki kişinin meslekleri adına güçlü yönleri kapmış olmaları, geliştirmeleri ve bunu bize izlettirmeleri senaristlere bir kez daha saygı duymamı sağladı.  Soo Ha ve Av. Cha aynı kadına aşık iki adamın, yeri geldiğinde birinin iyiliği için gerçeği gizlemeleri takdire şayendi. Dizinin zeka oyunları; savcı ve avukatlar arasında ki atışma ise heyecanlıydı. Hukuk geniş kapsamlı bir meslek olduğundan merakla ve dikkatle izlememe sebep oldu Mahkum ikilemi konusunda teoriyi izlemek keyif verdi. Kendimi çok zor tutuyorum diziyi anlatmamak için :) Final konusunda sadece dizinin giriş ve gelişmesine göre sönük kaldığını düşünüyorum.

Dizinin OST'ları da güzeldi. Zaten kore dizilerinde en çok takdir ettiğim olaylardan biri Ostlar. Her dizinin mutlaka unutulmayan ostları oluyor. Bu dizide benim için; 


Bu diziyi keyifle izlemenizi diliyorum, şimdiden iyi seyirler.


Dizi için puan; 7,5/10

28 Eki 2013

School 2013 / Kore Dizisi



Dizi okulda yaşanabilecek iyi-kötü bütün olayları ele almış. Genel olarak ele aldığımda beğendiğimi söyleyebilirim. Hatta ben küçükken "Affet bizi hocam" adlı bir dizimiz vardı onu da az çok hatırlamama rağmen yaşanan bir çok şey ortaktı belki ondan sıcak gelmiştir bana.Günümüz bir liseye gidince yaşanabilecek her şey var kısacası bu dramada. He okul dizisi diyip aşk meşk vardır diyip başlamayın aksine yok daha çok "arkadaş,dost" kavramının yaşatabileceği bütün duyguları barındırıyor. Yani şöyle açıklamam gerekirse "Bromance", iki erkek arasındaki güçlü sevgi bağı anlamındadır. Bunu farklı şekilde yorumlar içerebilir tabi.

Bromance dediğimiz o kavram Go Nam Soon (Lee Jong-Suk) ve Park Heung Soo (Kim Woo Bin) arasında geçiyor. İkisinin arkadaşlıkları büyük bir sınavdan geçiyor. Ortaokulda çetesinden futbol hayali yüzünden çıkmak isteyen Heung Soo'yu Nam Soon'da dahil dövüyor orda yapmaması gereken bir şey yapıyor ayağını kırıyor. Futbol hayali de bu sebepten ötürü son buluyor. Nam Soon duyduğu pişmanlık yüzünden terkediyor yaşadığı yeri ve Heung So'yu. Tabi dizi başlar başlamaz bu konuları ele almıyor. Hatta Heung Soo iki bölüm sonra ortaya çıkıyor.
Dizi lise yıllarından başlıyor.İlk başlarda dizimizin başrol oyuncusu Nam Soon'un bol bol dövüldüğü sahnelerle baş başa kalıyoruz. Dayak yedikçe karşılıkta vermiyor. Aradan zaman geçer yine dayak yerken Heung So gelir, engel olur ama bir şey değişmez.Hatta bunların arasında nasıl bir ilişki var da böyle olmuş diye düşünmeye başladığımız zamanlar başlar: Woo Bin'i bilen bilir sert bakışları olduğunu ve o kadar da karizmatik olduğunu. Transfer öğrencisi olduğundan, gizemli oluşundan dolayı sınıftakiler korkarlar, tabi sonradan bu korkunun yersiz olduğunu da bilirler. 
Böyle bir sınıf olunca onları adam edecek sürekli yanlarında onları destekleyecek bir öğretmenleri olmalı değil mi ? 

Jung In-Jae (Jang Nara) idealist öğretmen.Okulun sadece sınavlardan ibaret olmadığını öğrencilerine ve diğer meslek taşlarına göstermeye çalışıyor:  Kang Se Chan ise dershane öğretmenidir. O da In Jae'nin tam tersi okulun derslerden ibaret olduğunu savunuyor. Gelin görün ki ikiside sınıf öğretmeni oluyor. Birbirinden farklı öğretme yapısına sahip oldukları için sürekli aralarından fikir ayrılıkları oluşuyor. Durum böyle olunca öğretmenlik konusunda etkilenmeye başlıyorlar. Öğretmen Jung çocukların hep yanında sırf mezun olabilsinler diye bir sürü fedakarlık yapıyor. Buna Öğretmen Kang'a ilk başlarda ne kadar anlamsız da gelse bu durum kendini çocukların hayatında onlara bağlanmış bir öğretmen gibi görmeye başlıyor. 
Dizi sadece Nam Soon ve Heung Soo arasında konuları ele almamış. Sınıftaki bir çok öğrencinin hatalarını mutluluklarınıda güzel bir şekilde işlemiş. Sınıfın çalışkan kız öğrencisi var ki onu Love Rain'de ki yapışan kız, Faith'de ki kraliçesi rollerinden biliyoruz Song Ha Kyung (Park Se Young). Ailesi yüzünden dersleri konusunda hırslı hatta en yakın arkdaşını kırabilecek seviyede diyebiliriz. Neyse ki sonlara doğru o da normal bir insan olmayı başarabildi. Hatta sınıfın haylaz çocuğunu bile korudu işte o zaman dünyanın sonu geliyor dedim.
Bir lisede yaşanabilecek her konuyu ele almış olmaları güzeldi. İzlerken aşk meşk aramadım aksine olmaması daha güzel olmuş. En yakın arkadaşlarının ilişkileri sınandı, hayatında haylazlık dışında bir şey bilmeyen öğrencilerin idealleri olabileceğini, bir annenin kendi hırsları uğruna kendi çocuğuna dayattığı kurallar, sınavlar, öğrenci-öğretmen ilişkilerinin bol bol olduğu güzel bir drama. Ben herkesin aksine sevdim. Size de tavsiye ediyorum. İzlemeyen varsa tabi. Benim geç izlememde ki neden ise dizi hakkında yorumları öncesinden okuyup ön yargılı yaklaşmamdan kaynaklıydı. Yoksa en sevdiğim iki oyuncu Woo Bin ve Lee Jong Suk oluşunda en azından izliyim dedim.

25 Eki 2013

Reply 1997/ Answer me 1997- Kore Dizisi


Yoo Jung-Hak Chan-Yoon Jae-Shi Won-Joon Hee-Sung Jae

Seksenlerin sonunda doğan biri olarak özlemle andığım çocukluğum zamanlarıydı doksanlar. Şimdi ki nesle yabancı olan o zamanları nostaljik bir dille anar dururuz. O nesli hem güzel anlatan hemde daha çok değerini anlaşılacağı bir yapım Reply 1997.
  
Bu diziyi izledikçe anımsar oldum bir çok şeyi. Bir kere hayran (fan) kitlesi o zamanlardan başlamıştı. Bir sanatçı albüm mü çıkardı hemen koş kasetini al. İnternete mi bağlanacaksın annenize yalvar dur telefonla konuşma diye, küçük yaşta bebek beslediğimiz oldu nasıl mı ? tabi ki sanal bebekle. Karaoke kavramının ilk bildiğim zamanlar doksanlar.


Repyl 1997 ; Busan'da 1999 senesinde mezun olan bir grup lise öğrencisinin mezunlar gecesinde buluşmasıyla başlıyor. Günümüz ile geçmiş arasında gidip gelerek kim, kiminle, nerede, nasıl sorularının bolca sorulduğu samimi ne kadar duygu varsa yaşattığı sıcacık bir yolculuk yaşattı bu dizi. Bu dizinin bir güzel tarafı ise; busan aksanı ve kesinlikle çok samimi ve içtendi.

Shi Won'u rolünü A Pink grubunun üyesi Jung Eun Ji canlandırıyor. İlk dizisi olmasına rağmen oyunculuğuyla bir yere geleceğini belli etti bu diziyle.1996 yılında çıkış yapan H.O.T grubunun fanatik derecesinde fanı. Biraz düşündüğünü hiç düşünmeden konuşan biraz da birlilkte büyüdüğü Yoon Jae'nin ona karşı olan duygularını anlamayacak kadar da saf bir kız

Yoon Jae rolünü Superstar K yarışmasının birincisi olan Seo In Guk canlandırıyor. Şarkıcı kökenli olmasına rağmen hatta daha önceki dizilerini de (love rain gibi) göz önünde bulundurursak oyunculuğuyla çok işler yapacak. Ailesini küçük yaşta kaybetmiştir. Babası ile Shi Wo babasının yakın arkadaştırlar. Yoon Jae ve abisini onlar büyütmüşlerdir. Çocukluğundan beri yanında olan Shi Won lisenin ilk gününden beri sevmektedir.
Yoon Hee rolünü Infinite grubunun üyesi Hoya canlandırıyor. Oyunculuğunu çok samimi bulduğum bu dizi de en çok sevdiğim karakter olmayı başardı. Yoon Jae için bir aşk beslemekte olan bir gaydir: Hassas ve düşünceli bir kişiliği vardır. Shi Woo gibi Yoon Jae'de en yakınında ki insanın ona olan aşkını görememişti.Yoon Hee'de açıklma gayretinde olmadı hiç bir zaman, duygularını içinde yaşatıyordu. Yanında olsun yeterdi kavramıyla devam etti.


Hak Chan rolünde Sechs Kiss grubunun  lideri Eun Ji Won canlandırıyor. Dizidesürekli fanların kavga sebebi olan  H.O.T ve Sechs Kiss gruplarından; Sechs Kiss'in lideridir hatta bir çok kendi oynadığı filmlerde ki oyunculuğunu bir çok kez eleştirdiğine tanık olduk.O halleri için çok kötü oyuncu ben daha iyi oynarım tarzında konuşması çok eğlendirdi. İyi bir kişiliğinin yanı sıra birde erotik film meraklısıdır. İçten içe Yoo Jung sevmektedir.

Mo Yoo Jung rolünü Shin So Yool canlandırıyor. Dizinin oyunculuk mesleğini göğüsleyenlerden biri. İyi yürekli bir kişiliğinin olmasının dışında. O da H.O.T ve Sechs Kiss grupları arasında gel git yaşan bir fan. Beğendi her idol aşık olacak kadar şıp sevdi. İlk başlarda o da Yoon Jae'den hoşlanmış olsa da karşılık alamadığı gün büyük aşkını buldu

Sung Jae rolünü Lee Si Yeon canlandırmaktadır. Dizinin oyunculuk mesleğini göğüsleyenlerden bir diğeri. Çok ve boş konuşan, kötü şakalar yapan, aşklarına karşılık alamadığı için dizinin yalnız takılanı. Aslında birazda karşında ki insan nasılsa o şekilde davranıyordu. O zamanlar büyük modası olan sanal bebeği ile oynaması harikaydı. Benimde vardı sanal bebeğim :)
Dizinin en çok eğlendiğim anları ise Shi Won anne ve babasının sürekli kavga etmeleri ardında birbirlerini sevmesi sıcak ve eğleneceliydi. Özellikle babasının Shi Won ile fan muhabbetlerinden dolayı sürekli tartışması gerçekçiliğin yansıması gibiydi. Bu iki yürekli insanın Yoon Jae ve Tae Wong'u sahiplenmeleri onlarsız bir şey yapmamaları ben onların vasihiyim diyerek etrafta dolaşmaları çok güzeldi.

Yoon Jae Wong rolünde ise Song Jong Ho canlandırıyordu. Yoon Jae'de bahsettiğim gibi anne ve babalarını küçük yaşta kaybetikleri için kardeşi için aile olan ve ona her fırsatta sahip çıkan fedakar abi. O zaman asıl bomba şöyle aslında Shi Won'a aşıktır sadece tek olay kardeşinden önce itiraf ettiği için Yoon Jae 6 sene kadar acı çekti.

Dizinin karakterleri bu şekildeydi. Diğer dramalar gibi iki yada üç kişi üzerine yoğunlaşma yok aslında herkes başrol gibiydi benim açımdan.. Geçmiş ile gelecek arasında ki ilişki çok iyi işlenmişti. Gerçeğin dışında hiçbir olay yoktu aslında.. Dizinin en güzel yanları ise Shi Won ve Yoon Jae'nin iç sesleriydi.

Yoon Jae'nin Shi Won'a nasıl aşık olduğunu iç sesiyle anlattığı o sahne;


"Sokakta biriyle çarpışmak, kütüphanede aynı kitabı tutmak, şemsiyenin altına koşan birisi, aşık olmanın özel olacağını düşünmüştüm ama bu hayal ettiğim gibi bir şey değildi. Bu nasıl aşık olduğumdu. Bitti.. İlk aşkım aniden başlamıştı. Gözlükleri takmadığı için güzel görünüyordun. Şimdi onlarla bile güzel görünüyorsun"

Lise bitti herkes için kendi yollarını çizme vakti gelmişti. O akşam Shi Won'un doğum günü. Yoon Jae bir şarkı söyler herkes tek tek ayrılır odadan Shi Won kalır. O gece Yoon Jae ise aşkını şöyle ifade eder;

"Çok acımasızsın. Nasıl böyle bir şey istersin benden? Çünkü seni seviyorum. Tamamen sana kapıldım. Doğduğumuzdan beri senin yanındayım. Birbirimizi her gün gördük. İlk regl gününü bile hatırlıyorum. Ama yinede seni bir kadın olarak görüyorum. Liseye başladığımız o ilk gün seni sevimli olduğunu düşündüğüm ilk gündü. O günden sonra sana hep ipuçları verdim. SENİ SEVDİM. BENİ SEVMENİ İSTEDİM ama sen fark etmedin. İyi belkide sen beni yalnızca arkadaş olarak görüyordun." 






Sonrasında her şeyiyle şeffaf olan kişi Shin Won oldu. Beni hala seviyor musun soruna cevap alamadı bir süre sonra o açık sözlü Shi Won arabada giderken hiç düşünmeden yaptığı itiraf ;
"Senden hoşlanıyorum. Arkadaş olarak değil, erkek olarak. Ben cevapladım. Sıra sende"

"Unutmuşum, Shi Won her zaman duygularını doğrudan söyler. Keşke bende söyleyebilseydim.. Seni seviyorum benim ol! ... yalnızca kararsız kaldım ama bunları söyleme yerine, yalnızca kararsız kaldım. Şu andan daha iyi bir zaman yoktur. Belki bir daha ki sefer olmaz. Bir daha konuşabileceğimiz zaman gelmeyebilir. Şu an "önünüzde duruyorken hayat sonra için kısa..Şimdi sadece zayıf ya da tembel olduğunuz için vazgeçersiniz. başka zaman için umudunuz olmaz. Eğer onu seviyorsanız şimdi sevmek için en iyi zamandır. Çok geç olmadan yaklaşın. Şimdi açılmalısınız. Gelecekte ne olacağını asla bilemezsiniz"


Yoon Hee'nin bu konuşmasından sonra esas oğlan kendi aşkına mı yansın yoksa çok sevdiği arkadaşının ona olan karşılıksız aşkını yıllar boyunca içinde tutmasına mı? Yoon Hee bencillik yapmadı aşkı yerine dostluğunu tercih etti, kabullendi. Onun bu sözleri ise Yoon Jae'nin duygularına ışık tutmuş oldu. Tabi o sahne izleyenler bilir onunla beraber bir çok kişiye ışık tutmuştur eminim. Hastanenin o merdivenlerinde olan itiraf yerinde bir ben kendimde itiraflarda bulunamadım heralde. Shi Won'un "Eğer cevabı şimdi söylemezsen seni 10 kere öpeceğim" dedikten sonra Yoon Jae'nin cevabı;



"İlk aşk.. ilk aşkın güzel olduğunu düşünmemizin nedeni, olduğumuz insanın yakışıklı,güzel ya da tatlı olması değil. İlk aşk güzeldir çünkü ilk aşkımızı ve de o genç, masumca, biraz da aptalca severiz. Ve de asla o genç, masum, tutkulu zamanlarımıza dönemeyeceğimizi biliriz. İlk aşk biraz acelecidir. Hesaplamadan, tutkuyla ilk aşkımıza koşarız ve ardından da başarısızlıkla yüzleşiriz. Aynı zamanda da dramatiktir. Bir daha asla hissedemeyeceğim açıklanamayan duyguyla beraber gelir. Yani ilk aşk, hayatımızın en dramatik evresini oluşturur. Başarısızlık da olabilir. Trajedik hikayeler, hayatımın bir bölümünde böyle muhteşem bir hikaye yaşamak çok güzeldi. Mutlu sonlu hikayeler daha uzun sürer hep." 


23 Eki 2013

Yoonna, Lee Bum Soo'nun ardından Yoon Si Yoon "Prime Minister and I" kadrosuna dahil oldu.


Sevdiğim aktörlerden Yoon Si Yoon, aralık ayında KBS2 kanalında yayınlanacak olan "Prime Minister and I" dizisinin kadrosuna dahil oldu. KBS kanalı ise çıkan bu haberi de doğrulamış. Romantik komedi tadında olacak bu dizide Yoon Si Yoon ise; başbakanlık ofisinde ki seçkin yardımcıyı canlandıracak hatta temsilcinin açıklamalarında bu rolüyle hayranlarını mest edeceğini dile getirmiş.
"Prime Minister and I" dizisi Yoon Si Yoon dışında; Yoona, Lee Bum Soo ve Cha Jung An alacak. Yoona 28 yaşlarda bir muhabiri, Lee Bum Soo ise 40 yaşındayken ülkenin en genç başbakanı rolünü canlandıracaklar. Dizi ise ikisi arasında oluşacak olan aşk hikayesini kapsayacak. Fakat değişiklikler meydana gelebilir çünkü senaristler hala yapım aşamasında. Temsilcinin vermiş olduğu bilgiye göre bu ayın sonunda dizinin çekimlerinin başlayacakmış. Ay hadi inşallah :)

Full House Take 2 / Kore Dizisi




 Full House dizisini izleyenler de fark edecektir ki hiçbir alakası yok. Devamı niteliğinden yazılıp çizilmiş olsa da göz var nizam var anlaşmalı evlilik/nişanlılık dışında bişey göremedim ben.
Dizinin konusuna gelecek olursak;   Ailesi ölmeden önce evlerini geri almak için şarkıcı olan Lee Tae Ik ve iyi kalpli  Won Kang Hwi Kore'de hatta Asya'da ünlü olan "Take One" grubunun şarkıcılarıdır. Ailesini küçük yaşta kaybeden Jang Man Ok ise Hopkio ustası dedesiyle çalışan ama moda tutkunu bir kızdır.Man Ok bir şekilde Take One grubunun stilisti olur ve Tae Ik ile sahte bir nişanlılık geçirir. Bu olayları anlatan güzel sevimli bir dizii.
Dizi genel olarak komik ve eğlenceliydi. Tea Ik; sürekli asabi, titiz bir insan olsa da, Kang Hwi'de onun tam tersi temiz kalpli ve dişli biriydi. Man Ok ise; her ne kadar hopkido ustası olsa da tam bir moda aşığı bir kadın. Kıvırcık saçları ilk başlarda sevimli görünse de ne zaman saçlarını düzeltecekler diye bekledim dizi boyunca. Stilist olsa da giydiği kıyafet konusunda sınıfta kaldı Man Ok. Dizi de bir de Jin Se Ryung diye bir karakter vardı ki gereksiz olduğunu düşünüyorum.Neymiş efendim önceden aynı şirketle çalışırken Tae Ik ile birbirlerini sevmişler sonra kız Amerika'ya gitmiş özlemiş geri dönmüş buraya kadar tamam. Ee ondan sonrada bir iki olay dışında pek de olayı yoktu. O yüzden gereksiz olduğunu düşünenlerdenim. Tabi geçmişte yapmış olduğu pisliği sonradan öğrendik. Bir gruptaki şarkıcıların arası neden sürekli bozuk diye düşünürken arayı bozanın bu hatun olduğunu öğrenince hemde Kang Hwi kullanarak yapmış daha çok sinir oldum. He dizide öyle bir sahne vardı ki eyvah eyvah dercesineydi. Tae Ik sahnede alerjisi çıkınca Kang Hwinin onun dudaklarına yapışıp öpmesi falan öyle bir şey yapacağı hiç aklıma gelmezdi:) Dizinin komik olanı bence yine Kang Hwi'nin mimikleriydi.Tae Ik o sinir bozucu triplerinin Man Ok'a aşık olmaya başladıktan sonrabile devam etmesi çok iyiydi. Hemen yumuşamadı ama kızı koruması sırf onun için gruptan ve Full House'dan vazgeçmesi falan takdir topladı. Bu güzel hoştu da ben Kang Hwi ile birlikte olmasını istiyordum. Hem çok iyi anlaşıyorlardı hem daha çok şey paylaşmışlardı. Yalnız dizi boyunca Kang Hwi'nin "Man Ok" diye seslenmesi ve o ses tonu beni benden aldı. Ne bileyim bence o daha çok hak etmişti kızı. Kang Hwi karakterini canlandıran Park Ki Woong sevdiğimden olabilir. Bu diziyi izledikten sonra onun Secretly and Greatly filminde ki performansını da sevmiştim.
Dizi genel olarak bence iyiydi. Her ne kadar ilk Full House ile benzerlikler bulamasam da güzeldi, yerindeydi, komikti, sevimliydi. Finali ise bana göre vasattı ama en azından Man Ok'un o kıvırcık saçları normale dönmüş gördüm :D He bir de Kang Hwi için güzel bitti ya en çok ona sevindim.


No Min Woo/ Lee Tae Ik

 Hwang Jun Eum/ Jang Man Ok

Park Gi Woong/ Won Kang Hwi

Full House / Kore Dizisi



Full House 2004 yapımı romantik komedi türünün bana göre en iyilerinden biridir diyebilirim. Çok uzun zaman oldu bu diziyi izleyeli o yüzden aklımda kalan bir kaç bir şeyi size hatırlatacağım. Komedi konusunda eksiği yok fazlası vardı diyebileceğim yapımlardan. Eğer bu diziyi izlememiş olan varsa eğer şimdi izlemeye başlarsa sadece kıyafet falan olaylarına takılacaklardı diye düşünüyorum bence takılmadan izleyin derim.

Dünyaca ünlü star Rain yer aldığı bir dizi. Ayrıca dizinin OST'ları da oldukça güzel.
Dizilerde başrol karakterlerini kimi zaman yakıştırırım kimi zaman yakıştırmam. Bende diyorum ki Rain ve Song Hye Kyo çiftini çok sevmiştim. Özellikle dizide yaptıkları dansları dialogları olsun on numaraydı benim için.

Kim Sung Soo karakterini canlandıran Yoo Min Hyuk dizide iyi ki var dediklerimden. Arada kızdırmış olsa da Rain yani Young Jae aklını başına getirmesini sağladı.  Tabi dizide komedi bölümleri var da duygusal anlar yok mu ? diye düşünüyorsanız. Tabi ki vardı özellikle Rain öyle bir şey yapmıştı ki vay be demekten alıkoyamayacaksınız o kadar diyorum.

GEnel olarak diziyi izlemeyenler varsa izleyin. Eğlenceli ve güzel bir yapım Young  ve Ji Eun çiftinin izleyin kaçırmayın bana göre harikaydılar. Final için pek bilgi vermeyecek olsam da her zamanki Kdramaları gibi etkili değildi. Eksikler çok fazlaydı. Yine de bu diziyi izlemenize engel değil. O zaman size iyi seyirler

21 Eki 2013

Me Too Flower! / Kore Dizisi

 Bayram tatili uzun olunca bir çok dizi izledim hepsini yazmaya fırsatım bir türlü olmadı. Onlardan biri de Me Too Flowers dizisi oldu. 2012 yapımı bu diziyi geç izlemiş olmama rağmen pek bir şey kaybettiğimi düşünmüyorum. Tipik romantik komedi tadındaydı. Diziyi daha çok Yoon Si Yoon için izlediğimi itiraf etmeliyim. Onun romantik komedilerde ki performansını seviyorum. 



Dizinin konusu; üç kadın bir adam arasındaki karmaşık ilişki olsa da bana göre pek karmaşıklık göremedim. Esas oğlan esas kızı gördükten sonra istediği hep oydu. Sadece çevresinde yer alan bir kadının ona olan saplantısı ve zengin koca arayışı içinde olan bir kadının yapmaya çalıştıkları vardı. Çocuk esas kız dışında bu ikisine çok da ilgi göstermedi açıkçası. O yüzden bir karmaşıklık göremedim.


Esas kızımız Cha Bong Sun (Lee Ji Ah) polis memurudur. Küçükken annesi onu terk ettiği için herkes tarafından terk edilme korkusu yaşamakta olduğundan psikolojik sorunları vardır. İşine yansıtır ve psikolojik destek almaya başlar. Zaten olaylarla da bundan sonra başlar esas kızımız için. İçimdekişiliği yavaş yavaş düzeltmeye başlarken aşık olur esas oğlana.





Esas oğlan Seo Jae Hee (Yoon Si Yoon) diziyi izlenebilir kılan tek kişi. Çocukken bütün ailesini kaybedince yalnız başına kalan bir çocuğun hayatta kalabilmek için neler yapabileceğini çok güzel anlatan bir hikayesi var dizide. Dizinin seyr  boyunca kendi şirketinde otopark görevlisi olarak çalıştığını görüyoruz sonlara doğru aslında zengin olduğu ortaya çıkınca mecburi olarak işinin başına geçiyor.




Esas kız ve esas oğlandan bahsettikten sonra biraz da diziden bahsedeyim. İki kadın daha yer almakta. Park Hwa Young (Han Go Eun) ve Kim Dal (Seo Hyo Rim) bunlarda bizim esas oğlanın peşinden ayrılmaz neyse ki sonunda elleri boş kalır gerçi Kim Dal yine amacına ulaşır da diğeri için aynı şeyi diyemeyeceğim. Park Hwa Young denen kadına dizi boyunca sinir oldum. O kendine güveni çok fazlaydı hiç hoşuma gitmiyordu. Esas oğlanın iş ortağıydı ama aralarında anlamadığım bir bağ vardı ilk başlarda. Onunda nedeni sonraları çıktı ortaya. Bu kadının kocası kaza sonucu ölüyor. Buna sebep de bizim esas oğlan oluyor. O da vicdan azabının vermiş olduğu duygu ile yıllarca ona ve çocuğuna aile oluyor. Aslında kadın ona aşıktır ama Jae Hee ise kardeş gibi davranmaktadır ona. Bizim diğer kız Kim Dal esas kızın üvey kardeşidir aslında aralarında hiç bir kan bağı olmamasına rağmen unni unni diye etrafta dolaşması sinir bozucuydu. Kısacası şu iki kadını hiç sevmedim.. Kim Dal'ın tek amacı zengin birini bulup evlenmek. O yüzden Jae Hee'nin zengin olduğunu öğrendikten sonra peşini bırakmadı. Neyse ki ablasını sevdiğini görünce çok da uğraşmadı en azından Hwa Young kadar hırslanmadı.

Yoon Si Yoon'un oyuncluğunu sevdiğim için diziyi sabırla ve sukunetle bitirdim diyebilirim. Hatta daha fazla da bu dizi için bir şey yazasım gelmiyor.
Şimdiden iyi seyirler..

THOR:KARANLIK DÜNYA vizyon tarihi ve karakter posterleri yayınlandı.


Marvel'in ünlü karakteri şimşek tanrısı Thor'un ikinci filmi "Thor: The Dark World" 1 Kasım 2013 tarihinde Türkiye'de vizyona giriyor.  İlk filmi izleyenler bilir Thor rolünde Chris Hemswort, Loki rolünde Tom Hiddleston, Jane rolünde Natalie Portmanı ve Odin rolünde ise Anthony Hopkins'in olacağı bu filmin yönetmeni ise; Alan Taylor bulunuyor.

Filmin Trailer'ı