28 Şub 2016

Beyaz ve Sağlıklı Dişlere Kavuşmanın En Pratik 5 yolu


Bugün hayalinizdeki beyaz ve sağlıklı dişlere en pratik şekilde kavuşma yollarını paylaşacağım. İşte dişlerimi korumamı sağlayan ve rahatça gülümseme nedenim 5 diş temizleme pratiğim :)

Beyaz ve Sağlıklı Dişlere Kavuşmanın En Pratik 5 yolu

1. Rutinlerinize Uyun
Hayatta en önemli şey sanırım sizin için iyi olan ne varsa alışkanlık haline getirmek. Spor yapmak, sağlıklı beslenmek gibi aslında kişinin kendisine bakması ve temizliğine dikkat etmesi de önemli. İşte bu yüzden diş temizliği rutinlerinizi belirleyin ve ona uyun.
Her sabah ve gece yatmadan önce dişlerinizi mutlaka fırçalayın! Bu alışkanlığınızı halen kazanamadıysanız bugün zaman kaybetmeden kendiniz ve diş sağlığınız için büyük karar verebilirsiniz.

2. Size Uyanı bulun!
Nasıl ki giydiğiniz kıyafetler tarzınızı yansımadığında kendinizi o kıyafetin içinde yabancı gibi hissediyorsunuz, aslında kişisel bakımlarınız da öyle. Diş ve diş ati yapınıza en uygun fırçayı bularak diş temizliğinizi daha verimli yapabilirsiniz.

3. Kendinize Zaman ayrın!
Bir şeyi yapıyor olmak kadar onu doğru sürede ve doğru şekilde yapmak da çok önemli. Özensiz bir biçimde yaptığınız hiçbir şey tam olmayacaktır. O yüzden dişlerinize ve kendinize zaman ayırın. Bu zamanı doğru fırçalama teknikleriyle yaparsanız emin olun kısa sürede farkı siz de fark edeceksiniz.

4. Bazı Ayrılıklar Çok Güzel!
Vedalar ve ayrılıklar hep can yakar ama aslında bazı ayrılıklar size çok iyi gelebilir :) Nasıl mı? 3 ayda bir diş fırçanızla vedalaşın ve hijyen açısından önemli bu değişikliği bir alışkanlık haline getirin.

5. Yol Arkadaşınızı İyi Seçin!
Geldik en önemli maddeye. Diş fırçanızı seçtiniz, kendinize zaman ayırdınız, her şeyi tam yaptınız ama diş temizliğinde istediğiniz verimi halen alamıyor musunuz? O zaman doğru diş macununu kullanmıyor olabilirsiniz. Bu konudan mustarip olanlara önerim; Procter and Gamble’ın dünyada pazara sunduğu en gelişmiş beyazlatıcı diş macunu olan 3 Boyutlu Beyazlık Luxe Perfection İpana olacak.
Yeni İpana 3D White PERFECTION diş macunu İpana’nın en hızlı ve en güçlü beyazlatıcı diş macunu. Perfection diş macunu 3 Boyutlu Beyazlık ailesinin en ileri ve etkili beyazlatıcı diş macunu teknolojisini içerir. Böylece diş minesine zarar vermeden sadece 3 günde diş yüzeyindeki lekelerin %100’e kadarlık kısmını etkin biçimde çıkarıyor. Ben bu ürünü çok sevdim, satın almak isterim derseniz tıklayınız.

Tüm bu maddeleri eksiksiz yerine getirenler olarak bol bol gülümsemeyi hak ettik sanırım :)

P.S. Bana bu bilgiler yetmedi, ağız ve diş sağlığı üzerine daha çok şey merak ediyorum diyenleri aşağıdaki siteye alalım.  
http://www.agizbakimuzmani.com/

#ipanaperfection  #gülüşünügöster

İçerik Kaynak: http://www.e-gunlugum.com/
Video Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=RZ5ymuChrW0

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

16 Şub 2016

SS301 "Ur man is Back"

Kpop'ın efsanesi sayılabilecek sayısız başarılara imza atmış SS501 grup dağılmamasına rağmen 7 yıllık özlemin ardından SS301 alt grubu olarak geri dönüşünü gerçekleştirdi. Alt grupta Kim Hyung Jun, Kim Kyu Jong, Heo Young Saeng üyeler yer alıyor.  Grubunun geri kalan iki üyesi Kim Hyun Joong ve Park Jung Min ise vatani görevini yerine getiriyor. SS501 grubunun Love Ya; Love Like ThisForever, One Only Day, Sometime, Boys Over Flowers dizisini izleyenlerin bildiği efsanevi şarkı Because, I'm Stupid gibi sayabileceğim efsane şarkılar çıkar arşivden. 

Double S 301 bugün Ertanal 5 isimli albüm ile geri dönüşünü gerçekleştirdi. Triple S'i uzun bir süre bekleten üyeler gerçekleşen bu geri dönüşün ardından yoğun bir programla karşı karşıya kalacak. Mart ayında Seul'de yapılacak konserin biletleri 3 dakika içinde bitmiş olması bile Triple S'lerin nasıl özlemle beklediklerinin göstergesi değil mi? İşin güzel yanı ise bu grubun hayranı olmayan fakat desteklerini esirgemeyen bir insanlarda bir hayli fazla.
Grubunun geri dönüş tanıtımlarında yayınlanan skeç tarzı olan video, herkesin anlayabileceği, öğrencilik hayatının acısını gözler önüne seriyor. 

"Pain" şarkısının klibi yayınlandı.

Şarkı da biraz latin biraz trot esintisi görebiliyoruz. Bu sebeple herhangi bir türe ait demek güç.Şarkı; yumuşak anlarda ki piyano sesi şarkıda enstrümantal bir hava olarak oldukça mükemmel bir his uyandırıyor.
"Erternal 5" albümünde ikisi enstrümantal olmak üzere yedi şarkı ve her bir üyeye yönelik üç solo şarkı içeriyor. 
Albümü dinlemek isteyenler için; TIKLA

12 Şub 2016

Interstellar


Gelmiş geçmiş en iyi birkaç bilim-kurgu filminden biri olan Insterstellar (Yıldızlararası) filminin senaryosu Nolan kardeşlerin elinden geçerken yönetmen koltuğuna ise Christopher Nolan oturuyor. Ünlü yönetmen tabiri caizse her geçen gün Steven Spielberg'ün yerini almaya bir adım daha yaklaşıyor. Yönetmenlik kariyeri boyunca ilk filminden bu yana kadar kötü diyerek eleştirebilecek hiçbir yapıma imza atmadı. Bir ekol haline gelen Nolan yine destansı bir şovu bizlere gururla sundu. Şimdiye kadar hep merak konusu olan uzayda ki kara delikleri tema edinen film; Amerika'nın Büyük Burhan döneminde yaşanan kuraklıktan ilham alınarak 1930'larda ekonomik kriz yaşanırken bir yandan kuraklık ve rüzgar erozyonunun önlenememesi sebebiyle toprak toza dönüşmüş. Kirli 30'lar olarak anılan dönemde yaşayan insanlarla çekilen 2012 tarihli The Dust Bowl belgeseli Nolan kardeşlere ilham olmuş.

Filmin ana karakterleri Matthew McConaughey, Anna Hathaway, Jessica Chastain, Elyes Gabel, Wes Bentley ve Matt Damon  filmin ana karakterleri olarak yer alıyorlar.
Yasal Uyarı: Bundan sonra ki 3 paragraf spolier içeriyor.
En güzel sahnelerden biri de kuşkusuz bağıl açısal hızı sıfırlayıp kendilerini ana gemiye bağladıkları sahne oldu. İzafiyet bir kez daha devreye çıktı. Hem de bildiğimiz basit lise 1 hız fizik kuralları ile.

2.gezegende kaşiflerin henüz yüzeye ulaşamadıklarını izledik. Gökyüzünde donmuş amonyak bulutlarının üstünde yaşamaya devam etmişler. Aşağıda ne olduğuna dair hiç bir fikirleri yok. İşte burada insanoğlu faktörü devreye giriyor.Yabancı bir galakside, bambaşka kuralların işlediği bir gezegenin üstünde bile kendi türümüzü öldürmekten çekinmiyoruz. En temel yaratılış hikayeleri de tam bunu anlatıyor. Cooper ve Dr Man'ın kavgası da bunların göstergesiydi. Milyonlarda ırka ev sahipliği yapan dünyanın döngüsü bile yüz yıllarca bu şekilde devam etti. Benim bu sahneden anladım buydu.

Geçmişe ve 3.boyuta mesaj göndermek harika bir düşünce idi. O ana ve mekan giden gravitonları fiziksel olarak etkileyerek, geçmişe mesaj göndermek, dokunabilmek. Burası sicim teorisi ile filmi bana göre zirveye çıkardığı an. Olur da gelecekte gravitonlarla mesajlaşırsak nasıl olacağını Nolan bize göstermiş oldu. Solucan deliğinin de, hayaletin de aslında Cooper'ın hayatta kalma mücadelesini sınırları aşarak zamanın içinde yolculuğu olduğunu anlıyoruz. Bununla birlikte aslında  Solucan deliğinden geçerken 5.boyuttan,4. boyuta iniş sırasında aslında orada olduğunu görünce etkisinde çıkamıyoruz.

Filminden bir alıntı ile aslında bi nevi Nolan'ın anlatmak istediği düşünceyi görebiliyoruz. 

"Şimdi dinle, aşk bizim icat ettiğimiz bir şey değil. Bu gözlemlenebilir bir şey.Güçlü de. Balki daha fazlasıdır, henüz anlamadığımız bir şeydir. Belki bir kanıttır. Belki de daha ileri bir boyutun bilinçle algılayamadığımız eseridir. On yıldır görmediğim ve muhtemelen ölü olduğunu bildiğim birine uzay boyunca sürüklendim. Aşk, zamanın ve uzayın boyutlarını aşan bildiğimiz tek şeydir. Belki de onu anlamasak da ona inanmalıyız."

Uzay solucan delikleri, bilinmezlik ve zaman kavramı. hiç Kimsenin henüz açıklayamadığı şeyleri film yapmak nasıl bir deliliktir? Nasıl bir özgüvendir? Bu kadar insanı bilinmezlere sürükleyen bir film yapabilmek nasıl bir başarıdır Sevgili Nolan? Cristopher Nolan, bu dönemin tartışmasız en değerli, kıymetli yönetmen-senaristlerden biri. Film durağan bir şekilde başlamasına rağmen sonlarına doğru akıl almaz bir hale dönüşüyor. Özellikle 5.boyut kavramını gözümü kırpmadan izledim. Okullarda öğretilen denklem ve teorileri alıp gerçek hayatta nasıl olur sorunun cevabını filme aktarmışlar. Denklemlerin sıkıcılığının aksine ortaya tam bir başyapıt çıkmış. Konusu, kurgusu zekice planmış. Çok uzun yıllar geçse bile tadından bir şey kaybetmeyecek harika bir film. 

11 Şub 2016

Emperess Ki / Kore Dizisi


Emperess Ki; 2013'ün Ekim ayında başlayıp 2014'ün başlarında son bulmuş 51 bölümden oluşan tarihi dizi. Normalde 50 bölüm olarak planlanan dizi bir bölüm daha uzaltıldı. Senaristliğini Jang Young Chul, Jung Kyung Soon yaparken yönetmen koltuğunda ise Han Hee oturuyor.

Emperess Ki, konusunun yanı sıra oyuncu kadrosunun zengin olması fazlasıyla dikkat çekiyor.51 bölümlük tarihi dizi olduğundan oyuncu sirkülasyonu bir hayli fazla. Ana karakterlerden kısaca bahsetmek dışında diğer karakterleri dizi hakkında ki yorumum arasında görebilirsiniz.



Konun çıkış teması; Cengiz Han'ın kurduğu Yuan Hanedanlığına 37 yıl hükümdarlık eden Demir Leydi olarak bilinen İmparatoriçe Ki'nin hayatından esinlenilerek tarihi gerçeklerden bir nebze şaşılarak kurgulanmış bir dizi diyebiliriz.

Nyang/Empress Ki karakterini başarılı aktirist Ha Ji Won canlandırıyor. Secret Garden, The King 2 Hearts, As One yapımlarından hatırlayabilirsiniz. Çocukluğunda, annesi dahil olmak üzere bir çok kadının esir düşüp Yuan'a zorla cariye gönderiliyor ve ölüyor. Küçük kız ise ans eseri hayatta kalır. O dönemler  kadınlar için bir dönem olduğundan hayatının bundan sonra ki senelerinde Nyang adında erkekmiş gibi davranmayı tercih ediyor. Yıllar sonra annesinin kaderini yaşayarak Yuan'a cariye olarak gönderilir. İmparatoriçe ve bir sonra ki imparatorun annesi olarak konumunu koruyacak. En düşük pozisyondan en yüksek pozisyona giden zorlu ama bir o kadar büyülü bir yolun dizi boyunca tanığı olacaksınız. Ha Ji Won her ne kadar erkek gibi bir görünüme sahip olmasa bile dizide yer alan aksiyon sahnelerinin vazgeçilmez unsurları olan ok atma ve dövüş tekniklerini harika bir şekilde yerine getirdiği düşüncesindeyim.


Wang Yo karakterini Jo Jin Mo canlandırıyor. Koryo'nun kendi halinde ülkesini kaybetmek üzere olan bi yandan da kral olmaya çalışan bir kral. Tarihi gerçeklere bakacak olursak aslında Wang Yo hakkında edilecek iyi bir yönü dahi bulunmamakta. Dizide ki karakterinin aksine kadınlara düşkün, cani bir kraldır. Koryo Kore'nin temeli olduğundan olacak ki prestijlerini korumak adına Wang Yo karakterini kendi çapında fazlasıyla iyi bir karakter olarak ortaya çıkarmış. Jo Jin Mo'nun oyunculuğu ve dövüş sahneleri oldukça güzeldi. Bununla birlikte dizinin içinde ki aşk üçgeninin içinde yer alacak olan Koryo Kral'ın çok aşık tripleri açık konuşmak gerekirse izlerken çok bunalttı.
Yuan İmparatoru Ta Hwan/Togon Temur karakterini Ji Chang Wook canlandırıyor. Emperess Ki dizisiyle büyük bir ün kazanan oyuncu sonrasında başarılı dizi Healer'da yer aldı. Tarihte; Cengiz Han ve  Kubilay Han'ın soyundan gelen Togon Temur, 50 yıl boyunca Yuan'ın tahtında kalacak, günümüzde bilge Kral olarak anılacak. Senaristin kurgusunda ise  ilk bölümlerde Bilge Kral olarak bilinen Togon Temur'un aksine anne babası kaybetmiş, tahtın varisi olmasına rağmen El Temur tarafından korku içinde yaşamış bir karakter ortaya koymuş. Dizide yer alacak intikam sürecinin baş karakteri olarak göz dolduracak. Ji Chang Wook duygu geçişlerini en iyi yapabilen aktörler arasında yer aldığı kanaatindeyim. 

Dizinin başrolleri kadar konuşulan yardımcı karakterlerden kısaca bahsetmek gerekirse;

Tarihi bir kurgu var ise orada mutlaka entrikanın dibine vuracak kötü karakterler tabi ki mevcut olacak. Sınırlarını sonuna kadar zorlayan El Temur sülalesi ve yardakçıları da diziye bu konuda oldukça  katkı sağlıyor. Öyle bir evlat ki bunlar  kötü olan babalarının kanına sahip olduklarını sonuna kadar belli ettiler. Danashri Togon Temur'un ilk eşi. Kötü bir İmparatoriçe nasıl olur canlı örneği. Güç ve kıskançlık için yapamayacağı kötülük yok.

Dizinin olmazsa olmaz karakterlerinden biri de Kraliçe Dowager. Dizinin başından sonuna kadar Togon'u kullanarak bir yerlere gelebilmek umuduyla bir şeylerin peşinde koştu. En büyük yanlışı ise Koryolu olan Nyang'ın, Yuan'a karşı içten içe duyduğu nefreti bilmesine rağmen El Temur'a karşı zafer kazanmak uğruna hem saray içinde hem saray dışında ona sağlamış olduğu güç oldu.  Bayan; ara ara sinirlendiğim ama genel olarak sevdiğim karakter. Ölümüne kadar olan süreçte İmparatora Togon'a, Nyang'tan daha fazla saygı duydu. Eksik bile olsa her adımını haber verme ihtiyacı duydu en azından arkasından iş çevirmedi. Gerçi bazı zamanlarda kendini El Temur gibi yapmasa daha iyi bir adam olabilirdi o ayrı. Tal Tal; dizinin zeka küpü, adaletli, doğruyu yanlışı anında tespit eden, Koryo Kralı Wang Yoo'yu sevmemesine karşın hakkını teslim eden bir komutan. Dizi boyunca Nyang'a karşı sevgisi olduğu düşünülse de kanımca onun duyduğu şey hayranlık hissidir. Tarihe gelecek olursak; Tal Tal aslında Togon ile yakınlığı ile biliniyor. İmparatoriçe Ki ile aralarını bozmak için bir çok entrika döndürmüştür. fakat senaristler dizide bu yakınlığı Nyang vermiştir.Bir adamın sessizliğiyle, zekasıyla nasıl harikalar yapılacağını senarist güzel kurgulamış.Dokman; sadık bir hizmetkar nasıl olur canlı örneğiydi. Koryolu olmasına rağmen benim vatanım yok dese de Nyang ve diğerlerine olan yardımlarından aslında gizliden gizliye sürekli vatanını destekledi.Onu diğer Koryolulardan ayıran ise, ekmek yediği kaba tükürmemiş olması. Yani diyeceğim şu ki; hiçbir yanlışı olmayan Togon'a , belli bir noktaya kadar Kraliçe Dowager'e hep sadakat göstermiş, Nyang'ı desteklemiş ama Koryo ortaklığını ise kesin dille reddetmiş olması onu  harika kılmıştır.

Dizide Wang Yoo'nun yersiz kahramanlıkları normal şartlarda hoşumuza gidebilirdi lakin Togon'un İmparatoriçe Ki'ye olan sevgisi her şeyi sıfırladı gözümde. Tahtta az denecek kadar az kalmış, kadın düşkünü, sapkın ve 35 sene yaşamış. Wang Yoo'nun senaristler tarafından efsane bir karakter haline dönüştürmeleri hiç hoş değil. Mesela; bir kız uğruna ülkesini tamamen gözden çıkardığı yersiz kahramanlıklara girişmesi saçmaydı. Zira bu adam sıradan bir Koryo'lu değil ki Kral olarak biliniyor. Ülkesine bu konuda zerre yardımcı olamadığı düşüncesiyle birlikte 51 bölümde Koryo için yaptığı tek şey sanırım kağıt para olayını çıkarması oldu.

Tarihte İmparatoriçe Ki 1315 yılında Koryo'da dünyaya gelmiş. 35 sene cariye hayatı yaşamıştır. İmparator'un eşi Tanashli öldüğünde onu İmparatoriçe yapmak istemesine rağmen başaramamıştır. Bayan'ın ölümünün ardından 2. İmparatoriçe konumunda yerini almıştır. Oğlu, velihat Prens Ayu tahta geçtikten sonra ortadan kaybolduğu bilinmektedir. Akibeti ne olduğu konusunda bir bilgi yoktur. Tarihte adı geçen en büyük destekçisi ise Harem Ağası Park. Dizide ki Ki'yi kötü bir karaktere büründürme çabaları bence oldukça vasattı. Sürekli etrafta mavi boncuk dağıtan biri haline getirilmiş bir İmparatoriçe izledik. En çok kızdığım ise Togon Temur'a olan sevgisini geç belli etmesi oldu. Cariyelikten İmparatoriçeliğe yükselirken bile, intikam uğruna abuk sabuk işler peşinde olması da biraz şov bence.


13 yaşında tahta geçmiştir. Yaşı küçük olduğu için devlet işleriyle pek işi olmamıştır. Devletin işleri Bayan tarafından yönetilmiştir. Aklı ermeye başladığında Bayan'ın uyguladığı yönetimden memnun kalmayıp görevi devralmış, onun yerine ise Tal Tal'ı geçirmiştir. Kıtlık baş gösterdiği dönemlerinde siyasi ilgisini kaybetmiş onun yerine devlet işlerini Ki'ye ve oğlu Ayu'ya bırakmıştır. Kendisi bilge kral olarak bilinen biri hükümdar haline gelmiştir. Yuan'ın bilinen son hükümdarıdır.

Dizide zaman ve mekan kavramları dışında Togon ve Ki'nin hemen hemen bütün olaylarında benzerlikler var. Wang Yoo için aynı düşünceye sahip değilim. Bu tip tarihi dizileri kurgu üzerine yapılandırdıkları için mantıksal hatalar söz konusu olabiliyor. Dizinin başladığı sahne yüzünden mecburi değişiklikler olduğu kanısındayım. Hatta dizi tekrar yayınladığı sırada bir çok sahnenin değiştiğini okuduğumu söyleyebilirim. Tarihi dizi izlemek isteyenler için ideal bir yapım. Sırf oyuncu kadrosunun zenginliği için bile izlenir.

Dizinin müzikleri; Dizinin başrol oyuncusu Ji Chang Wook seslendirdiği "To The Bufferly" 4MEN "Thorn Love" Wax "Love wind" ZIA "The Day" Soyu "Once More" Park Wan Kyu "Wind Breeze" Jansu "I Love You" dikkat çeken şarkıları.

Albümü dinlemek için; TIKLA

6 Şub 2016

Hayallerindeki eşi karşılarında buldular!


Antalya Migros AVM, sanal gerçeklikle hayallerinizdeki kişiyi gerçeğe dönüştürüyor. 


Bir boomads advertorial içeriğidir.

4 Şub 2016

Limon Ağacı-Sandy Tolan



1967 yılının yaz aylarında, Altı Gün Savaşından uzak olmayan bir tarihte, genç bir Filistinli adam ve iki kuzeni İsrail'in Ramla kasabasına giderler. Yaklaşık yirmi yıl önce ailelerinin terk etmek zorunda kaldığı çocukluklarının geçtiği evi görmek isterler. Gitmiş oldukları Ramla kasabasında ise; bir kuzenin yüzüne kapı kapanır, diğerinin yaşadığı o evi okula dönüştürülmüştür. Fakat Bashir, kendisini içeri davet eden Daila tarafından karşılanır. Sonrasında başlayan ebedi dostluk...

Daila Eşkanzi Yahudi bir kız, Beşir Hairi ise Arap bir çocuktur. Onların öyküsü, kanlı, buhranlı bir savaşın ortasında adeta bataklıkta açan saf ve temiz bir çiçek gibi sımsıcak. Dostlukları ne savaşın içinde ne de savaşın dışında aslında tam da ortasında. Aynı romana ismini vermiş LİMON AĞACI gibi.

Kitapta yer alan İsrail-Filistin tarihi ile ilgili kısımları oldukça ayrıntılı ve objektif. Zaman zaman okurken çok fazla ayrıntı olduğundan zorlamış olsam bile İsrail ve Filistin arasında geçen diyaloglar yaşanmışlıkla dolu olduğu hissettim. Bir yaşamın nasıl değiştiğini, iki tarafın insanlarının nasıl adapte olmaya çalıştıklarını, yazar tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Olayların gerçek yaşamdan alınması da kitaba ayrı bir hava kattığını söyleyebilirim. Kitabın sonunda yer alan teşekkür bölümü ve kaynakalr kitabın ne kadar emek çekilerek hazırlandığını gösteriyor. Konunun gerçek olması ve şu sıralar kanayan bir yaradan bahsediyor olması ise kitabı okunur kılıyor. 

Sözün özü kitap ders çıkarılacak nitelikte. Finalini yaptıktan sonra etkisini uzun bir süre üzerimden atamadım. Aklıma her geldikçe tüylerimin diken diken olduğu ve bir çok insana umut ışığı olan bir eser ortaya çıkardığı için yazara minnet duyuyorum. Yakın tarihte yaşanan Filistin- İsrail arasındaki yaşanmışlıkları objektif olarak öğrenebilirsiniz. Bende bıraktığı en derin his; Allah kimseyi vatansız bırakmasın oldu. Mutlaka okumanız gerektiğini düşündüğüm bir roman.

2 Şub 2016

Whats Happens to My Family? / Kore Dizisi


Güney Kore dizileri bir sezonda kısa bölümleriyle biliniyor. Fakat bir sezonda 50-150 bölümleri arasında yayınlanan aile dizilerini unutmamak lazım. Whats Happen to My Family dizisi de onlardan biri. Yayınlandığı dönemde reytinglerde üst sırada yer alan dizi bir ailenin çevresinde geçen acı,tatlı olayları ele alıyor.
Bir baba, üç çocuk, bir kardeş, bir yeğen, bir damat ve bir anda karşılarına çıkan bir genç kız aynı evde yaşamaya başlarsa neler olur? Senaryo, net bu düşünce üzerine kurulu. 



Dizide yer alan oyuncuların bir çoğunu daha önce görmüş geçirmiştik. Dizi yayınlandığı tarihlerde başlama sebebim Park Hyung Sik ve Seo Kang Joon. Bununla birlikte diziye devam etme nedenim tecrübeli oyuncu Yoo Dong Geun oldu. Tecrübesini konuşturarak efsane bir baba karakteri ortaya çıkardı demek yerinde olur. Benim gibi bir çok izleyicinin fikrinin bu şekilde değiştiğini düşünüyorum. Dizide dikkat çeken oyunculardan biri Seo Wool karkateriyle Nam Ji Hyun oldu. Daha önce Angel Eyes adlı dizinin ilk dört bölümden yer aldı. Angel Eyes dizisinin yazımda belirttiğim gibi ilk dört bölüm Nam Ji Hyun ve Kang Ha Neul sergilediği oyunculuk sonrası dizi sarmadı. Çünkü, çıtayı çok yükseğe çıkardılar. Durum böyle oyuncu Nam Ji Hyun'un bu dizide ki oyunculuğu kendi açımdan merak uyandırıcı oldu. Beklediğimin üstünde harika bir oyunculuk sergiledi. 

Dal Bong-Seo Wool-Eun Ho arasında gelişecek aşk üçgeni. 

Cha ailesinin büyük kızı Kang Shim karakteri hayatını işine adamış bir kadın. Müdürü Tae Joo arasında geçen her diyalog çok komik olurken başarılı bir doktor olan ailenin zeki ortanca oğlu Kang Jae ve Hyo Jin arasında gelişen diyaloglar bir o kadar ilginç. Dizi ve karakterler hakkında anlatacak yazacak çok şey var. Bununla birlikte spolier adına fazla karakterleri derinlemesine işlemek yerine yüzeysel anlatmayı tercih ettim.

Senarist; 53 bölüme kızgınlık, kırgınlık, üzüntü, nefret duygusu gibi insana ait duyguları sığdırmasıyla beraber bir dolu kahkaha, aşk, sevgi, bağlılık gibi unsurları da ihmal etmeden harika bir iş ortaya koydu. İlk bölümden son bölüme kadar dizide yer alan karakterlerin gelişimini, olgunlaşmasına tanık oluyoruz. Bu süreç içinde zaman zaman gözyaşlarınız tutmakta zorlanacağınız anda olacak gülme krizlerine girdiğiniz anda.  Dizi de baba figürü Cha Soon Bong'u canlandıran başarılı oyuncu Yoo Dong Geun   efsane karakter olmakla birlikte bir çok ebeveynin duygularına tercüman oldu. Hayat gailesine dalmış evlatların ebeveynlerine olan 
davranışları sonucu yaşanan kırgınlıkları ele alan dizi finale doğru aile olmanın önemini, güzelliğini çok iyi derecede ekrana yansıttı. Sevdiklerimiz hayattayken gereken değeri vermemiz gerektiği konusunda ciddi uyarılarda bulundu. 

Whats Happens to My Family şu sıralarda ülkemizin TRT kanalında "Baba Candır" isimli dizi olarak ekranlarda. Güney Kore yapımı bu dizi kadar ülkemizde dikkat çektiğini belirtmek isterim. 

29 Oca 2016

Reply 1988 / Kore Dizisi

Sokakta delicesine oynayan son nesil olarak doksanlara  karşı zaafımı her fırsatta dile getiririm. TVN kanalının sırasıyla Reply 1997 ve Reply 1994 dizilerinde o yılları tartışmasız efsane yaşatmasının ardından seksenlere de el atarak Reply 1988 yayınlandı. O dönemi yaşamış, özlemiş olan herkesin içinde bir parça burukluk yaşatacağına emin olduğum bir dizi.

Dizi ilk olarak şu sözlerle başlıyor.
"Yıl 1988. Soğuk günlerdi fakat yüreğimiz yanıyordu. Çok fazla şeyimiz olmasa dahi halkımızın yüreği sıcacıktı. Elbette günümüzdeki şeylerle kıyaslarsak tam bir "analog çağı"ydı. Yine de, 18. yaşımızın son demlerini yaşıyorduk. Spor ayakkabı ve elbette bir sürü koy giyiniyorduk. Yeni şarkıları walkmanlerimiz ile dinliyorduk."


Reply 1988 diğer bir adıyla Answer Me 1988 olarak biliniyor. Dizi, bir mahallede yaşayan beş farklı ailenin hayatı, dostlukları, aşkları, komşuluk ilişkileri ve aile bağlarını esas alıyor. 1988'i diğer iki seriden ayıran iki fark var. Biri komşuluk ilişkileri bir diğeri ise drama daha fazlasıyla yer vermiş olması

Dong Ryong-Taek-Duk Sun-Jung Hwan-Sun Woo
Duk Sun karakterini Girls Day grubunun üyesi Hyeri canlandırıyor. Hyeri daha önce Hyde Jekyll, Me dizisinden hatırlayabilirsiniz. Duk Sun karakteri; Reply 1997 ve 1994 dizilerinin de vazgeçilmez teması olan "başrol kızın ileri ki yıllarda eşi kim olacak?" sorusu üzerine kurulu bir senaryonun ana karakteri. Duk Sun; Sung Dong Il ve Lee Hwa Il ailesinin 3 çocuklu ailesinin ortanca çocuğu.Beş arkadaş arasında tek kızdır.

Jung Hwan karakterini 1986'lı oyuncu Ryoo Joon Yeol canlandırıyor. Kim Sung Kyun ve Ra Mi Ran ailesinin iki çocuğunun en küçüğü. Jung Hwan; çevresinde sevgisini belli etmeyen ve bu huyuna rağmen ailesine ve arkadaşlarına düşkün bir karakter. Beş arkadaş arasında sözünü esirgemeyen kişidir.

Teak karakterini Park Bo Gum canlandırıyor. Cantabile Tomorrow ve Hello Monster dizisinden hatırlayabilirsiniz. Taek; beş arkadaş arasında en sakin, IQ'su çok yüksek bir baduk oyuncusunu canlandırıyor. Annesini kaybetmiş babası Go Gil Dong ile  yaşayan tek çocuktur.

Sun Woo karakterini Go Gyung Po canlandırıyor. Daha önce Flower Boys Next Door ve Cantabile Tomorrow dizilerinden hatırlayabilirsiniz. Babasını kaybetmiş annesi Kim Sung Yoon ve kız kardeşi Jin Goo yaşamaktadır. Beş arkadaş arasında en olgun ve zeki olanıdır.

Dong Ryong karakterini Lee Dong Hwi canlandırıyor. İzlediğim ilk yapımı ama son olmayacak. Yoo ailesinin en küçük oğludur. Beş arkadaş arasında gereksiz bilgilere sahip olandır.

Mahalleye sonradan taşınan Taek'in ekibe katılımı;

"Annesi öldükten sonra onun kokusuyla dolu memleketindne ayrılıp Seul'e gelmişler.Bu baba ve oğlun neden bu özellikle burayı seçtiğini kesinlikle bilmiyoruz. Ama eminim ki buranın dört kafadarı kendilerine yeni bir arkadaş buldular. Teak sessiz bir çocuktu. Bu yüzden bu taşkın çocuklar ona fazla geliyor olabilir. Yaramazlıklar yapsak bile hep bizim yanımızdaydı.Her zaman ifadesiz yüzü vardı tabi. Ama yine de hep bizimleydi. Hala burada zamanın gücüyle yeni arkadaşlıkla kuruluyor. Böylelikle suskun çocuk dört gürültücüyle arkadaş oldu. Beş kişi haline geldik.

Sung Bo Ra karakterini; Ryoo Hye Young canlandırıyor. Sung ailesinin bir numaralı kızları, Duk Sun ve No Eul'un zeki ablası. Sert mizacının altında sevgi pıtırcığı yatan ama babası gibi sevgisini belli edemeyen karakter.

Sung Ne Eul karakterini Choi Sung Won canlandırıyor. İzlediğim ilk dizisi Sung Bo Ra ve Sung Duk Sun'un küçük kardeşleri. Fakat ablası rolünde ki iki kızdan yaşının büyük olduğunu belirtmek isterdim. Dizi boyunca yaptığı tahminler, sürekli tv başında olması ve ablalarından yediği dayaklara bayıldım.

Kim Jung Bong karakterini Ahn Jea Hong canlandırıyor. Sung Jung Hwan'ın  abisi. Dizide ki en sevdiğim karakterlerden biri kendisi. Özellikle son bölümlere doğru mutlu olmalı dediğim karakterlerden biri.
Kim Sung Kyun-Ra Mi Ran-Lee Hwa Il-Sung Dong Il-Choi Moo Sung-Kim Sun Young
Dizinin gençleri kadar ebeveynlerin yaşamlarını da ele alan dizi her birinin çocuklarına olan düşkünlükleri, aile yaşantıları ve birbirleriyle olan dostluklarını nasıl uzun yıllar sürdürdüklerinin kanıtı gibiydi. Anne ve babalar bu şekilde dostluk kurunca çocuklarının kuracağı sağlam arkadaşlıkların bir nevi temeli atıldı diyebiliriz. Her bölüm birisinin hikayesine tanık olduk. Çocuksu tarafına tanık olduğumuz Kim Sung Kyun, sevgisini içinde yaşayan Taek için iyi bir baba olan Moo Sung, tek bir maaş ile çocuklarını kadın başına büyüten Sun Young, çocuklarının mutluluğunu kendi hislerinin önünde tutan Hwa Il ve ong Il, eşi ve çocuklarından sevgi bekleyen Ra Mi Ran'ın hikayelerine tanık oluyoruz. Onların hikayelerini izlerken gözyaşları sel olup giderken, samimiyetin dibinde bulacaksınız kendinizi.
Sung Bo Ra karakterinin dilinde şu sözler etkileyen sahnelerden biri diyebilirim. "Bazen annemin beni utandırdığını düşünürdüm. Bazı zamanlarda gururu da kendine güveni kaybettiği zamanlar oluyor. Kendisinden çok bizi koruma iç güdüsüyle didindiği o zamanlar anlamazdım. Ve benim yüzümden böyleydi. Gerçek sevigiyi diğeri için duyduğun endişe kendi gururunun üstüne çıkmasına bir köşeye fırlatıp atmasına bu yüzden anneler güçlüdür." 
"Annemizi teselli edebilecek yaşa geldiğiniz zaman sadece "seni seviyorum" "teşekkür ederim" demenin yetmediği zamanlar olur. Şu an annenizin gönlünü hoş tutmak istiyorsanız "anne, san a ihtiyacım var" demeniz yeterli olacaktır. 

"Bazen insanı en çok kendi ailesi ihmal eder. Fakat asıl önemli olan nedir? Nihayetinde önümüze çıkan engelleri aklımızla değil, elimizi tutup asla bırakmayacak birinin yardımıyla aşabiliriz.İşte o eli uzatan kişi ailemizdir.En cesur kahramanlar bile günün sonunda ailesinin yanına döner." Duk Sun
"Zaman akıp gidiyor bu yüzden zaman vedaları yaratır ve insanlar pişmanlıklarıyla bırakır. Eğer birini seviyorsanız ona bunu şimdi söyleyin. Yoksa geçen zaman pişmanlığa  dönüşebilir. Bazen zamanın bize bıraktığı en büyük hediye sevdiklerimizin anılarıdır." Duk Sun  
Taek ve babası arasındaki ilişki gözler kalbin aynasıdır misali, birbirlerine sevdiklerini dile getirmeseler bile her hareketleriyle belli eden babao-oğul. Bu yüzden senaristin şu sözleri derinden etkiledi
"Duygular kelimelerle ile ifade edilebilirler. Sıcacık açıklamanın sebebi de budur. Bu soğuk acımasız dünya sıcaklığı ve hayatın kendisinin bir hediye olduğunu hatırlayabilmek boş laf şaka ya da klişe değildir. Bir kişinin olduğu gibi karşısındakine sıcaklığı saf haliyle hatırlatabilmesidir. " 

Uyarı: Bundan sonraki paragraf sadece spolier içeriyor.

 Duk Sun gelecekte kiminle evlendi sorusunun cevabını senarist dizi boyunca bas bas bağırdı. İzleyicilerin bir kısmı dizinin içinde yer alan küçük ayrıntıları kaçırdıklarından büyük ayrıntıların içinde kayboldular. Aslında dizinin başından sonuna kadar bir çok ipucuyu gözler önüne serdi fakat kabullenmek biraz zor oldu sanırım.  Dizi boyunca bir çok kişi Jung Hwan olacağı gerçeğini gözleri kapalı gördükleri düşüncesindeyim. Bununla birlikte aslında başından beri ayrıntıları göz önünde tutarsak Taek olduğu belliydi. Benim için hangisi olsa üzüleceğim için taraf tutmadım. Sadece anlam veremediğim diziyle alakalı iki şey söz konusu, ilki son iki bölüm Jung Hwan'ın az gösternmiş olmaları. İkincisi ise; diğer reply serisinde olduğu gibi bu dizide beş arkadaşın son halleri bir arada gösterilmediği oldu. Onun dışında dizide eksik ya da yanlış bulduğum bir sahnesi olmadı.


Güney Kore dizilerinde  School ve Reply serisinde yer alan oyuncular, bu diziler sonrasında şansları açılıyor, başarı elde ediyorlar. Bu dizilerin oyuncu seçimini kim yapıyorsa harika bir iş çıkardığı düşüncesindeyim. 1988'in oyuncu kadrosu şekillenmeye başladığı sırada Hyeri'nin başrol olacağı konusu fazlasıyla tartışıldı. Bununla birlikte dizi yayınlanmaya başladığı andan itibaren "ondan oyuncu olmaz" diyenlere oyunculuğu ile efsane cevap vermiş oldu. Duk Sun karakterine hayat veren Hyeri kesinlikle bu senenin parlayan bütün ödüllerinin sahibi olacak. Özellikle Jung Hwan ile olan bir sahnesinde(ne olduğunu açıklamayacağım)gerçekten ağladığı ve uzun bir süre o sahneyi çekemediklerinin haberini okudum. 
Reply 1988 dizisinin klişe haline gelen selamlaşması.
Bu dizinin parlayan oyuncularından biri de Jung Hwan karakteriyle Ryoo Joon Yeol. Geç keşfedilmiş bundan sonra bir çok yapımda göreceğimiz şansı açılan oyunculardan biri. Park Bo Gum; üzerine konuşulacak bir oyunculuk sergiledi. Bir önceki yapımında seri katil olarak rol alan oyuncu bu sefer temiz kalpli bir baduk oyuncusu olarak karşımızda. Onun oyunculuğunu seviyorum.
Çocukları yemek yerken mutlulukla izleyen ebeveyn:)
Bundan delicesine keyif alan çocuk :) 
İzlerken Teak karakteri kadar eğlendim

Reply 1988'i diğer serilerden ayıran en güzel özellik komşu bağları idi. Ben sitede büyümüş bir çocuğum. Çocukluk yıllarım doksanların son yıllarıydı. Okula servisle giderdim. O servis gelmeden 1 saat önce bütün arkadaşlarım ve ben oyun oynamak için dışarı çıkardık. Analog çağının son demlerini yaşadığı bu dönemde hatırladığım komşuluk ilişkileri, arkadaşlık ilişkileri daha samimiydi. Reply 1988'de komşuluk ilişkilerine bayıldım. Kendimi  çoğu zaman dizinin içinde buldum. 80'lerde yaşamış olmasam bile senaristin vermek istediği duyguyu, arkadaşlıktan öte dostluğu, her daim birlikte geçirdiğin komşularınla aile olabilmeyi,  fedakarlık, saflık gibi insani duyguları derinlemesine yaşatan bir dizi. 

İki kız kardeşin kıyafet kavgası, gizli günlük okumalara kadar yaptıkları çekiştirmelere bayıldım. Ablamın bu yazımı okuyacağını bildiğim için sırası gelmişken itiraf edeyim; Ablacığım, senin günlüklerini, şiirlerini gizli gizli okurdum. Serinin bu dizisinde, güldürmekten daha çok drama ağırlık verildiği için her bölüm mutlaka bir gözyaşı döktüm. Taek'in yaşadığı anne özlemini dindirmek isteyen çocukluk arkadaşlarının annelerinin çocukluklarından çok onu düşünmesi harikaydı. Sun Woo'nun annesine olan şefkati, saygısı, üzmemek için çırpınışları, Jung Hwan'ın soğuk ve umursamaz görüntüsünün altında gizli olan sahip çıkışı, Dong Ryong'un yanlarında olmasına rağmen ailesine olan özlemini, Bo Ra'nın sert mizacının içinde ki yumuşak yüreğinin derinliklerindeki samimiyeti izlerken yaşamamıza sebep oldular.

Diziyi izlemek isteyenlere önerim; İZLEYİN. Çünkü bu dizi de sende varsın. Annen, kardeşin, arkadaşların hatta komşuların da var. Öylesine içten öylesine dostane. Her bölüm ayrı bir mesaj içeren bu dizide, eğer 80'li dönemlerde yaşamışsanız nerede o eski günler şekilde düşündürür,  80'ler de yaşamamış biriysen şayet keşke o dönemlerde yaşama şansımız olsaymış şeklinde zamana yakınırken bulursunuz kendinizi. Her yaşa her kesime hitap eden, zaman zaman gözyaşı sebebi, kimi zaman gülmekten karnınızı ağrıtan, bazen derin düşüncelere daldıran bazen de umudunu asla kaybetme diye bas bas bağıran bir serinin içinde olacaksınız. Teknoloji çağının içinde gençliğini geçiren biri olarak nerede o analog çağında ki aşklar diyerek şiddetle önerdiğim bu dizi hayatınıza çok şey katacak.

Dizinin müzikleri kendi kadar harikaydı. Feel Kim "Youth" Oh Hyuk "A Little Girl" Park Boram "Hyehwadong" Kihyun "As time goes time" Girls Day Sojin "Everyday with You"
Albümü dinlemek için; TIKLA

Reply 1997: istediğim gibi ilerleyen bir seri ve istediğim çift
Reply 1994: En çok güldüğüm hatta serinin komedi bakımından birincisi.
Reply 1988: Aile ortamı ve komşuluk ilişkilerini izlerken ağladım, serinin bu konuda en iyisi

Dizi için puanım; 10/10

25 Oca 2016

Gülümsemeye dair şaşırtıcı gerçekler: Hangi gülümseme ne anlama geliyor?


Vücut dili kullanımının en belirgin özelliklerinden olan gülümsemenin farklı çeşitleri, altında farklı anlamlar barındırıyor. Tıpkı hissederek gülümsemenin ve mutlu olmadığımız halde gülümsemenin karşımızdaki kişiler tarafından hissedilebiliyor olması gibi, nasıl güldüğümüzün de karşımızdaki kişiler tarafından algılanış biçimi farklılıklar gösterebiliyor.
Dudakları kapatarak gülümsemek
Dudaklar kapalı şekilde gülümsemek, gülümsemenin en yaygın olarak kullanılan çeşitlerinden biri. Kolay yapılabiliyor olması, gülümsemek istemediğimiz ancak gülümsememiz gereken durumlarda karşı tarafa kibar ve nazik bir tepki vermeyi daha kolay hale getiriyor. Dudaklar kapalı olarak gülümsemek, çoğunlukla samimi algılanmayan bir gülümseme biçimi. Gerçekten hissederek gülümseyen kişilerden dişlerini göstererek gülümsemelerini bekliyoruz. Her ne kadar orta dereceli bir samimiyet belirtisi olarak algılansa da, karşımızdaki kişinin gülümserken dişlerinin beyazlığına güvenmiyor oluşunun ya da dişlerindeki problemleri gizlemek isteyişinin de dudaklarını sıkı şekilde kapatarak gülümsemeyi tercih etmesinin sebebi olduğunu da aklımızın bir köşesinde bulundurmakta fayda var.
Kendini beğenmiş gülümseme
Kendini beğenmiş ve odağın kendisinde olmasını isteyen insanların çoklukla kullandığı bu gülümseme çeşidinde, dudaklar genelde kapalı ve gülümseme sağa ya da sola çekilmiş olarak bulunuyor. Zaman zaman dudakların aralık olduğu ya da üst dudağın biraz daha kalkık tutulduğu durumlarda da gözlenebiliyor. Dudaklarla birlikte kaşlarda da bir tarafı kaldırmak gülümsemeyi tamamlayıcı olarak kullanılabiliyor.
Kendini beğenmiş şekilde gülümseyen insanların bir çoğu bulunduğu ortamda lider konumunda olmak isteyen ve odak noktası olmak isteyen kişiler. Kalabalık bir ortamda iletişim kurduğunuz kişilere bir süreliğine bu şekilde gülümsemeye devam ettiğinizde sizinle konuşurken çok daha dikkatli ve gergin olduklarını hissedebilirsiniz.
Yarım gülümseme
Kendini beğenmiş gülümsemeye oldukça benzeyen bu gülümseme türü, asimetrik bir görüntü yarattığı ve tam olarak ne yaptığınızın anlaşılmaması nedeniyle en karmaşık ve en farklı tepkiler alabileceğiniz gülümseme çeşidi. Kendine güven, utanma, ilgi, kızgınlık, dominantlık gibi birbirinden çok farklı duyguları yansıtabiliyor.
Ağız açık gülümseme
Ağız açık olarak gülümseme, dişlerin tamamının gösterildiği gülümseme çeşidinden farklı olarak, kahkaha atarken çekilmiş bir fotoğraf görüntüsünü andırır. Bu gülümseme de, şaşırtıcı şekilde çoğunlukla yapay ve samimiyetsiz bir imaj yansıtır. Her ne kadar yapay olsa da, bu şekilde gülümseyen kişiler çoğunlukla umursamaz, ben merkezci ve eğlenceli kişiler olarak tanımlanır. Özellikle fotoğraflarda fotojenik görünmenin en kolay yollarından biri, tüm dişleri göstermek ve ağzınızı olabildiğince açmak. Tabii ki öğle yemeğinde dişinizde maydanoz kalmadığından ve dişlerinizin yeterince beyaz olduğundan emin olduktan sonra:)
Bu içerik http://www.uplifers.com/ tarafından hazırlanmıştır.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

22 Oca 2016

Bu Ara Neler Dinliyorum? /4

Çok uzun süredir müziğe ve çıkışlara dair yazı yazmadığım konusunda farkındalık yaşadım. Yazamasam da yakından takip ettim. Bir kere uzun süredir beklediğim  İKON'un çıkışı geçen senenin ikinci yarısına gerçekleşti. Bununla birlikte geçen sene MONSTA, Seventeen, Gfrend ve Twice grupları da çıkışlarıyla iddasını ortaya koyarak gerçekleştirdi.  Tabi bunların arasında Who is Win? programıyla bilinen B takımında yer alan  lider B.I, Bobby, Kim Jihwan, Junhoe, Yunhyeong,Donghyuk bilinen B takımına Mix&Match programıyla Heirs'ta Lee Min Hoo'nun çocukluğunu canlandıran Chanwoo dahil oldu. Programın ilk bölümünde grubun adı ise İKON olarak belirlendi.
İlk olarak My Type, Airplane, Ryhthm Ta ardından daha çok solistlerin ön planda olduğu Apology ve  B.I ve Bobby'nin seslendirdiği Anthem yayınlandı.Bir süre sonrada Dumb&Dumber ve What's Wrong? şarkılarıyla albümde yer alan bütün şarkılara hakim olduk. Bütün şarkıların sözlerini üyeler yazdı. Lider BI'n bu konuda fazlasıyla yeteneği olduğu gerçeğini unutmayalım. Junhoe'nin sesi Big Bang grubunun güzel sesi T.O.P'u andırdığını düşünüyorum. Apology şarkısı dinlediğim en iyi şarkılardan biri diyebilirim.

Bütün bir sene WİNNER grubunun dönüş yapacağını bekle bekle ciğerimiz soldu. En sonunda bir süre önce geri dönüşü için hazırlıklar başladığı açıklandı. Resmen çocuklar gibi şen durumdayım. YG; "Exit Movement: E" albümünden şarkılar yayımlanmadan önce cover olarak çıkacağını duyurdu. İlk olarak Winner'ın ana şarkısı olan Baby Baby için Lee Hi'nin coverı yayımlandı. Sesi zaten harika, şarkıyı merak etme kat sayım tavan yaptı. Bir de bunun üzerine sabah Yine Baby Baby şarkısını Taeyang seslendirince şarkıyı bıraktım albümü aşırı merak etmeye başladım. Sırada kim var merak içindeyim. Bir an önce 1 Şubat gelmeli, WİNNER geri dönüşünü gerçekleştirmeli.

Yaklaşık üç ay önce sesini aşırı sevdiğim Girls Generetion üyesi Taeyeon solo çıkışını gerçekleştirdi. İlk olarak hiphop sanatçısı Verbal Jint ile birlikte seslendirdiği "I" şarkısı gönlümde başka bir yere sahip oldu. Fakat albümün tamamı efsane. TIKLA!

BEAST yazın geri dönüş yaptı her gün "Yey" ve "Gotta go to Work" dinlendim, dinlettim. Genel olarak baktığımızda Ordinary mini albümün bütün şarkıları dinlemeye değer. Beast'in her şarkısı ayrı güzel. Kendilerini çıkışlarından bu yana aşırı geliştirdiler. Özellikle canlı performansları harika.

2015 yılında dinlemekten en çok keyif aldığı gruplardan biri BTS. İlk çıkış şarkılarından bu yana bıkmadan usanmadan dinlediğim müzik listemde her daim yer alacak bir grup. Kaliteli şarkının yanı sıra efsanevi performansa sahip grup, yer aldıkları her ödül töreninden ödül ile ayrılmayı başardı. Bu kadar kısa sürede geniş bir hayran kitlesine sahip olan BTS'nin hangi şarkısını seviyorsun? deseniz ben size bir tanesini ayırt edemem. N.O ,Just One Day, Boy In Luv, No More Dream, War of Harmone, Danger, Dope, I need You, A House of CardBoyz with Fun son olarak 2015'in son zamanlarında "Run" şarkısıyla  geri dönüş yapan grup bir çok ödülleri almayı başardı.Son albümden Autumn Leaves, Butterfly, Whalien 52, Ma City, Baebase gibi bir sürü şarkıyı önünüze serebilirim.

En iyi dans performanslarından biri.

Gelen güzel haberlerden biri de Crayz şarkısına aşık olduğum 4Minute geri dönüşünü gerçekleştirecek. Acayip mutluyum!

Bu kız sürekli kpop müzik mi diye aklınızda geçirebilirsiniz. Günümüz şarkılarının bir çoğunda duygu kalmadığı için benelde yabancı şarkıları tercih ediyorum. Bunun birlikte ender bile olsa dinlediğim Türkçe şarkılarda mevcut. Fakat ben 90'lar çocuğu olduğum için o dönemin hayal meyal hatırladığım, dinlemekten keyif aldığım bir çok şarkısı mevcut tabi ki. Herhangi bir tür dinlemiyorum kulağıma hoş gelen her müzik başımın tacı.
Mesela yeri geldiğinde Mabel Matiz dinleyip yeri geldiğinde Serkan Kaya dinleyen insanım. Geçen sene en çok dinlediğim; Mabel Matiz-Sarışın şarkısıdır.
Mesela bir dizide rast gelip dinlediğim Nilüfer ve Afet şarkılarını aşırı seviyorum;
 "Çünkü sen çölüme yağmur oldun.
Sen geceme gündüz oldun
Sen canıma yoldaş oldun
Sen kışıma yorgan oldun"
işte bir kpop şarkısında aradığım ilk şey duygu oluyor. Sözlerinin çevirisine baktığımda o duyguyu yakaladığım her şarkı benim bebeğim.

19 Oca 2016

Splash Splash Love / Kore Dizisi



Splash Splash Love dizisinin oyuncu kadrosu şekillenmeye başladığından bu yana beklediğim dizilerinden arasındaydı. 2 bölümden oluşan bu mini dizinin başrollerinde BEAST grubunun lideri Yoon Doo Joon  ve Oh My Ghost dizisiyle müthiş bir çıkış yakalayan Kim Seul Gi yer alıyor. Jang Dan Bi (Kim Seul Gi)  üniversite giriş sınavına hazırlanmaktadır. Bu süreç içinde kendini yetersiz hisseder. Sınavın olduğu gün kendini bir anda Jeseon Döneminde bulmuştur. O dönemde kuraklık yaşanmakla birlikte genç kral Lee Doo bu süreci sonlandırmak için bir çok seçeneği denemeye devam etmektedir. Dan Bi'nin o döneme gitmesiyle beraber hikaye başlamaktadır. 

2 bölümden oluşan bu harika dizinin hem senaristliğini Kim Ji Hyun hem  yönetmenliğini yapmaktadır. Ortalama 16 bölümde işlenen entrikaları iki bölüme sığdıran senaristin iyi bir iş çıkardığı kanısındayım. Zira; dizi bittiğinde neden bu kadar kısa bu dizi? izlenimi iliklerinize kadar hissettiriyor. Fakat konu klasik kore dizilerinde işlenmiş olmasına karşın neden bu hissiyat içindesiniz derseniz. En büyük etken Yoon Doo Joon ve Kim Seul Gi arasındaki uyum diyebiliriz. Dizi o kadar çok sevildi, öyle bir yerde son buldu ki ikinci sezon mutlaka olmalı düşüncesi hakim oldu.

Bu harika mini dizinin şarkıları da en az kendisi kadar harika. Albümü dinlemek için; TIKLA

29 Ara 2015

Star Wars:The Force Awankens


Filmde seriye yeni katılan Rey ve Finn karakterlerini çevresinde şekillenen, Karanlık Taraf olan ilk Düzenden (First Order) kaçarak hayatta kalma ve droid BB-8'e verilen gizli görevi yerine getirme öyküsü, Güç'ün yeni sahibine seslenmesiyle de farklı boyut kazanıyor. Baş karakter rollerinde oyuncular Daisy Ridley ve John Boyega'yı gördüğümüz filmde serinin fenomen karakteri de geri dönüyor. Kadrosunda Ridley ve Boyega'nın yanı sıra ayrıca Oscar Isaac, Lupita Nyong'o, Gwendoline Christine, Adam Driver'ın da yer aldığı filmin orjinal kadrosunda bulunan Harrison Ford, Carrie Fisher, Mark, Hamil, Peter Mayhew de bu filmle birlikte geri dönüyor.

Lucas Film'in yapımcılığında hayata geçirilen filmin yönetmen koltuğunda ise J.J. Abrams oturuyor. Abrams'ın Star Trek filmiyle yola çıktığı alt düzey uzay seremonisinde kendini kanıtlamasıyla bir de bir üst düzey olay Star Wars'ı deneyeyim diyerek çıktığı yolda yer yer serinin efsane yönetmeni George Lucas'ı aramış olsak dahi aslında Abrams'ın eski ve yeni arasında kurduğu bağlantı filmi olan The Force Awakens özgünlüğü kaybetmediği için iyi  bir iş çıkardığı düşüncesindeyim. Zira; bir çok Star Wars hayranı gibi aklımdaki tek bir soru var idi. Yönetmenlik koltuğunu George Lucas'dan devralan J. J. Abrams'ın nasıl bir iş çıkaracağı düşüncesiydi. Film izlerken anlıyorsunuz ki başarılı yönetmen Star Wars serisinin son yıllarda çekilen filmlerine iyi çalışmış ve bir çok izleyiciyi tatmin edecek şekilde isteklerini yerine getirmiş. Özelikle Lucas'ın eski filmlerde oluşturduğu kendine özgü dokusunu beyazperdeye harika bir şekilde yansıttığı kanaatindeyim.

Hikayesi ve kurgusu kuvvetli fimleri takip eden biri olarak Star Wars serisinin 4-5-6'yı kendi içinde, 1-2-3'ü kendi içinde değerlendiriyorum. Star Wars'un son üçlemesi o dönemin detay ve felsefe harikası olmasının yanında aynı zamanda dönemimin çok ötesinde öngörülere sahip özel bir film. Star Wars 1-2-3 ise 4-5-6'nın bazı hususlarını detaylandırıldı kanaatindeyim.


Star Wars filmlerinin konu itibari ile en çok yoğunlaştığı, clon savaşlarından bir miktar öncesi ve bir miktar sonrası, bu döneme ait 6 film, 9 cilt çizgi romanın arasında bir kitap, müstakil yazılmış kişileri anlatan kitaplar ve bunların toplamı neredeyse 40 seneye sığan bir dönem. Bu hikayeleri bilmeden veya anlamadan film hakkında esaslı yorum yapması oldukça zor. SW4 öncesi hikayede Jedi külliyatı sıfırlanmış idi. Sonrasında ise artık gücü öğrenmeye çalışan ellerinde neredeyse hiç bir belge ve bilgi olmayan bir grup Jedi talebesini yeni üçlemenin ilk filmi  ancak bu kadar iyi işleyebilirdi.

The Force Awankes, 6. filmin 30 yıl sonrasında geçiyor. Bizi yıldızlar arası savaşa tekrardan sürüklüyor. Bu sefer İlk Düzen adıyla karşımıza çıkan kötü tarafta lider olarak Kylo Ren karakterini görüyoruz. Star Wars filmlerinde kült kötü karakterler arasında adını yazdırmış olan Darth Vader evrene tehdit saçıyordu. Vader gibi kötü bir karakterden sonra afişlerde ve fragmanda Kylo Ren'i görünce ondan da bir Darth Vader olmasa da onun ayarında bir kötü karakter çıkacağını düşünmüştüm. Fakat beklediğimin altında vasat buldum diyebilirim. Bu filmde diğer filmlerle kıyaslanmayacak kadar espiri ve komedi vardı. Bunu sağlayan başlıca karakter ise Finn idi. Seriye bu film ile dahil olan karakterimiz yerinde ve dozundaydı. Bir diğer yeni nesil karakter ise Rey, yüksek olasılıkla direnişin lideri olarak yer alacağı düşüncesindeyim.

star wars


Efsaneleşmiş Star Wars filmlerini tekrar tekrar izleyen, kitaplarını, çizgi romanlarını okuyarak her daim bu oluşumun bir hayranı olarak filmin senaryo açısından eksikliği, hikaye derinliği idi. Star Wars'ın bu kadar hayran kitlesine sahip olması gözümüzle gördüğümüz ana hikaye değil. Arka planda biraz işlendikten sonra genişçe hayal gücümüze şekil verdiğimiz bu muazzam evren; sonsuz sayıda ve harika yaratılabilecek gezenler, ırklar, politikalar, olay görgüleri vs. The Force Awankens ile bu duyguyu yakalayamıyoruz. Bunun nedenin ise, geçiş filmi olduğu düşüncesinin hakim olması. Bu şekilde düşünmemize sebep olan ise; Star Wars daha önceden bildiğimi geçiş filmi olan The New Hope filminin devamı gibi hissettirmesi. Bu şekilde hissetmemizin temelinde aslında JJ Ambrams'ın bir nevi stratejisi olduğu aşikar. Zira serideki benzer olguları işleyip o duyguları yakalayarak eski hayranları memnun edip onları kazanarak fazla risk almadan yoluna devam etmesi oldu.

Film güzel, görseller harika, yeni karakterleri sevdik. Biz Star Wars sevenler ikinci film çıkana kadar onlarca kez daga seyredip tüm detaylara vakıf olacağız. Star Wars evrenini 3D olarak görmek oldukça hoştu. Gerek uzay savaşları gerek ışın kılıcı dövüşleri 3D olarak çok güzel bir tat bıraktı ve görsellik olarak muhteşem bir şov sundu. Eski serilere kıyasla artısı olarak kesinlikle teknolojinin verimli kullanılmasını örnek gösterebilir ve filmi mümkünse 3D olarak izlemenizi  tavsiye ederim. Güç sizinle olsun.olsun.

21 Ara 2015

Yeni Yıl İçin Alınabilecek En Güzel Hediye


Şimdi yazının başlığına bakıp hemen uçak, araba, sonsuz para diyeceğimi düşünüyorsunuz biliyorum ama bu sefer başka bir hediyeden bahsedeceğim. Yılbaşı yaklaşırken evde aile üyeleri tarafından gizli gizli işler çevrilmeye başlar. Herkes kendi hediyesini en güvenli yere saklamaya çalışır aynı zamanda diğerlerinin hediyelerini bulmaya çalışır. Bu yıl evde yılbaşı için hediyemi biraz erken buldum. Gardırobun en arkasında hışırdayan bir torba içerisinde hediye saklanırsa olmaz.
Neyse ben şu hediye kısmına geçeyim. Daha gelmeyen yılbaşının hediyesi: Oral-B şarjlı diş fırçası. Denemeye çekiniyordum ama hediye gelince keşke daha önce alsaymışım dedim kendi kendime.
Oral-B, profesyonel diş temizleme aletlerinden esinlenerek tasarlamış bu şarjlı diş fırçaları ile mükemmel bir temizlik deneyimi sunuyor. Diş plaklarını temizlemekte manuel fırçalardan çok daha etkili bir sonuç veriyor, ilk kullanımdan sonra bile daha önce sanki hiç bu kadar iyi dişlerimi fırçalamamışım gibi hissettim. Üç boyutlu oynar başlık sayesindeyse normal bir fırçanın yapamayacağı kadar hareket edip, normalde ihmal ettiğimiz ulaşamadığımız yerlere bile ulaşıyor. Fırça başlıkları dişleri tamamen sararak birçok noktaya temas ediyor ve muhteşem sonuçlar almamı sağlıyor.
Ağız bakımına çok önem veren birisi olarak bu benim için en iyi yılbaşı hediyesi oldu. Siz de yeni yılda sevdiklerinize Oral-B şarjlı diş fırçası hediye ederek onları mutlu edebilirsiniz.
Ürünleri incelemek ve yılbaşı indiriminden yararlanmak için tıklayınızBu arada, Burcu Esmersoy'lu videosunu da paylaşmadan duramadım :)

Bir boomads advertorial içeriğidir.

12 Ara 2015

The Village: Achiara's Secret / Kore Dizisi


SBS kanalında yayınlanan 16 bölümden oluşan The Village Achiara's Secret dizinin senaristliğini Do Hyun Jung yaparken yönetmen koltuğunda Lee Young Seok oturuyor. Achiara küçük, huzurlu ve olaysız bir köydür. Bir gün Han So Yoon köye İngilizce öğretmeni olarak taşınır. Öğretmenlik görevinin ilk gününde ormanda gömülmüş bir ceset bulur. Cesetin bulunuşu, soruşturma aşaması ve kurban ile bağlantılı kişilerin hayatları değişmeye başlandıkça  So Yoon ve polis memuru Park Woo Jae ile birlikte gerçeğin peşine düşerler. Gerçeklerin ortaya çıkmasıyla aslında Achiara köyünün aslında sırlarla örülü bir köydür. Dizinin konusu ilgi çekici ve gizemi, insanı şüphe ve meraka sevk ediyor. 

Moon Geun Young; dizide Han So Yoon karakterini canlandırıyor. Çocukluğunda anne, babası ve kız kardeşini trafik kazasında kayben Soo Yoon, büyük annesinin yanında Kanada'da yaşamıştır. Aldığı bir mektup sonucu kendini Achiara'nın gizemli olaylarının içinde bulacak. Moon Geun Young'un gerilim sahnelerinde ki tepkilerinden yola çıkarsak oyunculuğunu beğendim. 


BTOB grubunun güzel sesi Yook Sung Jae; dizide Polis Memuru Park Woo Jae karakterini canlandırıyor. Sung Jae daha önce Reply 1994, Age Ending in Nine Boy, Who Are You: School 2015 dizisinde hafızalara yer etti. Hiç kuşkusuz oyunculuğunu gösterdiği ilk dizi Who Are You: School 2015 oldu. Orada ki gerçekleştirdiği oyunculuk ona bir çok dizinin kapısını açacağı aşikardı. Bunlardan ilki The Village: Achiara's Secret dizisi oldu. Sung Jae çok özel yerlere gelecek bir oyuncu olacak. Dizide Achiara'ya  polis olarak atanan ve köyde oldukça sevilen bir memurdur. Olaysız bu köyde ceset sonucu merakına yenik düşer filmlerde gördüğü kriminal memurlar gibi araştırmaya koyulur.
Oh Joo Wan; dizide Seo Gi Hyun karakterini canlandırıyor. Surplus Princess dizisinden hafızalarda yer etti. Achiara kasabasının zengin ailesinin tek erkek evladı ve varisidir. Aynı zamanda Han So Yoon'un sınıfında olan Seo Yoona'nın abisidir. Yurt dışından Achiara'ya ailesinin yanına döner. Onun kişiliğini dizi boyunca çözmek oldukça zor.




Dizinin yıldızı, oyunculuğuyla Kim Hye Jin karakterini canlandıran Jang Hee Jin oldu. Hem çok güzel hem de harika rol yeteneğine sahip. Senarist öyle bir senaryoya imza atmış ki kurgunun tamamı Kim Hye Jin'in ölümünün arkasındaki sır perdesi üzerine kurulu. Durum böyle olunca merak uyandırıcı ve ilgi çekici olduğu gereğini gözler önüne seriyor. Fakat, Jang Hee Jin'in bakışlarına hayran kaldım. 16 bölüm boyunca bakışlarıyla ne çok şey anlattı.

Köyün halkı fazlasıyla tuhaf olduğundan çoğu kendi çıkarları peşinde. Özellikle senarist son bölümlere kadar dizide bulunan her karakteri şüpheli göstererek hedef şaşırttığı için konuyu nasıl bağlayacağı hususunda oldukça meraklıydım. Çünkü yapacağı bir hata dizinin güzelim kurgusunu mahvetmek demekti. 

Final bölümü etkileyici olması adına biraz duygusal yapmayı tercih etmiş senarist. Mükemmel ya da müthiş bir dizi değildi ama sonuna kadar merak ettirip izlettiren bazen heyecanlandıran, gerilmemize sebep olan ve akıcı anlatımı olan bir dizi olarak geride kaldı. İlk bir kaç bölümden sonra senaryosunun oturduğu kanaatindeyim. Dizide yan karakterler ana karakterlere göre daha cezbedici ve baskındı. Başından sonuna kadar merak uyandıran bir konuya sahip olduğu için aşkı kaldırabilecek türden bir dizi değildi. Bu tür diziler de genelde aşk olmuyor eğer olsaydı işler biraz daha farklı gelişebilirdi.

Shin Eun Kyung; dizide meclis üyesinin eşi, Yoona'nın öz annesi ve Gi Hyun'un üvey annesi Yoon Ji Sook karakterini canlandırıyor. Oh My Ghost dizisinde Sun Woo'nun annesi rolünden hatırlayabilirsiniz. The Village: Achiara's Secret senaryosunun kesinlikle kilit ismi. Her bölüm kadına kızdım her bölüm affettim ama en çok onun hikayesi acıttı.


Uyarı:  Bir sonra iki paragraf spolier içeriyor.

Kim Hye Jin'in annesinden birazcık şefkat görseydi yalnızlığının verdiği yaraya merhem olurdu. Belki de yıkıcı kin ve öfkesi ile trajedik olaylara yol açmayabilirdi. Annesinin yaşadığı talihsiz olaydan sonra dengesiz ruh haliyle, yaptıklarını anlamamak elde değil ama evladını öldüren kişiye yardım etmesi kabul edilecek gibi değildi. Kızı en son ölürken elini tutmasını gibi duygusal bir sahne beklemeyi umuyordum.  

Dünyanın neresinde olursa olsun her çocuk mutlu ve sağlıklı yaşamayı hak eder. Bu dizi başından beri adeta insanı uyarıcı mesajlarla doluydu. Belki yeri geldi anneden nefret ettim ama onu anlamayı, hak vermeyi finale bıraktık. Küçük yaşta hayatını karartan, çocukluğunun masumluğunu yok eden olayı yaşamamış olsaydı belki bugün hayata ve insanlara bakışı farklı olacaktı. Asıl canavarın ona ve evladına yaşattığı cehennem asıl onun için gerekliydi. Kim Hye Jin hayatı boyunca anne sevgisini bulmaya gelmişti belki küçükken kendisini evlat edinen Han So Yoon'un ailesiyle yaşamış olsaydı buna ihtiyaç dahi duymazdı. 

Kadro güzel, senaryo sürükleyici ama reytingler düşük. Mantıklı düşündüğümüzde böyle bir hikayeyi takip edebilecek, kafa yormak isteyen izleyici olması normal. Gerilim, polisiye ve korku türünü sevmeyen, kafa patlatmak istemeyen insanlar vardır. 2015'te SBS kanalı izleyiciye art arda kaliteli diziler sundu. Mask, Yong Pal ve The Village: Achiara's Secret gibi..

Diziyi benim gibi dikkatli izleyen ve BTOB'u yakından takip edenler, Sung Jae'nin bir sahnesinin arka tarafında yer aldıklarını görebilirler :)

Sassy Go Go / Kore Dizisi


Sassy go go dizisini yazarlığını The Fugitive of Jeseon dizisinin senaristliğini yapan Yoon Soo Joon yaparken yönetmen koltuğunda ise Lovers of Music dizisinden tanıdığımız Lee Eun Jin oturuyor. 

Gençlik ve okul temalı olan dizi lisede ki iki ayrı okul kulübünün üyeleri bir grup gencin tutkuları uğruna verdikleri mücadeleyi ele alıyor. Bir tarafta okulun çalışkan öğrencileri diğer tarafta dans için yanıp tutuşan öğrenciler. İki grubu bir araya getiren sevgili öğretmenler ve hırslı veliler. Senaryonun en can alıcı noktası ise öğrencilerin yaşadığı türlü türlü sorunlara mesaj vermesi.
A Pink grubunun mükemmel sesi Jung Eun Ji; dizide Kang Yeon Do karakterini canlandırıyor. Reply 1997, The Winter, The Wind Blows, Reply 1994(konuk oyuncu) Trot Lovers dizilerinden akıllarda yer etti. Özellikle Reply 1997 dizisinde ki oyunculuğuyla ben dahil bir çok izleyicilerin kalbini fethetti. Kang Yeon Do karakteri, Sebit Lisesine en yakın arkadaşı Ha Dong Jae için yazılan ve okulda "Real King" adı verilen dans kulübünün üyesidir.. Okuldaepopüler bir kişiliğe sahip olsa da akademik açıdan oldukça yetersizdir. Onun felsefes, "Bir daha mı dünyaya geleceğiz" şeklinde hayatın tadını çıkarmaktır. Eğlenceli kişiliğinin yanında arkadaşlarına fazlasıyla düşünmektedir.
Lee Won Geun; dizide Kim Yeol karakterini canlandırıyor. The Moon Embracing The Sun, Secret Door, Hyde Jekyll, Me dizilerinden hafızalara yer etti. Kim Yeol karakteri zengin bir aileden gelen akademik olarak kendine fazlasıyla güvenen aynı zamanda Sebit Lisesinin çalışkan öğrencilerinden oluşan "Beak Ho" kulübünün üyesidir. Okulun birincisidir.  Alışık olduğumuz okul birincisi olan öğrencilerden tamamıyla farklı olan Kim Yeol'ün çocukluğunda yaşadığı derin yaraya rağmen kendini iyi yetiştirmiş bir karakter.  Dizinin yürüyen egosu olarak görev alsa da gülüşüyle kalplerimizde yerini sağlama aldı.
Ji Soo, dizide Seo Ha Joon karakterini canlandırıyor. Angry Mom dizisinde yakaladığı başarıyla kendini sevdiren oyuncu gelecekte iyi bir oyuncu olacağının sinyallerini vermeye başladı. Bir dizi bitmeden diğerinin tekliflerini aldığını belirtmek isterim. Seo Ha Joon karakteri, Beak Ho kulübünün üyesi ve Kim Yeol'ün çocukluk arkadaşıdır. Sert görünüşünün ardında yatan merhameti karaktere fazlasıyla sempatik hava kattı. Onun kalbinde yaşadığı derin acının çözümünü bir an önce ekrana yansıtsınlar diye dizi boyunca fazlasıyla bekledim. 
Chae Soo Bin; dizide Kwon So A karakterini canlandırıyor. Spy diziyle tanıdığımız oyuncu Sassy, go go dizisiyle iyi bir çıkış gösterdiği kanaatindeyim. Kwon So A karakteri, Beok Ho kulübünün üyesi, okul ikincisidir. Annesinin gözünde iyi bir çocuk olabilmek adına, o ne derse yapan, en iyi üniversite de okuyabilmek için var gücüyle savaşan ve buna rağmen okul birinciliğini alamadığı için annesinin gözünden düşen bir kızdır. Onun dizide ki mottosu kesinlikle  "savaşta her yol mübah" diyebiliriz. Hatta bu sözün öncü lideri bile seçebiliriz.

VIXX grubunun lideri N yani Cha Hakyeon dizide Ha Dong Jae karakterini canlandırıyor. Hotel King ve The Family is Coming dizilerinden hatırlayabilirsiniz. Ha Dong Jae,  Kang Yeon Do'nun en çocukluk arkadaşı olmasının yanı sıra Sebit Lisesinin basketbol takımındadır ve oldukça popüler bir kişiliktir. Haptofobi yani dokunulmaktan korkma hastalığına sahiptir. Bu hastalığın sebebi içimi acıtsa da çözümü bir o kadar mutlu etti. Cha Hakyeon'un dizi boyunca ifadesiz bakışları, tepkileri ve Jng Eun Ji ile olan kimyasına bayıldım. 

Dizinin izlemekten keyif aldığım sahneleri hiç kuşkusuz
Kang Yeon Do ve Ha Dong Jae'nin kıskanılası dostluğu.

Ve tabi ki çilekli süt kardeşliği 

Senarist bir lisede yaşanabilecek ne kadar olay varsa ağırlıklı olarak Kwon So A üzerinden 12 bölüme başarıyla sığdırdı. Özellikle sınava aile baskısıyla hazırlanan gençlerin yaşadığı problemleri bir nebze gözler önüne sererek mesaj verme güdüsünü ön planda tuttuğu senaryoda kötülerin her zaman kaybettiği fakat iyilerin kazandığını açık açık her bölüm belli etti. Bununla birlikte ilk bölümler Ji Soo'nun son bölümlerde Cha Hakyeon'un ekranda az görünmeleri ya da repliklerinin azlığı senaristin bu konuda eksiği olduğu düşüncesindeyim. Senaryonun bir diğer dezavantajı da Kwon So A karakterinin 10 bölüm boyunca yaptığı kötülükleri göz önünde bulundurursak son iki bölüm melek gibi olması senaristin kendi içinde çelişki yaşadığının göstergesi olabilir düşüncesini akıllara getiriyor.

Sassy Go Go dizisinin güzel özelliklerinde biri ise Kang Yeon - Ha Dong Jae ve Kim Yeol-Seo Ha Joon arasındaki güçlü arkadaşlık bağını işleyiş biçimiydi. Ortada bir lise varsa orada aşk üçgeni mutlaka söz konusu olduğundan Kim Yeol, Kan Yeon Do ve Seo Ha Joon arasında oluşabilecek en kötü senaryo yerine;  "gerçekleşebilecek en iyi senaryo" ile dostlukların daha da kuvvetlendiği farklı bir yaklaşım seçmesi hoş olmuş. 
Aşkını itiraf ederken veda edebilmek bu olsa gerek;

Kırmızı ayıcık yeşil ayıcığı hiç sevmiyormuş normalde.
Car car ötmesine, herkesin işine burnunu sokmasına uyuz oluyormuş.
Ama yeşil ayıcık git gide ona yaklaşır olmuş
Ne zaman yaralansa yara bandı, merhem vermiş.
O yüzden ona karşı bir şeyler hissetmeye başlamış.
Acıtsa da sevmeyi öğrenmiş.
Kırmızı ayıcık dememi istedi ki;
Minettarmış..

Dizinin yayınlandığı sırada bir çok yorumda School 2015: Who Are You adlı diziyle kıyaslama gbi gaflette bulunan arkadaşları gördüğümde açıkçası fazlasıyla şaşırdım. Okul teması olmasının dışında benzerlik ya da kıyaslama olmasını gerektiren bir unsura rastlamadım. Özellikle School 2015: Who Are You dizisinin yakaladığı başarı ve Sung Jae'nin gerçekleştirdiği oyunculuğu göz önünde bulundursak kıyaslama her ikisi dizi açısında saçma olacağı kanaatindeyim. Bu yorum kesinlikle kıyaslama değil daha çok iki dizi arasında ki farkın ortada oluşu diyebiliriz.

Öğretmenlik konusunda başka bir boyut.
Dizinin bir güzel yanı ise çocukların her daim yanlarında olan sınıf öğretmeni rolünde izlediğimiz Kim Ji Suk oldu. Personal Taste, I Need Romance 2, Angel Eyes gibi dizilerden hatırlayabilirsiniz. Öğrencilerine öğretmenden çok bir abi gibi yaklaşımda bulunan, iyi veya kötü her koşulda onları destekçisi olması rolünün getirdiği sevimliliği gözler önüne serdi.

12 bölümden oluşan Sassy Go Go dizisi konu hakimiyeti bakımında 16 bölümü kaldırırdı. Fakat; mini dizi kategorisinde yer almasına rağmen dolu dolu geçen bölümler ve tatmin edici finaliyle beklediğimden daha iyi bitirdi. 

Dizinin şarkıları en az dizi kadar sevimliydi. A Pink grubunun güzel sesi Jung Eun Ji'nin dizi için şarkı seslendirmemesi üzdü. Han Byul "Shooting Star" Lizzy&Kanto "Flower" şarkıları ilgimi çeken ostlar oldu. Fakat diğer şarkıları dinlemek isteyenler aşağıda ki bağlantıyı tıklayabilirsiniz.

Albümü dinlemek için; TIKLA

Büyüklerin "yarın mutlu olmak için bugün mutluluğu teğet geç" palavrasına aldanma sakın!
Bugün mutlu olmalısın ki yarının da mutlu olsun 
Bu gerçeği unutma.